- Yerel
- 08.02.2025 17:23
18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü için bir araya geldiğimiz eski gazeteci ve İzmir Basın Müzesi Sorumlusu Oğuz Matoğlu, müze ile ilgili ilginç bilgiler vererek “Buranın bir farkı var” diye konuştu
BURCU YANAR
Bugün 18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü. Eskiden 18-24 Mayıs tarihleri aralığında kutlanan müzeler haftası artık tek bir günde kutlanıyor. Tarihi ve kültürel mirasların öneminin anlatıldığı bu özel günde ben de İzmir’in hazine sandıklarından biri olan İzmir Basın Müzesi ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. İzmir Basın Müzesi Sorumlusu ve eski gazeteci Oğuz Matoğlu, müzedeki eserler ile ilgili bilgileri bizler için paylaştı. Kent gözlemcisi Orhan Beşikçi ise, müze binasının tarihi konumu ile ilgili bilgileri aktardı.
ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER ODASI
Oğuz Matoğlu, İzmir Basın Müzesi’nin yaklaşık 6 yıl önce İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından kurulduğunu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Ege Üniversitesinin ve TRT’nin destekleriyle oluşturulan bir müze olduğunu ifade ederek “Türkiye’de İstanbul, İzmir ve Kocaeli olmak üzere 3 tane basın müzesi var. Ama İzmir’deki basın müzesinin diğerlerinden bir farkı var. Burada öldürülen gazeteciler için ayırdığımız bir oda var. Bu odada şehit edilen gazetecilerin özel eşyaları, aileleri tarafından bağışlanan özel eşyalar ve hatta öldüklerinde üzerinde bulunan özel eşyaları dahi var. Örneğin gazeteci Turan Dursun’un yeleği, Ümit Kaftancıoğlu’nun çantası, Abdi İpekçi’nin dolma kalemi, Metin Göktepe’nin öldürüldüğünde üzerinde olan kazağı, Çetin Emeç’e yazılan bir tehdit mektubu ve kravatı, basın kartı ve daktilosu, Uğur Mumcu’nun bilgisayarı ve daha pek gazeteciye ait eşyalar bulunuyor. Ayrıca bu odada öldürülen gazeteciler hakkında kısa bilgiler ile duvarlarımızda bir listeleri yer alıyor. Keşke bu olaylar olmasaydı diyoruz tabi ki ama bunları da unutmamak ve gelecek nesillere aktarmak adına bu oda oluşturuldu” şeklinde konuştu.
“Müzemizin koridorunda yukarıda asılı bulunan gazeteci arkadaşlarımıza ait eski daktilolar da yer alıyor” diyen Matoğlu, “Bunlarla zamanında birçok haber yazıldı ve dönemin gündemi belki de bu makinelerle ve cihazlarla belirlendi. Burada çok eski ve klasikleşmiş fotoğraf makineleri de sergileniyor fakat bizim müzemizin özelliği koleksiyon değeri taşıyan eşyaların değil de daha çok manevi değeri olan, gazetecilerin kendilerinin meslek hayatları boyunca kullandıkları eşyalara yer veriliyor olması” dedi. Bu cihazların manevi değerlerinin maddi değerlerinden çok daha fazla olduğunu söyleyen Matoğlu, hepsinin birer ruhu olduğuna inandığının da altınız çizdi.
ATTİLA İLHAN’IN SESİ YANKILANIYOR
Müzede bulunan ve İsmail Sivri odası adı verilen bölümde ise duayen gazeteci İsmail Sivri’nin cübbesi, bastonları, kitapları, kahve fincanı, basın kartları bulunuyor. Bu odanın özelliklerinden biri de Gazeteciler Cemiyeti’nde başkanlık yapmış olan gazetecilerin eşyalarının yer alıyor olması. Örneğin Atilla Sertel’in bağışladığı Apple’ın en eski bilgisayarı İzmir Basın Müzesi’nde yer alıyor. Çok ilginç markalarda daktilolar ve radyolar bulunuyor.
Matoğlu, “Attila İlhan Odası adını verdiğimiz bölümde ise örnek bir stüdyomuz var. Burada bir reji masası mankenlerle birlikte yer alıyor. Bir kameraman ve bir resim seçici mankenimiz bulunuyor. Bu odada Attila İlhan’ın Demokrat İzmir Gazetesi’nde kullandığı masa ve kitapları var. Ayrıca özel olarak Attila İlhan’ın televizyon programlarından sürekli yayınlar yapılarak sesinin bu duvarlar arasında yankılanması sağlanıyor. Müzemizin bu kısmında insanlar kendilerini kameradan aktarılan görüntüyle televizyonda görebildikleri için ziyaretçiler tarafından çok daha fazla ilgi görüyor” ifadelerine yer verdi. Müzenin en önemli yerlerinden birinin de hemen alt katta bulunan karanlık oda ve matbaa olduğunu vurgulayan Matoğlu, “Burada 1870 yılından kalma bir tipo baskı makinesi var ve hala daha çalışır durumda. Eski zamanlarda buhar makinesi ile çalıştırılan bu makine şimdi elektrik motoru takılmış şekliyle burada bulunuyor. Karanlık odamızda ise her türlü kimyasal madde ve baskı için gerekli malzemelerimiz mevcut. Karanlık oda konusunda iyi bir bilgiye sahip, tecrübeli bir kişi gelip burada fotoğraf basımını gerçekleştirebilir” dedi.
GAZETELER NASIL ÇIKARTILIYORDU?
Müzenin yan tarafında da entertip denilen kurşun dizgi makinelerinin bulunduğunu belirten Matoğlu, bu makinelerin insan sağlığına oldukça zararlı olduğunu söyleyerek “Zamanında bu makineyi kullanan operatörler çok fazla kurşun soluduğu için sağlıklarında ciddi anlamda bozulmalar meydana geliyordu. Eskiden ‘pikaj’ denilen günümüzde ‘mizanpaj’ olarak anılan düzenlemeler bu şekilde gerçekleştiriliyordu. Eskiden pikaj kartonları kullanılıyordu. Onlar da yine kurşun içeriyordu ve tasarım elle yapılıyordu. Tasarımlar sanki bir ameliyat yapılır gibi ellerinde neşterle düzeltiliyordu. Daha sonra hazırlanan pikaj kartonu bir çeşit ters agrandizör makinesinden yansıtılarak sanki bir fotokopi ya da fotoğraf çekiliyormuş gibi kalıplara aktarılarak gazete oluşturuluyordu” diye açıklamalarda bulundu.
“BAŞKALARININ HAKLARINI KORUR”
Matoğlu, kendisi gazetecilik mesleğinden emekli olduktan sonra da gazetecilikle bağını koparmamak için burada çalışmasını uygun gören arkadaşlarının böyle bir iş teklifinde bulunduğunu anlatarak, “Burası benim evim gibi zamanında iş yaptığım cihazların çoğu burada yer alıyor. Buraya gelince yine bir gazeteye ya da televizyona gelmiş gibi hissediyorum kendimi. Gazetecilikte zaten emekli olunmuyor. Diğer meslekteki arkadaşlar alınmasın ama gazetecilik gerçekten çok zor bir meslek. Gazeteci başkalının haklarını savunur ama kendi hakkı yoktur, işçiler fazla mesai için eylem yapar fakat sizin böyle bir hakkınız yoktur, tatiliniz yoktur, bayramınız yoktur. Herkes 10 gün tatil yaparken siz belki bir günü zor yaparsınız. Bu yüzden sevmeden yapılabilecek bir iş değil, para için yapılacak bir iş ise kesinlikle değil. Üstüne üstlük yaptığınız haberler yüzünden başınıza dertler de açılabiliyor. Yani kısacası siz başkalarının haklarını savunurken, kendinizi bir anda mahkemede bulabilirsiniz” şeklinde konuştu. Şu an bir de otosansür olayının olduğunu vurgulayan Matoğlu, “Bu dönemde gazetecilik yapmak gerçekten çok zor, yıpranma payı oldukça yüksek” ifadesini kullandı.
MÜŞTEMİLAT BİNALARI
Kent Gözlemcisi Orhan Beşikçi ise müze binasının Basmane içerisinde yer alan Aziz Vukolos Kilisesi’nin müştemilat binalarına ait olduğunu söyleyerek, “Bu kilise binasının içinde ve dışında arkeolojik eserler sergilendi ve bununla ilgili çalışmalar yapıldı. Kilise restore edildikten sonra kilisenin etrafındaki yapılara bir işlev kazandırılmak istendi ve Basın Müzesi kuruldu. Kilisenin doğu tarafında da bir moda müzesi yer alıyor” dedi. Basmane’de radyo ve kadın müzesi olmak üzere iki müzenin daha olduğunu belirten Beşikçi, “Basmane zaten bir açık hava müzesi gibidir” diye konuştu.