Sayfa Yükleniyor...
İzmir’de 6 Şubat depremlerini anmak için düzenlenen programda konuşan Elban, Ege Denizi’nde gerçekleşen depremlerin İzmir’i etkilemeyeceğini belirtti.
0
Kahramanmaraş’ta gerçekleşen ve 10 binlerce insanın hayatını kaybettiği 6 Şubat Depremleri için tüm Türkiye’de olduğu gibi İzmir’de de anma etkinliği gerçekleştirildi. Başta İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban olmak üzere, Ege Ordu Komutanı Orgeneral İrfan Özsert, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, bünyesinde arama kurtarma ekibi bulunan kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve işletmelerin katıldığı anma etkinliği Konak’ta bulunan İktisat Kongre Merkezi’nde başladı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan anma programında il müftülüğü görevlilerince depremlerde hayatın kaybeden vatandaşlar için dualar da okundu. AFAD Başkanlığınca hazırlanan 6 Şubat depremleri için hazırlanan videonun gösteriminin ardından anma programında Vali Elban ve İl Afet ve Acil Durum Müdürü Nazif Ekinci birer konuşma gerçekleştirdi.
İlk konuşmayı yapan Ekinci, arka arkaya iki deprem olmasına dikkat çekerek, “Hatırlanacağı üzere 6 Şubat 2023 tarihinde saat 04:17 itibariyle meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7.7 büyüklüğündeki deprem için ülke olarak henüz afet bölgesine intikal etmiş ve yaraları sarmaya çalışırken yaklaşık 9 saat sonra 7.6 büyüklüğünde ikinci bir depremle karşı karşıya kaldık. Bu o zamana kadar çok fazla rastlanmış ve kayıt altına alınmış bir durum değil. İşte bu nedenle adına asrın felaketidir. Özellikle 1999 Marmara depreminde yaşayanlar gibi o zaman bir yılın depremi demiştik ama 6 Şubat depremleri boyutlarıyla asrın felaketi niteliğine kavuşmuş oldu. Özellikle 120 bin kilometre karelik bir alan etkilendi. Özelde 11 il çok fazla etkilenmesine rağmen aslında çeşitli ölçeklerde 18 ilimiz bu depremde etkilenmiş oldu. İlk dakikadan itibaren bütün imkanlarımız ve bütün kaynaklarımız seferber edilerek o gece hatırlanacağı üzere yılın en yoğun kar yağışının olduğu bir zamanda Afet Bölgesi’ne bütün unsurlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla vatandaşlarımızla koştuk ve yaraları sarmaya başladık” dedi.
Deprem bölgesi hakkında veriler paylaşan Ekinci, depremden etkilenen vatandaşların aralarında İzmir’in de olduğu illere tahliye edildiğini söyleyerek, “Depremleri daha iyi anlayabilmek için birazcık rakamlarla belki de konuyu anlatmanın daha faydalı olduğuna inanıyorum. Yaklaşık 53 bin 500 vatandaşımızı kaybettiğimiz depremde 120 bin vatandaşımız ise çeşitli derecelerde yer almıştır. Bunun haricinde özellikle 6 Şubat depremleri sonrasında bölgeden 5 milyon civarında vatandaşımız diğer yerlere başta İstanbul olmak üzere İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi metropollerimiz başta olmak üzere tahliyeleri gerçekleştirildi. Aynı anda 3 milyon kişilik yemek desteği sağlandı. Ve hızlı bir şekilde çadır kentler ve konteyner kentler kurularak ihtiyacı olan vatandaşlarımızın geçici barınmaları sağlanan. Fakat burada özellikle şu hususa dikkat çekmekte fayda var diye düşünüyorum. Afet meydana geldikten sonraki afetlere müdahale konusunda şükürler olsun 1999’a göre Ülke olarak iyi durumdayız. Afet sonrası iyileştirme ve geçici barınma alanları oluşturması konusunda da keza bunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu alanlardaki Türkiye’nin gelmiş olduğu bu noktayı özellikle afet öncesinde alınacak tedbirler noktasında, risk odaklı olarak düşünme, mümkünse risk-i bertaraf etme, bu mümkün değilse de en azından meydana gelecek afetlerden daha az etkilenebilecek bir takım tedbirleri kararlılıkla almamız gerekiyor” şeklinde bilgiler aktardı.
Yapı stokuna bakıldığında kentsel dönüşüm süreci için 20 yıl gerektiğini belirten Ekinci, “Bu konuda da ilk akla gelen şey tabii ki yaşadığımız evler, yaşadığımız mekanlar. Bununla ilgili olarak ülkemizde kentsel dönüşüm seferberliği var. Ciddi bir şekilde çalışmalar yapılıyor. Fakat yapı stokunu göz önüne aldığımız zaman Çevre Şehircilik Bakanımızın ifadesiyle bugünkü hızla yapıldığı takdirde yaklaşık bir 20 yıla kadar ihtiyacımız var mevcut yapı stoku açısından. Ancak afetler bugünlerde de sıklıkla yaşadığımız gibi Bize bu zamanı vermiyor. O nedenle iyi organize olarak kaynaklarımızı daha iyi daha etkin kullanarak bu dönüşümü çok iyi sağlamak zorundayız. Bütün afet bölgesinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle minnetle anıyoruz. Aradan iki yıl geçmesine rağmen hangi tarafa kafamızı çevirsek, fotoğraflara da baksak, görüntülerde izlesek adeta o anı yaşıyoruz. Çünkü her birimiz bire bir bunu bölgede yaşamış insanlarız” diye konuştu.
Depremden sonra yetiştirilmeye başlanan kurtarma personeli sayısında belirledikleri kotanın üzerine çıktıklarını aktaran Ekinci, “O günden bugüne kadar ise tabi bu ve buna benzer afetlerde daha güçlü olabilme adına da tabi ki bir takım adımlar atılıyor. Bunlardan hemen ilk akla gelen İçişleri Bakanlığımızın 100 bin kurtarmacı yetiştirme projesi. Bu anlamda da İzmirli olarak kendimize 4500 kota koymuştuk. Çok şükür yıl sonu itibariyle bu rakamı 4851 olarak gerçekleşti. Bunun haricinde 12 sivil toplum kuruluşumuzun her türlü akreditasyon sürecini tamamladık. Dört sivil toplum kuruluşumuzun her türlü eğitimleri bitti, mentor belirlenmesi için süre beklemektedir. 14 sivil toplum kuruluşumuzun eğitimlerini tamamladık, malzeme ve standartlarını tamamladık her zaman, onlar akreditasyona müracaat edecekler. Yani İzmirli olarak hedefimiz önümüzdeki yıl içerisinde 30 akredite olmuş her türlü alet ve edevata sahip profesyonel ekipleri yetiştirmek. Bu anlamda bu gün aralıkta bulunan bu ekiplerimize de ben 6 Şubat bölgesinde gösterdikleri yoğun çabadan dolayı teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Afette hayatını kaybeden vatandaşlarımızı tekrar rahmetle minnetle yad ediyorum” ifadelerini aktardı.
6 Şubat depremlerini Adana’da yaşayan Elban, Adana’nın ova olduğu için daha uzun süre sallandığını dile getirdi. Depremden hemen sonra binlerce personelin afet bölgesine gittiğini aktaran Elban, “Bugün anması ve hatırlaması zor bir olayı konuşarak değerlendirmesini yapıyoruz. Ben 6 Şubat depremlerini yaşamış, görmüş ve görev almış biri olarak o günkü yaşanılan olayları anlatmak çok zaman alacaktır. Orada yaşanılan o kadar özel hikayeler var ki, her biri ders alınacak ibretlik olaylar, içimizi acıtacak vahim durumlar ve kahramanlık hikayeleri. O gün okullarımızın ikinci yarı yılı döneminin başladığı gündü. Dolayısıyla yavrularımız 15 günlük tatillerini bitirmiş, heyecanla okula gitmeyi bekliyorlardı. Diğer insanlar da pazartesi hayata başlamayı planlıyordu. Ama 04.17’de öyle bir sarsıntı başladı ki inanın saatlerce sürmüş gibi bitmek bilmiyordu. Sarsıntının şiddeti o kadar yüksek ve kendi adıma söylüyorum neredeyse evde ses gelmeyen yer yoktu. Bu süreç o kadar uzun sürdü ki, diğer illerimizde yaklaşık 2 dakika ama Adana ova olduğu için 12-13 saniye daha hızlı sürdü. Sarsıntı bittikten sonra tablonun ne olduğunu, depremin merkezi üssünü de bilmiyorduk. Ama gerçekten yıkıcı ve ağır felaket ile karşı karşıya olduğumuzu tahmin edebiliyorduk. İldeki durumu öğrenmek için ilk 20-25 dakika Afet Koordinasyon Merkezi’ne intikal ettik. Kısa bir süre içinde arama kurtarma faaliyetlerine başladık, maalesef Adana’mızda 418 vatandaşımızı kaybettik. 24 saatte Adana’da arama kurtarma faaliyetlerini bitirmemize rağmen canlı çıkarttığımız insan sayısı çok azdı. Kısa bir süre içinde depremzede olduğumuzu unuttuk, bölgedeki illerin durumunun daha kötü olduğunu görünce bütün gücümüzü diğer illere verdik. İlk gün 7 binin üzerinde arama kurtarma ekibi Adana’ya geldi ve bölgeye sevk ettik. 10 binin üzerinde asker ve jandarma komandomuz geldi, bölgeye sevk ettik. 2 binin üzerinde sağlık çalışanımızı bölgeye sevk ettik. Ancak tablo o kadar ağır, yıkım o kadar fazlaydı ki oraya müdahale edebilmek için milyonlarca arama kurtarma personeli olması milyonun üzerinde aramada kullanılacak ekipmanın olması gerekiyordu ki aynı anda bütün yıkılmış yapılara müdahale edilebilsin. Bu kadar ekipman dünyayı topladığınızda onda biri bile etmiyor. Şartların zorluğuna rağmen o kadar çok insan bölgeye aktı ancak ilk günlerde o kadar insanın yaptığı çalışma yetersizmiş gibi yanlış algılandı. İlk dakikadan itibaren çadırları kurmaya başladı, Kızılay yemek dağıttı, askeri ekipler sahra çadırlarını kurdu. Hem resmî kurumlar hem de sivil arama kurtarma ekipleri sahadaydı. O dönemlerle ilgili çok şey anlatabilirim, günlerce uyumayan, bir şeyler yemeyen arkadaşlarımızı söyleyebilirim. ‘Depremzedeler yesin’ diyerek günlerce yemek yemeyen arkadaşımız vardı” şeklinde konuştu.
Depremlerin ardından yapılan çalışmaların Türkiye’nin büyüklüğünü gösterdiğini dile getiren Elban, “Orada devletimizin büyüklüğünü gördük. Devletimizin bu kadar araç gereci, yetişmiş personeli, kaynağı var mıymış orada gördük. Biz bu kadar güçlü devletmişiz orada gördüm. Bir taraftan da Fırat’ın suyu gibi yardım akmaya başladı insanlar ne bulduysa kendi araçları ile getirmeye başladı. Orada milletimizle de gurur duyduk, büyük bir fedakarlığı, dayanışma gücü yüksek olan bir milletimiz vardı. Kısa bir süre içinde öyle bir hizmet verildi ki dış ülkelerdeki heyetlere anlatıldığında, rakamlar verildiğinde inanmayı bırakın anlamakta güçlük çektiler. Cumhurbaşkanımızın güçlü iradesi ve inanılmaz desteği, olayı her an takibi sonucunda 453 bin konut hak sahiplerine bu yıl sonu bitirilerek verilecek. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir rakam. Bunun dışında kamu binaları, yollar, altyapı… Hepsi yapılıyor. Bu inanılmaz bir rekor. Bunun arkadaşına ancak güçlü bir lider, devlet ve millet olursa olur. O bölgeye gittiğinizde depremin 33-34’üncü günüde Adana’da deprem konutlarının temeli atıldı. Bir yıl geçmeden 200 binin üzerinde konut teslim edildi. Bu yıl sonunda da diğerleri teslim edildiğinde artık hak sahipliği diye bir konu kalmayacak. Her şey yerine getirilebilir ama hayatını kaybedenler getirilemez. Felaketlerle ilgili Aslolan şey o felaketten hiç etkilenmemek ya da az etkilenmek o da az yaralı ya da kayıpla etkilenmek. Deprem öncesi hazırlık çok önemli. Depremdeki aynı fedakarlığı kötü durumdaki yapı stoklarının hızlıca yenilenmesi için göstermeliyiz. Hızlıca anlayış değişikliğine gitmemiz lazım. Bir afet konuşulduğunda herkes tedirgin oluyor. Yapılarımızın çoğuna güvenemiyoruz. Yapılış konusunda ve zemin konusunda sıkıntı olduğunu hepimiz biliyoruz. Yakınımızda deprem fırtınası varken ilimiz de tedirgin. Yüzde 70 düzeyinde yapı stokumuz sıkıntı olduğu bilimsel olarak da açıklanıyor” dedi.
Ege Denizi’nde son zamanlarda gerçekleşen depremler hakkında bilgiler paylaşan Vali Elban, konu hakkında uzmanlar ile istişare halinde olduklarını aktardı. Bölgedeki volkanın suyun üzerinde püskürmesi halinde küllerinin İzmir’e ulaşabileceğini aktaran Elban, “28 Ocak tarihinden itibaren Santorini’nin 6 buçuk kilometre kuzey doğusundaki Kolumbo Yanardağı civarında yoğunlaşan deprem hareketliliği başladı. O tarihten bugüne 1’in üzerinde bini geçen deprem kaydedildi. Bunların 800’e yakını 3-4 şiddeti civarında. En son Santorini civarında 1650 yılında deprem olmuş ve kayıplar söz konusu. Ancak biz deprem fırtınasının başladığı ilk günden itibaren sadece meşhur olmak, tık almak için paylaşım yapanlar yerine bu işi bilen seçkin üniversitelerin kıymetli bilim insanları, AFAD ve MTA ile sürekli istişare halindeyiz. Onların bize ilettiği raporu paylaşmak istiyorum. Santorini civarındaki sismik ya da tektoniğin birbirini tetiklediği deprem fırtınası diye tabir ettiğiniz hareketlilik en son 2011 yılında da olmuş ve 14 ay sürmüş. O deprem hareketliliğinde ilimiz etkilenmemiş. Bilim insanlarının, AFAD ve MTA ortak görüşü bu civarda oluşan deprem hareketliliğinin doğrudan ilimizi etkilemesi beklenmiyor. Fay yapısı itibariyle bizim ilimizi tetikleyecek fay söz konusu değil. Depremin olduğu bölgelerin ilimize uzaklığı 260-300 kilometre mesafe söz konusu. İlimizi Santorini kaynaklı bir tehlike beklemiyor. Orada Kolumbo Volkanı’nın faaliyete geçmesi konusunda eğer suyun altında oluşacaksa lav ve kül çıkışı olmayacak ama suyun dışında olması durumunda orada oluşacak bir külün ilimize gelme ihtimali çok zayıf. Gelmesi ancak o gün rüzgârın ilimize doğru olmasına bağlı. Gelse bile rahatsız edici düzeyde olması beklenmiyor. Peki tsunami etkisi? Bu da insanlara endişe vermek ve popüler olmak için yapılan açıklamalar. İlimiz kıyılarında ancak yarım metre, 60-70 santimlik dalga oluşturacağı bekleniyor. Mevsim itibariyle böyle dalgalar zaten her gün var. Öyle bir dalga hareketini hissetme ihtimalini düşünmüyoruz. İlimiz depremsellik açısından riskli, kendi depremi olabilir. Bu şehirde 4 yıl önce olmuş yine olabilir o ayrı bir konu. Santorini civarında devam eden deprem fırtınası kaynaklı ilimizin etkilenme ihtimali neredeyse sıfıra yakın. Vatandaşlarımız; valiliğimiz ve diğer resmî kurumlarının açıklamalarına itibar etmeli. Özellikle sorumluluk sahibi bilim insanlarının verilere dayalı yaptığı açıklamalara itibar etmeleri ve AFAD Başkanlığı, MTA görüşlerine itibar edilmeli. Santorini bağlamında endişe etmeye, telaş yapmaya gerek olacak bir durum yok. Ancak bütün bunlara rağmen biz valilik olarak tüm hazırlıklarımızı yaptık. Buna istinaden AFAD Başkanlığı ile bilim insanları ile koordineliyiz. Bize yeni ekiple geliyor, erken uyarı sistemiyle ilgili araç gereçler geldi. Bir afet olması durumunda benim başkanlığımda görev alacak 49 kurumumuz var” diye konuştu. Vali’nin konuşmasının ardından protokol tarafından Tire Arama Kurtarma ve Eğitim Derneği (TAKED), Arama Kurtarma ve Acil Yardım Derneği (SAR), Arama Kurtarma Derneği İzmir Şubesi (AKUT), Bornova Arama Kurtarma Derneği (BORAK), Yaşar Üniversitesi Arama Kurtarma Ekibi (YAKUT), Buca Belediyesi Arama Kurtarma (BUCAKUT), Aliağa Kimya Ihtisas ve Karma Organize Sanayi Bölgesi Arm. Kur. Ekibi, (ALOSBİ), Akdeniz Chemson Kimya Sanayi ve Ticaret A.$. (ACAK) ve AFAD İl Müdürlüğü ekiplerine peç takıldı.
Kongre binasındaki anma programından sonra Vali Elban ve il protokolü Konak Atatürk Meydanı’nda kurulan stantlara ziyaret gerçekleştirdi.
BERKAY ERDEN