“24 Kasım’ı öğretmen olarak geçirmek istiyoruz”

24 Kasım günü, geleceğimiz için kutsal bir vazife üstlenen öğretmenlerimize adanmış bir gün. Ancak çoğu genç öğretmen adaylarımız, atanıp görev yapamadıkları için bu özel günü buruk bir şekilde geçiriyor


  • Oluşturulma Tarihi : 24.11.2015 08:57
  • Güncelleme Tarihi : 24.11.2015 08:57
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“24 Kasım’ı öğretmen olarak geçirmek istiyoruz”

EMİRCAN IŞILDAK

Ülkemizin adeta kanayan yarası haline gelen bu sorunu ve eğitim sistemindeki aksaklıkları, atama bekleyen genç öğretmen adayı Selin Sakar ile konuştuk. Ülkemizde her yıl Kasım ayının 24. Günü ‘Öğretmenler Günü’ olarak kutlanıyor. 1928 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmeni olduğu 24 Kasım, 1981 yılından beri öğretmenlerimize atfedilmiş bir gün olmuştur.

Biz de bu özel günde atama bekleyen öğretmenimizin duygu ve düşüncelerini paylaştık. Bir öğretmen gözüyle, eğitimci bakış açısıyla atama sorununu, sistemdeki aksaklığı ve beklentileri, atamasını bekleyen öğretmen Selin Sakar ile söyleşi yaparak değerlendirdik.

Eğitimci bir bakış açısıyla değerlendirecek olursak, bu sistemdeki sorun ve aksaklıklar nelerdir?

Çok büyük hayallerle üniversiteye başlıyoruz. Hepimiz idealist bir öğretmen olmak hayaliyle bu yola çıkıyoruz. Her köye giderim, her yerde öğretmenlik yaparım diyoruz. Yeri gelir, maaşımı da kitaplığımı da paylaşırım diyoruz. Bu gibi şeylerin hayalini kuruyoruz. Ama maalesef sonuçlar bizim için hüsran oluyor. Ben kendi bölümüm olan edebiyat alanı için söylüyorum; Bildiğim kadarıyla yaklaşık 44 bin edebiyat öğretmeni mezunu var. Bu yıl da bin kadar öğretmen ataması gerçekleştirildi. Bende dahil olmak üzere geriye kalanlar, yine Kamu Personeli Seçme Sınavı maratonuna girecek ya da mesleğiyle alakası olmayan işlerde çalışacaklar. Durum böyle olunca da, gençler hayata ve hayallerine yenik bir şekilde başlamış oluyorlar. Yaptıkları işlerde de başarılı olamıyorlar. Çark böyle sürüyor. Mutsuz olan bir kişiden, verimli bir eğitimci de olamaz. Sorun tam da bu noktada başlıyor. Madem bu atama problemi var ve de devam ediyor. Neden bu noktada eğitim fakültelerinde bu yoğunlukla öğretmenler yetiştiriliyor. Buna bir çözüm bulunması gerekiyor. Çünkü tablo çok vahim bir noktada ilerliyor.

Atanamama problemi genç öğretmen adaylarımızın gelecek planlarını nasıl etkiliyor?

Bahsettiğim gibi başka işlere, farklı mesleklere yönelmeye başlıyoruz. Çünkü çalışıp hayatımızı devam ettirmemiz gerekiyor. Bu doğrultuda da genelde ilk tercih polislik oluyor. Çünkü ülkemizde polis ihtiyacımız artıyor. Polis ihtiyacımız, artık öğretmen ihtiyacımızdan fazlalaşmış durumda. Mutsuz gençliğimiz için sorular sorulup anketler yapılmalı. Bir anket yapılsa, eminim ki genç polislerin ya da polislik mesleğine yeni başlayanların birçoğu öğretmenlik mezunu çıkar diye tahmin ediyorum. Bu sadece polislikle de sınırlı değil. Örnekler artırılabilir. Öğretmen adayları olarak biz de, eğer devlette şansımız yoksa ücretli öğretmenlik adını verdiğimiz ücretli köleliği yapıyoruz. Bunu da bu şekilde adlandırıyoruz; Çünkü ücretli öğretmenliğin, sözleşmeli öğretmenliğin de çok ciddi sorunları var. Son seçenek olarak da hep bir tanıdık ya da bağlantı yakalayıp, özel okullara ya da kolejlere girmeyi deniyoruz. Başka seçeneğimiz kalmıyor.

Öğretmen kadrolarımızda boşluklar olduğunu da görüyoruz. Bu tezat durum için neler söylersin?

Atama miktarları çok az bir durumda. Çünkü o büyük kadrolar, genelde ücretli öğretmenlikle dolduruluyor. Tabi ücretli öğretmenlere de kadrolu eğitimcilerin neredeyse üçte biri kadar ücretler ödeniyor. Bu seçenek devlet için daha karlı bir opsiyon. Yaş olarak emekliliğine hak kazanmış o kadar çok öğretmen var ki. Onların engin tecrübelerine ve bilgi birikimlerine saygı duyuyorum. Ama bizim gibi gençlerin de önlerini açmak onlarında elinde diye düşünüyorum. Eğer ücretli öğretmenlik kalkıp, yaşı gelen emekli öğretmenlerimiz emekli edilip, eğitime daha iyi bütçeler ayrılırsa, eminim her şey bizim için çok daha güzel olacak.

YÖK’ün bugünlerde planladığı, pedagojik formasyonları kısıtlayıcı formüllere nasıl bakıyorsun?

Yüksek Öğretim Kurulu, eğitim fakültelerinin ikinci öğretim programlarını kaldırmayı planlıyor. Ayrıca bu fakültelerde verilen pedagojik formasyon eğitimlerini de kısıtlama yoluna gidiyor. Ama şunu söyleyebilirim ki, ikinci öğretim programlarını değil fakülteleri de kapatsalar, bu sorun bu şekilde çözülmez. Verilen biner öğretmenlik kontenjanla daha çok atama bekleriz. Ben kendi bölümüm olan edebiyattan söz ediyorum ama benzer şekilde diğer branşlar da böyle bir durumda. Hatta daha kötü şartlarda olan alanlar mevcut.

Son olarak yeni hükümetten ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan beklentileriniz neler olacak?

Gelecek, biz genç nesillere emanet. Mutsuz ve hayalleri yıkılmış olan genç insanlara emanet. Önümüz açılsın istiyoruz. Eğitime daha fazla ödenek ayrılsın istiyoruz. Artık öğretmek istiyoruz, öğrencilerimiz olsun istiyoruz. Ücretli öğretmenliğin kalkmasını temenni ediyoruz. Emeklilikleri gelmiş saygıdeğer öğretmenlerimizin bizlere yerlerini devretmesini bekliyoruz. Yapıcı ve mantıklı çözüm politikaları üretilsin istiyoruz. Her yıl bir sonraki 24 Kasım’ı öğretmen olarak geçirmeyi hayal ediyoruz. Bu hayallerimizin gerçekleşmesini ümit ediyoruz.

Haber Merkezi