Sayfa Yükleniyor...
Global güvenlik yazılımları şirketi Bitdefender Antivirüsün gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, hane başına düşen akıllı cihazların sayısı ABDde ve Almanyada 11, Fransada 10 ve İngilterede ise 9u buldu
Akıllı cihazlar gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Global güvenlik yazılımları şirketi Bitdefender Antivirüsün Nisan 2017de gerçekleştirdiği bir ankete göre, evlerdeki internete bağlı akıllı cihazlarının sayısı son birkaç yılda belirgin bir şekilde arttı ve hane başına yaklaşık 11 cihaza ulaştı. Peki bu cihazlar tahmin ettiğiniz kadar akıllı mı yoksa özel hayatınızı ve mahremiyetinizi tehlikeye mi atıyorlar? Evlerdeki akıllı cihazların çoğalmasıyla birlikte, temel güvenlik önlemlerinden yoksun olan IoT cihazların kullanıcı gizliliğini ve verilerini koruyamaması güvenlik araştırmacılarının endişelerini artırıyor. ABDdeki akıllı cihaz kullanıcılarının yüzde 58i kimliklerinin çalınabileceğinden endişe ederken, yüzde 56sı ise bu hassas bilgilerin elde edilebilmesinin oldukça kolay olduğunu düşünüyor. Cihazlarına virüslerin bulaşabileceğini belirten kullanıcıların oranı ise yüzde 55. Araştırmaya göre, her 10 akıllı cihaz kullanıcısının 7sinde internete bağlı en az bir kamera var.
KAMERALAR EV AĞINI RİSKE ATABİLİR
İnternete bağlı güvenlik kameraları saldırganlar tarafından savunmasız ve uzaktan kontrol edilebilir olarak görülüyor. Genellikle ev içerisindeki internete bağlı diğer cihazlarla aynı ağı paylaşan kameralar saldırganlar tarafından bu cihazlara erişmek için bir geçit olarak kullanılabiliyor ve tüm ev ağını riske atabiliyor. Ancak, kullanıcılar üzerinde casusluk yapmak için kullanılabilecek bir kameraya sahip olan cihazlar sadece bunlar değil. Akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve tabletler en çok kullanılanlar arasında yer alıyor. Buna karşılık akıllı cihazların 10 kullanıcısından yalnızca 3ü birileri tarafından cihazlarının kamerasına erişilebileceğinden ve kendileri fark etmeden görüntü kaydedilebileceğinden endişe duyuyor.
KULLANICILAR ŞİFRELERİNİ DEĞİŞTİRMİYOR
Günümüzde sayıları bir hayli artan akıllı TVler aynı zamanda bir web kamerası da barındırıyor ve her 10 akıllı TV kullanıcısının 6sı bu cihazlar için bir güvenlik çözümüne sahip değil. Dahası, akıllı TV kullanıcılarının yüzde 35i televizyonlarına farklı uygulamalar yüklüyor ve bu uygulamaların yüzde 30u resmi uygulama dükkanı dışındaki web sitelerinde bulunan uygulamalardan oluşuyor. Aynı araştırmanın sonuçlarında, akıllı TV sahiplerinin yarısının cihazlarındaki şifreleri asla değiştirmedikleri ve katılımcıların yüzde 55inin cihazlarında bir yazılım güncellemesi yapmadıkları görülüyor. Sadece akıllı telefonların ve dizüstü bilgisayarların internete bağlı web kameralarına sahip olmaları değil, diğer internete bağlı cihazların da bu tür özelliklere sahip olmaları kullanıcıların güvenlik ve gizliliklerine karşı daha dikkatli olmaları gerektiğini gösteriyor. Varsayılan parolalarla korunan ve hiçbir zaman güncellenmeyen akıllı TVler ve IP kameralar genellikle güvensiz oluyor ve bu da onları siber suçlular için uygun hedefler haline getiriyor. Dizüstü bilgisayarlar ve akıllı telefonlar açısından bakıldığında ise, casus yazılımların sizi gözetlemeye çalışabileceği ihtimalini düşünerek yalnızca izin verdiğiniz uygulamalar tarafından cihazınızın web kamerasına erişildiğinden emin olmanız gerekiyor. Siber suçlular, bu tür özel görüntüleri, internette paylaşabilecekleri tehdidinde bulunarak para veya diğer taleplerde bulunmak için sık sık kullanıyorlar.
Kullanıcılar Ne Yapmalı?
Özel yaşamınızın gizli kalması için evinizdeki herhangi bir web kamerasına sahip cihazın korunmasını sağlama görevi size düşüyor. Mahremiyetlerini korumak isteyen kullanıcılar, harici bir web kamerası kullanıyorlarsa kameranın fişini çekerek veya manuel olarak kapatarak kameralarını işlevsiz hale getirebilirler. Kamera lensini bantla fiziksel olarak kaplamak veya özel olarak tasarlanmış bir web kamerası kapağı da röntgencileri uzak tutabilir ancak bu ne yazık ki kulak misafiri olamayacakları anlamına gelmiyor. (HABER MERKEZİ)
Haber Merkezi