- Bilim ve Teknoloji
- 16.05.2025 16:37
Dijital bağımlılık konusunda açıklamalarda bulunan Tuncay Dilci, kamusal anlamda yapılması gerekenlerden bahsederek; ailelere de cumartesi günlerini ekransız gün ilan etmeleri çağrısında bulundu.
İLKSES TV’de yayınlanan Gündem Özel programında Erdal Erek’in konuğu olan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden Dijital Bağımlılık Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Dilci yaptığı açıklamalar ile dijital bağımlılık sorununa dikkat çekti. Türkiye’nin dijital bağımlılık sorunları nedeniyle her yıl milyarlarca dolar zarar ettiğini ifade eden Dilci, dijital nesne kullanımının eğitimi verilmesi gerektiğini söyledi. Dijital çağın getirdiklerinin fırsata çevrilmesinin toplum ve devlet açısından öneminden de bahseden Dilci, hayvan besleyen ve doğa ile iç içe olan ailelerdeki dijital bağımlılık oranlarının düşük olduğu bilgisini aktararak; Cumartesi günlerinin ekransız gün ilan edilmesi çağrısında bulundu.
EKONOMİK KAYBI 20 MİLYAR DOLAR
Dijital sorunlu nesne kullanımı nedeniyle ülke ekonomisinin zarar gördüğünü söyleyen Dilci, dijital nesne kullanımının eğitime bağlanması gerektiğini belirterek; “Dijital sorunlu nesle kullanımı açısından dünyada üçüncü Avrupa’da birinci sıradayız. Deprem bölgesinde yaptığımız bir araştırmada yüzde 38 oranında bir oran çıktı ve üniversite seviyesinde ortaokul ilkokul düzeyine inince yüzde 30 seviyelerinde. Bu Covid döneminde arttı. Anadolu insanının davranışsal kodlarından hareketle 70 adet rehabilite modeli geliştirdik bize özgü. Yapay zeka ile bilinç altında dijital bağımlılık sorunları var mı diye bireye özgü raporlar çıkartıyoruz. Artık hayatımız dijitale üzerimden şekilleniyor ve bu Covid ile şekillendi. Nasıl araba kullanmak için bir ehliyet alma sürecinden geçiliyorsa dijital nesne kullanımı için de aynısı geçerli olmalı. Dijital nesnelerin hemen insanların önüne koyup kullanmalarına izin vermek bence doğru değil. Bunun ekonomiye de zararı var. Google’daki reklamlardan dolayı biz Amerika’ya yıllık 4 milyar dolar ödüyoruz. Bilgisayar, tablet gibi ithal ettiğimiz cihazları da katarsak 20 milyar dolar kayıp var” diye konuştu.
Dijital dünyaya karşı olmak yerine onu fırsata geçirmek gerektiğini söyleyen Dilci, dijital nesneleri sağlıklı bir şekilde kullanan bir toplum olmanın önemini vurguladı. Avrupa’da bu konuda bir manifesto bile yayınlandığını söyleyen Dilci, “Biz dijital çağı fırsata çevirmek niyetindeyiz. O yüzden Dijital Bağımlılık İle Mücadele Derneği’ni kurarken biz dijital nesneleri veya üretilen içerikleri reddetmek amacıyla yola çıkmadık. Bu nasıl sağlıklı kullanılır ve kendi bekamızı nasıl koruruz niyetindeyiz. Operasyonel kullanım becerisine sahip olan bir toplum olabilmeliyiz. Bildiğimiz mesleklerin 10 yıl içerisinde yüzde 50’si 20 yıl içerisinde yüzde 70’i lağvedilecek. Bizim dijital çağın üzerimize getirdiği bu tsunamiyi kendi lehimize çevirecek projelere ihtiyacımız var. Avrupa 2030 dijital çağında yaşamak ile ilgili manifestosunu yayınladı. ‘Benim değerlerime saldırmazsın’ diyor. ‘Benim geleneklerime göreneklerime kanunlarıma aykırı hiçbir şey yapamazsın’ diyor. Bu şu anlama geliyor devlet olarak vizyoner olmamız gerekiyor. Sosyal medya dememek lazım bilinçaltına işleniyor böyle dediğiniz zaman. Sosyal yerine Dijital Medya demek gerekiyor. Dijital bağımlılık Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanan bir sağlık sorunu kriz anlarında yatılı ve ilaçlı tedavi gerektirebiliyor” ifadelerini aktardı.
Toplumsal olarak nesneler ile bağ kurma eğiliminde olduğumuz aktaran Dilci, bu ilişkilerin arka planlarına bakılması gerektiğini söyledi. Toplum mühendisliğinin dijitalleştiğine de dikkat çeken Dilci, “Şu an bakanlıklara verdiğimiz projelerimiz var. Bu sorun erken yaşta müdahaleyi gerektiren bir durum. Yani okul öncesinden itibaren sağlıklı dijital yaşam kodlarını çocuklara işlemek gerekiyor. Ekran Bilgeleri Projemizde 12-13 yaş grubu çocukları alıp bu konuda eğitiyoruz. Biz toplumsal olarak Doğu toplumuyuz yani sarmal düşünüyoruz. Duygularımız olmadan dijital nesnelere karşı bir saplantımız olmuyor arabamızı satarken bile bir duygusal bağ kurarız böyle bir toplumuz. Dolayısıyla bu ilişkinin arkaplanına bakmamız gerekiyor. İnsanın en büyük ihtiyacı takdir edilme ihtiyacıdır yani o beğeni butonlarının arkasında bu vardır. Küresel anlamda toplumların yeniden dizaynı için ‘big data’ dediğimiz kavramlarla toplumlara yeni bir şeyler yükleniyor. Yani toplum mühendisliği artık sanal dünyaya kayıyor. Eğer dijital dünyanın içeriklerini siz dizayn etmezseniz bunu başkaları edecektir ve ediyor da. Üniversite de hocayım kalem defter getiren yok herkesin elinde telefon. Küresel anlamda dizayn edilmek istenen sisteme biz kucak açıyoruz. Kitap okuma oranı düştü haşlanmış kurbağa misali haşlanıyoruz ama haberimiz yok” şeklinde konuştu.
Dijital bağımlılık konusunda kamunun yapabileceği uygulamalardan bahseden Dilci, bu konuyla alakalı bir bakanlık kurulabileceğini belirtti. Çocukluktan itibaren dijital okur-yazarlık eğitimlerinin verilmesi önerisinde de bulunan Dilci, “Sağlık Dijital Yaşam Bakanlığı Kurulabilir. Bu bakanlık topluma yönelik analizler yapmalı ve argümanlar geliştirmeli. Ben şahsi olarak 10 yılda 450 bin kişiye konferans verdim herkesin elini taşın altına koyması lazım. Ben bir ikinciyi üçüncüyü arıyorum. 15 yıl boyunca mücadele ederek Cumhurbaşkanlığı literatürüne dijital bağımlılığı getirdik. Bu önemli bir gelişme çünkü teknoloji bağımlılığı deniyordu kavramları doğru kullanmak lazım. Siber Zorbalık Komisyonu’nda da bilgilendirme yaptım. 16 yaş altına ebeveyn kontrollü sosyal medya ve hatta 13 yaş altına da akıllı telefonların yasaklanması konusunu gündeme getirdik. Dijital Oku-Yazarlık derslerinin en az ilkokul bitine kadar her yıl verilmeli aşamalı olarak çocuklara. Bugün dijital kumar bağımlılığı yaşayan üst düzey bürokratlar da var çocuklarımız gençlerimiz de var. Çalışmadan, üretmeden kazanmak gibi bir argüman yükleniyor insanlara. En çok Bitcoin alan da biziz, metaverse’den en çok arsa alan da biziz” dedi.
Dijital bağımlılığa karşı evinde hayvan besleyen ve doğa ile iç içe olan ailelerin daha dirençli olduğundan bahseden Dilci, Cumartesi günlerini ekransız gün ilan edilmesi yönünde çağrıda bulunduğu açıklamalarını şu sözler ile bitirdi: “Tüm davranışlar öğrenilmiştir. Burada yapılması gereken rol model olarak doğru davranışları sergileyen ebeveynler olmak gerekiyor. Türk insanı günde 110 defa ekrana basıp kapatıyor ancak niye yaptığını bilmiyor tamamen dürtüsel davranış. Kitap okuma oranı yüksek olan ailelerde evde hayvan besleyen ailelerde, doğa sevgisi olan ailelerde dijital nesne kullanım bozuklukları diğerlerine göre daha düşük. Biz alternatif bir argüman üretemiyorsak çocuğumuza arkadaşımıza eşimize o kişi bağımlı olmaya adaydır. Ailenin dijital risk haritasını çıkarmalıyız. Cumartesi günlerini ekransız gün ilan etmeliyiz. Cumartesi zaten resmi kurumlarla işimiz yok. Ev içinde ekransız odalar oluşturalım. Artık göz göze gelme zamanı. Yapılan araştırmalar yüz yüze temasın birçok psikolojik terapiden iyi olduğunu söylüyor. Gelecek 50 yıl içinde yeni bir organın gelişeceği söyleniyor. Yazma becerimiz ortadan kalkacak her şeyi konuşarak yazdıracağız kalem tutma ortadan kalkacak. Estetik duygumuz ortadan kalkacak. Küresel bir dil olan İngilizce’nin sürekli kullanımı ile Türkçe ve imla ortadan kalkacak ve ulus devlet kavramı değişecek. Gözünüzdeki gözlük anında bir ekran olacak. Biz dijital nesneler ile bir evlilik yapıyoruz ve boşanma şansımız yok. Zaman ve mekan algımız bozulduğu için kalp krizi riskimiz artıyor.”