Toprak alarm veriyor: Her yıl Mısır büyüklüğünde arazi yok oluyor

İnsan faaliyetleri ve iklim değişikliği, dünya genelinde toprakları verimsizleştiriyor. Her yıl yaklaşık 100 milyon hektar arazi üretkenliğini kaybederken, TEMA Vakfı arazi tahribatının sadece çevresel değil ekonomik ve toplumsal krizleri de beraberinde getirdiğine dikkat çekiyor.

  • Oluşturulma Tarihi : 16.06.2025 12:32
  • Güncelleme Tarihi : 16.06.2025 12:32
  • Kaynak : BÜLTEN
Toprak alarm veriyor: Her yıl Mısır büyüklüğünde arazi yok oluyor haberinin görseli

İnsan kaynaklı arazi bozulmaları ve küresel iklim değişikliği, dünya genelinde gıda güvenliğini, su kaynaklarını, geçim imkanlarını ve ekosistemleri ciddi biçimde riske atıyor. Her yıl yaklaşık 100 milyon hektar arazi – yani Mısır'ın yüzölçümüne denk bir alan – verimliliğini ve toprak sağlığını kaybediyor. Bu tehdidi durdurmak ve tersine çevirmek için bozulmuş arazilerin onarılması ve kaybedilen üretkenliğin yeniden kazanılması, yani arazi restorasyonu kritik öneme sahip.
Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 17 Haziran’da anılan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü, çölleşme ve kuraklık konularında bilinç oluşturmayı ve çözüm arayışlarını teşvik etmeyi amaçlıyor. Bu yıl “Arazi Restorasyonu Yap, Fırsatları Açığa Çıkar” temasıyla düzenlenen etkinliklerde, bu alana ayrılan kaynakların yetersizliğine dikkat çekilerek acilen harekete geçilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Verimli topraklar; sağlıklı beslenmenin, sosyal kalkınmanın ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluğun temelini oluşturuyor. TEMA Vakfı, bu özel gün kapsamında yaptığı açıklamada, küresel ölçekte yaşanan arazi bozulmasının dünya ekonomisine yıllık maliyetinin 10 trilyon ABD dolarını bulduğunu belirterek, bu sorunun yalnızca çevresel değil aynı zamanda ekonomik ve sosyal etkileri de olan küresel bir kriz olduğunu dile getirdi. Vakıf, tüm toplum kesimlerini bu alanda sorumluluk almaya ve çözüme katkıda bulunmaya çağırıyor.

KURAK ALANLARIN BOYUTU TÜRKİYE’NİN 7,5 KATI KADAR ARTABİLİR

Arazi bozulması ve iklim değişikliği, dünyadaki kuraklık tehlikesini daha da derinleştiriyor. 2000 yılından bu yana kuraklık olaylarında %29’luk bir artış yaşandı. Son otuz yıl içinde, dünya topraklarının dörtte üçünden fazlası, bir önceki 30 yıla kıyasla daha kurak bir hale geldi. Bu olumsuz gelişmeler, özellikle kurak bölgelerde yaşayan yaklaşık 3 milyar insanın yaşamını doğrudan etkiliyor.
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, söz konusu tablo karşısında toprağın korunmasının ve iyileştirilmesinin doğayla uyumlu yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğuna değinerek şu ifadeleri kullandı:
"Bugün dünya ekonomisinin %50’si doğadan elde ediliyor. Ancak kısa vadeli kazançlar uğruna doğa sürekli tahrip ediliyor. Doğadan alıyor, ancak ona neredeyse hiç yatırım yapmıyoruz. Eğer önlem alınmazsa, yüzyıl sonunda kurak alanlar Türkiye’nin 7,5 katı - yani 5,8 milyon km²- kadar genişleyecek. Bu sadece toprak verimliliğinin ve gıda üretiminin azalması değil; aynı zamanda su kıtlığı, yoksulluk ve iklim krizinin derinleşmesi anlamına gelir."

TÜRKİYE’NİN YARISI İÇİN ÇÖLLEŞME RİSKİ

31 yıl önce TEMA Vakfı, "Türkiye Çöl Olmasın!" sloganıyla bu hayati tehdide dikkat çekerek, bu sorunu Türkiye’nin gündemine ilk kez güçlü biçimde taşıdı. Deniz Ataç, gelinen noktada çölleşme tehlikesinin daha da derinleştiğine vurgu yaparak, "İklim krizinin etkisiyle yağışlar azalıyor, su varlıklarımız yok oluyor; Türkiye’de çölleşmeye maruz kalan alanlar ise hızla artıyor. Türkiye topraklarının %50’si yüksek çölleşme riski altında. 2001–2020 yılları arasında kurak iklime sahip alanlar %5,4 oranında arttı. Sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları, erozyon ve aşırı gübre kullanımı topraklarımızın üretkenliğini azaltıyor. Yanlış ürün tercihleriyle yer altı su seviyemiz hızla azalıyor, sulak alanlarımız yok oluyor. Bu durumu tersine çevirmek ise bizim elimizde. " diye konuştu.

DOĞAYA OLAN YÜKÜMÜZÜ AZALTMALIYIZ

Gerek Türkiye’de gerek dünya genelinde toprağın korunması ve eski sağlığına kavuşturulması konusunda tüm bu veriler, acil adımlar atılması gerektiğini gösteriyor. Toprağın ve doğal varlıkların korunmasına katkı sağlayabilmek için birlikte hareket edilmesinin önemine değinen Deniz Ataç, "Bugün neden olduğumuz arazi tahribatı ve bunun sonucu oluşan çölleşme, kuşaklar arası adaleti ortadan kaldırıyor. Bu adaleti yeniden sağlamak; doğaya olan yükümüzü azaltmaktan, arazi tahribatına karşı durmaktan, bu alanda etkili politikalar geliştirmekten ve arazi restorasyonu yoluyla doğayı iyileştirmekten geçiyor. Bunun için tahrip olmuş ormanların yeniden orman haline getirilmesi, çayır ve meraların ıslah edilmesi, sulak alanların geri kazanılması, tarım arazilerinde ise erozyonu önleyen, toprak organik madde içeriğini artıran ve toprak sağlığını koruyan sürdürülebilir tarım tekniklerinin uygulanması gerekiyor. Üstelik arazi restorasyonu çalışmalarına yapılacak her bir yatırımın getirisi 30 katına kadar ulaşabiliyor. Şimdi doğaya yatırım yapma zamanı. Çünkü toprağı iyileştirmek; yalnızca bugünü değil, doğayı ve geleceğimizi de korumaktır.” açıklamasında bulundu.