Anahtar kelime mutluluk

NİLGÜN TAZE

En az 12-13 yıllık deneyimli öğretmenlerin eğitim verdiği Kıbrıs Şehidi Yüzbaşı Cengiz Topel Ortaokulu öğrenci sayısının azlığı nedeniyle kolej statüsünde eğitim veriyor. Hem kırsal bir havada olup hem de merkeze çok yakın olmanın avantajlarına yaşayan okul 28 kişilik sınıflarıyla özel kolej statüsünde yer alıyor.

Daha çok sanat ve spor eğitimlerine ağırlık verilen okulda 408 öğrenci ve 28 öğretmen mevcut. Ana amaçlarları çocuklara özgür bir birey olduklarını hatırlatarak hayattan ne istediklerini belirlemelerinde yardımcı olmak olan okulun ana hedefi ise mutlu bireyler yetiştirmek.

Düzenledikleri sosyal etkinliklerle çocuklarının özgüvenlerini geliştirdiklerini ve kendilerini güzel bir şekilde ifade etmelerine olanak sağladıklarını ifade eden Kıbrıs Şehidi Yüzbaşı Cengiz Topel Ortaokulu Müdürü Meryem Feza Can, “Bizim için çocuklarımızın mutlu olması akademik olarak başarılı olmalarından önce geliyor. Eğitim istemeye bağlı olarak her yaşta gerçekleştirilebiliyor. Çocuklarımızın yapmaktan mutluluk duyacakları meslekleri belirlemelerini sağlayabilmek için planlarımızı yapıyoruz. Doktor, avukat, mühendislik gibi bölümler insanların gıpta ile baktıkları anne babaların ücretleri iyi olduğu için çocuklarını zorladıkları bölümler. Ancak bir gerçek var ki çevremiz kazancı bol bir mesleğe sahip olup mutsuz olan insanlarla dolu. Avukat olup aklı müzikte resimde olan birçok insan var. TEOG’da sadece 8. sınıflarımıza akademik alanda ağırlık verirken diğer sınıflarımızda spor ve sanat faaliyetlerine ağırlık veriyoruz” dedi.

HER ÇOCUK ÖZELDİR

Her çocuğun parmak izi gibi özel olduğunu ve hiç kimsenin yaşam koşulları her ne olursa olsun birbirinden üstün ya da aşağı olmadığını belirten Can şöyle dedi: “Eğitim kadrosu olarak her çocuk özeldir sloganı ile hareket ediyoruz. Her çocuğumuza kendilerini başkaları kıyaslamamalarını bunun yerine kendilerine dönerek içlerinde var olan özgün potansiyellerine odaklanmalarını hatırlatıyoruz. Başka insanları kendinden üstün ya da aşağı görmenin sağlıklı bir ruh tutumu olmadığı artık tüm dünyada ispatlanmış durumda. Çocuklarımız kendilerini tanıyarak ne istediklerini karar veriyor ve yaşamdan ne istediklerini bilerek hayata atılıyorlar. Temel sanat eğitimi grubumuz başta olmak üzere birçok sosyal ve sanatsal etkinlik düzenliyoruz. Katıldıkları branş dalında yarışmalara katılan çocuklarımız başarılı olarak katıldıkları dalla ilgili kupaları okulumuza kazandırıyorlar.”

25 ÖĞRENCİYE KEMAN DERSİ

Okulumuz 1964 yılında Aydın hat boyu mevkiinde 7 derslikli bir blok halinde eğitim öğretime başladığını belirten Can,  1998 yılında dersliklerden birinin ana sınıfı, diğerinin de bilgi teknoloji sınıfı olarak kullanılmaya başlandığını söyledi. Artan nüfus oranında 2000 yılında 9 derslikli bir ek bina ve çok amaçlı salonun okula ilave edildiğini açıklayan Can, “Benim ilgi alanım görsel sanatlar olduğu için sanata çok önem veriyorum. Araştırdığım kadarıyla İzmir’de aynı anda 25 öğrenciye keman çalmayı öğreten başka bir okul yok. Öğretmenlerimizin çalışkan ve yenilikçi yönlerinin ön plana çıkmasını ve görülmesini önemsiyorum.  Okulumuza teftiş için gelen bir müfettişimiz Urla’da ki bir okul da da 20 öğrenciye keman ders verdiklerini söyledi. Kemanın öğrenmesi ne kadar zor olan bir enstrüman olduğunu göz önüne alırsak bunu gerçekleştiren okullarımızın harika bir iş çıkardıklarını görmüş oluruz. Keman dersi alan çocuklarımız hem konserlere katılıp hem de derslerinde eş zamanlı olarak başarılı olabiliyorlar” açıklamasını yaptı.

MASA TENİSİNDE BAŞARI

İki beden öğretmenlerinin masa tenisinde öğrencileri iyi bir şekilde eğiterek geçen sene ve bu yıl okula başarı kazandırdıkları bilgisini veren Can, flüt dersinde de iddialı olduklarını açıkladı. Can, “Okullar Hayat Olsun Projesine dahiliz ve bu proje kapsamında çocuklarımız dans ve satranç dersi aldılar.  Okulumuzda 15:00’ e kadar normal eğitim 15:00’den 17:30’a kadarda özel kurslarımız devam ediyor.  Kendi bünyemizde açtığımız bölümlerde çocuklarımız eğitim alma şansına sahip. Rehber öğretmenimiz olmadığı için dışarıdan aldığımız desteklerle velilerimize yönelik seminerler düzenleyebiliyoruz. Bugüne kadar ergenlik ve sınav kaygısı başlıklı seminerlerimizi hem öğrencilerimize hem de velilerimize verdik” ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARA YETERSİZ İLGİ

Çağın en büyük sıkıntısının ekonomi olduğunu ve annelerin çalışmak zorunda kaldıkları için çocukları ile yeteri kadar ilgilenemediklerini vurgulayan Can sözlerini şu şekilde devam ettirdi: “Velilerimiz kendilerine iyi geleceğini söylediğimiz bilgilere açıklar. Dinliyor ve verdiğimiz eğitimlerin faydalı bilgiler içerdiğini gördüklerinde de hemen uygulamaya koyuyorlar. Rehberlik servisimiz alanları ile ilgili özel eğitim aldıkları için bizim için çok değerliler. Boşanma oranları İzmir’de çok fazla ve bu ayrılıkların faturasını maalesef çocuklarımıza ödüyor. 20 yılı aşkın bir süredir her kademe de idarecilik yaptım. lise, ortaokul ve ilkokul öğrencilerini tanıdım. Çocuklarımız hiçbir zaman problemli doğmuyorlar. Çok açık bir gerçektir ki insanı çevresi şekillendirir.”

SAĞLIKLI ÇEVRE SAĞLIKLI ÇOCUKLAR

Sağlıklı anne babaların sağlıklı çocuklar anlamına geldiğini ifade eden Can, “Eğer sağlıklı düşünüp hareket edebilen bir anne balanın yanında dünyaya gelmişsek genetik bir ruh hastalığımız yoksa sağlıklı bir gelişim sergileyebiliyoruz. Tam tersi olarak hayattaki sorumluluklarını inkar ettiğinin dahi farkında olmadan yaşayan ve önceliklerinin neler olduğunu belirleyemeyen ailelerin yanında yetişen çocuklar da sevgi dilini öğrenemedikleri için tıpkı büyüklerinin davrandığı gibi kendini ve çevresini yıkıcı eylemlerde bulunuyorlar. Bu tür çocuklarımız ya hayata küserek içlerine kapanıyor ya da tam tersi hayatla savaşacak bir hale gelerek saldırganlaşıyorlar” dedi.

BİR SEÇİM HİKAYESİ

Can,  işin anlayış kısmını açıklayan gerçek bir hikayeyi paylaşarak insanların karşılaştıkları koşullar her ne olursa olsun değiştirme şansı olduklarını belirtti. Can, “Yakalanan seri bir katilin ailesi araştırılır. Aile babası uyuşturucu işindedir ve iki çocuk oldukça sağlıksız koşullar altında büyür.  Kardeşlerden seri katil olurken diğeri mazbut, normal bir aile yapısı kurmuştur kendine. Seri katil olana neden bu şekilde olduğunu sorulduğunda ‘bu şartlarda nasıl olabilirdim ki’ cevabı alınır. Sağlıklı bir yaşamı seçen kardeşe olumsuz ortamına rağmen nasıl olumlu düşünebilmeyi başardığını sorduklarında ise ‘başka türlü olma şansım var mıydı ki’ cevabını verir. Bu hikayeden insanların eğer isterlerse tüm olumsuz koşullara rağmen kendilerini güzelliklerle donatabileceği vurgusunu çıkarıyoruz” şeklinde konuştu.

BAŞKALARI İLE DEĞİL KENDİMİZLE UĞRAŞIYORUZ

İnsanların nasıl yaşamak istedikleri konusunda özgür olduklarını  ve bu seçimlerin bireylerin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediğini açıklayan Can, “Bir Kızılderili hikayesinde olduğu gibi bir gün dede ile torun sohbet ederken biri siyah diğeri beyaz  iki köpek kavga etmeye başlar. Torun merakla dedesine hangisinin kazanacağını sorar. Dede, ‘Her insan içinde de aynı savaş yaşanır ve sen hangi rengi beslersen o kazanır’ cevabını verir. Bizim mücadelemiz hiç kimse ile değil sadece  kendimizle. Başkalarını suçlayarak hiçbir soruna çözüm bulamayacağız. Yarışımızı kendimizle yaparak kendimizle ve çevremizle sevgi ve saygı içerisinde yaşama yollarımızı tüm olumsuzluklara rağmen yine kendimiz bulacağız. Ailelerimiz bizlere karşı sorumluluklarını tam olarak yerine getirememiş olabilirler ancak onların bizleri sevdiğini unutmayacağız. Hepimizin bildiğimizin en iyisini yaptığını anlayıp durumu olduğu gibi analiz ederek gerekli tedbirleri almak içimizde küskünlük hissetmemizi engelleyecektir” ifadelerini kullandı.

Kutu kutu

ÇOCUK VE SEVGİ

Ana babaların mucizevi çözümler bekleyerek sorduğu birçok soruya uzmanların hep sevgi gösterin, ilgi gösterin çocuğunuza diye cevap verdiğini artık hepimiz biliyoruz. Dillerinde tüy bitercesine sevgi ve ilgi konusunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Tabi çocuğun durumu profesyonel yardım almayı gerektirecek klinik bir vaka haline geldiyse,  sadece sevgi yetmez tedavi de gerekir. Sevgi ve ilgi göstermek ne demektir, çocuğuma sevgi ve ilgimi nasıl gösteriyorum diye kendinize sorsanız hangi maddeleri yazarsınız. Sizden ricam bu yazıyı okuduktan sonra lütfen bu maddeleri yazın. Yazmak insanın güçlü bir muhakeme yapmasına, sorunlar üzerinde uzun vadeli düşünmesine neden oluyor. Ve ardından şunu kritik edin, yazdığım maddeler gerçekten sevgimi gösteriyor mu? Yoksa sadece gösterdiğimi mi sanıyorum?

SEVGİ İFADELERİ

- Çocuğa sabah kalktığımda gülümseyerek günaydın demek,

- Kahvaltıda onun sevdiği bir şeyler hazırlamışsam, bak senin için yaptım deyip onu düşündüğümü ifade etmek,

- Bir şey sorduğunda ya da anlattığında can kulağıyla, gözlerimle dinlemek, bir yandan başka şeyler yapıp ağzımın yarısıyla hı hı dememek,

- Bir şey istediğinde isteğini önemseyerek cevap vermek, benim gözümde çok komik ve saçma bir istek olsa bile,

- Kendisini değersiz hissettirecek hitapları, argo kelimeleri kullanmamak. Hitap ederken her zaman canım, tatlım, yavrum gibi sevgi dolu kelimeler söylemesem bile, hep nazik olmaya çalışmak.

Bu liste uzar gider. Bu listedekileri abartılı ve kendimizi yoracak derecede bir yapmacıklık içinde değil de; her zaman, içten ve sade bir biçimde yapmak her şeyden önemli olan maddedir.

Haber Merkezi