- Eğitim
- 06.11.2025 17:14
Ege Üniversitesi'nde cumhuriyetin inşasında tarım, nüfus ve ekonominin rolü tartışıldı
Ege Üniversitesi'nde, Atatürk döneminin ekonomik, nüfus ve tarım politikaları üzerine gerçekleştirilen panelde, Cumhuriyet'in temel yapı taşları ve modern Türkiye'nin inşası ele alındı.
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : BÜLTEN
Ege Üniversitesi (EÜ), “Cumhuriyet ve Atatürk” etkinlikleri çerçevesinde, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü (TDAE) tarafından “Atatürk Döneminde Modern Türkiye’nin İnşası: Ekonomi, Nüfus ve Tarım” adlı paneli düzenledi. Panelde, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki ekonomik kalkınma, nüfus politikaları ve tarımda yapılan devrimci adımlar tartışıldı. Moderatörlüğünü TDAE Müdürü Prof. Dr. Abdullah Temizkan'ın yaptığı etkinlikte, Celal Bayar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ferhat Berber, TDAE öğretim üyeleri Doç. Dr. Hamit Özman ve Doç. Dr. Mehmet Fatih Sansar, Atatürk'ün izlediği politikaların modern Türkiye'ye nasıl yön verdiğini anlattı.
Atatürk döneminde modern Türkiye'nin inşası
Toplum olarak her bireyin kendi sorumluluğunun bilincinde olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Abdullah Temizkan, “Atatürk Haftası'nda, Cumhuriyetimizin ve devletimizin kurucusu Atatürk'ü anmak üzere bir aradayız. Ancak bu anmayı, alışılagelmişin dışında bir yaklaşımla gerçekleştirmek istiyoruz. Amacımız, Atatürk'ün ve bizden sonraki nesillere derin etkileri olan devrimlerinin ve politik uygulamalarının daha ölçülebilir ve somut yönlerini ele almaktır. Atatürk döneminde modern Türkiye'nin inşasını ekonomi, nüfus ve tarım üçgeninde değerlendirerek, o dönemin fotoğrafını daha net bir şekilde görmeyi ve anlamayı hedefliyoruz. ‘Millet’ olmak, ortak dil, kader ve tarihten gelen organik bir süreçtir. ‘Ulus’ olmak ise bu ortak değerlerle birlikte, geleceğe yönelik bir projeksiyon, bir vizyon ortaya koymaktır. İşte bu anlamda ulus, bir gelecek projesidir. Yalnızca sistemi değiştirmek yeterli değildir; o sistemi işletecek kültürü de inşa etmek gerekir. Toplumsal olarak çok eksiğimiz olduğunun farkındayız. Bu eksiklikleri gidermek yalnızca devlet politikalarıyla mümkün değildir. Her bireyin kendi sorumluluğunun bilincinde olması, gördüğü aksaklıkları uyarması ve çözümün bir parçası olması gerekir. Bu duygularla, katılımınız için hepinize ve değerli konuşmacılarımıza çok teşekkür ediyorum” dedi
“Zor şartlar altında gelen ekonomik mucizeler”
Atatürk döneminin olağanüstü iktisat politikalarını ve bu politikaların günümüze uzanan süreçlerini anlatan Doç. Dr. Hamit Özman, “Türkiye'nin bir burjuva devrimi yaşamadığını, hepimizin köklerinin çiftçiliğe dayandığını unutmamalıyız; bu yüzden köylü toplumundan bilim insanları ve iş insanları çıkaran Cumhuriyetimize ve kurucularına minnet borçluyuz. Sanayi Devrimi sonrası zenginle yoksul arasındaki uçurumun 60 kata ulaştığı bir dünyada, ‘İttihat ve Terakki’den dünyaya entegre ancak Alman ekonomik etkisi altındaki bir yapı devraldık. Cumhuriyet kurulduğunda, Lozan görüşmeleri sürerken düzenlediğimiz İzmir İktisat Kongresi ile Batı dünyasına net bir mesaj verdik. ‘Bizim yolumuz liberal ekonomi ve Batı ile entegrasyondur’. Ancak 1929 Büyük Buhranı gibi küresel bir kriz, bizi 1930 sonrası daha devletçi bir modele yöneltti; fakat bu, özel sektörü asla dışlamadı, nitekim sanayinin yüzde 90'ı hâlâ özel girişimin elindeydi. Bu politikaların somut sonuçları ise o zor şartlarda elde edilen muazzam başarılardır. 1923-1929 arası yıllık ortalama yüzde 10.9 gibi rekor bir büyüme yakaladık ve dünya krizde boğulurken bile pozitif büyümeyi sürdürdük. Bununla kalmayıp, son derece sağlam bir para politikası izledik; enflasyon neredeyse yoktu, bütçemiz hiç açık vermedi ve en önemlisi, Türk lirası yabancı paralar karşısında değer kazandı. Ayrıca, toplumda sermaye birikimi olmadığının bilinciyle, halkın sırtındaki yükü hafifletmek için dolaylı vergilerin payını yüzde 73'ten yüzde 55'e düşürerek gelir dağılımını daha adil hale getirmeye çalıştık. Atatürk dönemi, sadece bir kurtuluş mücadelesi değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın ve zor şartlar altında mucizeler yaratmanın da adıdır ve bu miras, bugün bile hepimiz için en büyük ilham kaynağı olmalıdır” diye konuştu
"Sağlıksız nüfus en temel sorun olarak görüldü"
Atatürk'ün, Cumhuriyet dönemindeki nüfus politikalarını anlamanın büyük önem taşıdığını vurgulayan Doç. Dr. Ferhat Berber ise “Sanayi Devrimi sonrası dünyada nitelikli ve doğru yönlendirilmiş nüfusun devletler için en büyük güç haline geldiği gerçeğinden hareketle, Cumhuriyet'i kuran kadrolar, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan büyük kayıplar sonucu devraldıkları 13 milyon civarındaki küçük, yüzde 75'i kırsalda yaşayan, kadın-erkek dengesi bozulmuş ve sıtma, trahom gibi salgın hastalıklarla boğuşan sağlıksız nüfusu en temel sorun olarak görmüşlerdir. Bu doğrultuda, ‘çok nüfus, tok nüfus, şen ve zengin nüfus’ mottosuyla hem nüfusu artırmaya hem de kalitesini yükseltmeye yönelik çift yönlü bir politika izlenmiştir. Nüfusun kalitesini artırmak amacıyla Dr. Refik Saydam öncülüğünde ülke çapında bir sağlık seferberliği başlatılmış, dispanserler, hastaneler ve sağlık ocakları kurularak salgın hastalıklarla etkin bir mücadele yürütülmüştür. Nüfusu artırma yönünde ise altı çocuklu ailelere vergi muafiyeti gibi teşvikler uygulanmış, ancak Atatürk'ün kadını sosyal hayata katma idealine paralel olarak evlilik ve çocuk doğurma konusunda baskıcı politikalardan kaçınılmıştır” dedi
“Cumhuriyetin tarım politikaları günümüze çözüm sunuyor”
Atatürk'ün "Kılıçla ülke alanlar, sabanla ülke alanlara yenilmeye mahkumdur" sözünü bir medeniyet projesinin temeli olarak yorumlayan Doç. Dr. Mehmet Fatih Sansar, “Cumhuriyetin tarım politikaları, günümüzdeki gıda krizlerine dahi çözüm sunuyor, nitekim 1980'lerdeki özelleştirme furyasıyla gözden çıkarılan devletçi modellerin aksine, bugün çözümü Atatürk'ün kurduğu ‘Tarım Kredi Kooperatifleri’ gibi kurumlarda aradığımıza dikkat çekmek isterim. ‘Milli iktisat’ hedefiyle yola çıkan Cumhuriyet, bu meseleyi bir bakanlık kuracak kadar ciddiye aldı; İzmir İktisat Kongresi'nde çiftçinin talepleriyle şekillenen politikaları hayata geçirdi. Bu dönemin başarısının sadece Aşar vergisinin kaldırılması gibi bilinen reformlarla sınırlı değildir. Asıl devrim Almanya'dan hocalar getirilerek kurulan Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü, yurt dışına gönderilen ziraat mühendisleri ve Manisa'da bağcılık, Adana'da tohum ıslahı, Bornova'da zeytincilik gibi alanlarda kurulan ihtisaslaşmış araştırma enstitüleriyle oluşturulan muazzam bilimsel altyapıdır” diye konuştu.
Kaynak : BÜLTEN