Advertisement

Eğitim-Sen’den yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin dikkat çeken rapor

Eğitim-Sen, 2025-2026 eğitim-öğretim yılı başında hazırladığı raporda, öğretmen atamalarından müfredat değişikliklerine, okullardaki hijyen sorunlarından öğrencilerin ruh sağlığına kadar pek çok başlığa dikkat çekti

  • Oluşturulma Tarihi : 11.09.2025 13:32
  • Güncelleme Tarihi : 11.09.2025 13:32
  • Kaynak : SULTAN GÜMÜŞ KAYA
Eğitim-Sen’den yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin dikkat çeken rapor haberinin görseli

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), ‘2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Başında Eğitimin Durumu Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.

Raporda, yüz binlerce öğretmenin atama beklediği, mevcut öğretmenlerin ağır iş yükü ve ekonomik sıkıntılar altında görev yaptığı, okullarda personel yetersizliği ve hijyen sorunlarının çözülemediği koşullarda yeni ders yılının başladığı belirtildi. Ayrıca eğitimde piyasa temelli ve ideolojik dönüşümlerin, öğrencilerden öğretmenlere kadar toplumun tüm kesimlerini etkilediği ifade edildi.

SORUNLARIN GÖLGESİNDE BAŞLADI

Sendikanın rapora ilişkin açıklaması şöyle: “2025/26 eğitim-öğretim yılı, çözüm bekleyen köklü sorunların gölgesinde başlamıştır. Yüz binlerce öğretmenin atama beklediği, mevcut öğretmenlerin ağır iş yükü ve ekonomik sıkıntılar altında görev yaptığı, okullarda personel yetersizliği ile temizlik ve hijyen sorunlarının çözülmediği koşullarda yeni ders yılına girilmiştir. Son yıllarda Türkiye’deki eğitim politikalarında yaşanan piyasa merkezli ve laiklik karşıtı dönüşüm, eğitimi kamusal bir hak olmaktan çıkararak piyasacı, tek din–tek mezhep referanslı ve merkeziyetçi bir yapıya dönüştürmüştür. Bu dönüşüm sadece eğitim sistemini değil; öğrenciler, öğretmenler ve toplumun tamamı üzerinde çok katmanlı ve derin etkiler yaratmıştır. Eğitim, toplumsal eşitliğin ve kamusal yararın bir aracı olmaktan uzaklaştırılmış, piyasanın ihtiyaçlarına ve siyasi iktidarın ideolojik yönelimlerine göre şekillenen bir araç hâline getirilmiştir.”

BİLİMSEL BİLGİ DIŞLANDI

Açıklamanın devamında, “2024/’25 eğitim-öğretim yılıyla birlikte yürürlüğe giren yeni müfredat, laikliği, bilimsel bilgiyi ve eleştirel düşünmeyi geri plana iterek bu süreci derinleştirmiştir. Ders kitaplarında dini içerikler yoğunlaşmış, bilimsel bilgi dışlanmış; ‘tek din, tek mezhep, tek kimlik’ anlayışı eğitim yoluyla kurumsallaştırılmıştır. Böylece öğrenciler sadece piyasaya uygun iş gücü olarak yetiştirilmekte, toplumsal ve kültürel çeşitlilik yok sayılmaktadır. Bu anlayış, sorgulayan bireylerin yerini itaate dayalı bir anlayışla şekillenen bireylere bırakmakta; demokrasi, özgürlük ve toplumsal eşitliğin geleceğini tehdit etmektedir. Dini referanslı müfredat ve imam hatip okullarının yaygınlaştırılması, itaatkâr bireyler yetiştirme amacını taşımakta; öğrencilerin özgür düşünce alanlarını daraltmaktadır. Laiklik ilkesi ağır biçimde zedelenmiş, zorunlu din dersleri ve dini etkinliklerin sınıflara kadar taşınması pedagojik açıdan ciddi sorunlar doğurmuştur. Tarikat ve cemaatlerle yapılan iş birlikleri, ÇEDES gibi projeler aracılığıyla sınıflara taşınan dini uygulamalar ve imamların ‘manevi danışman’ sıfatıyla eğitim sistemine entegre edilmesi, laiklik karşıtı tabloyu daha da belirginleştirmiştir” sözleri dikkat çekti.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİ DERİNDEN ETKİLEDİ

Bu sürecin öğretmenlik mesleğini de derinden etkilediğini kaydeden sendika, şunları ekledi: “Öğretmenler itibarsızlaştırılmış, güvencesiz istihdam yaygınlaşmış, mesleki özerklik yok olma noktasına gelmiştir. Sözleşmeli, ücretli ve esnek istihdam biçimleri norm hâline gelirken; öğretmenlerin sendikal hakları baskı altına alınmış, sendikamız hedef gösterilmiştir. Özellikle emekçi sınıflardan gelen öğrenciler için eğitim, artık sınıfsal konumlarını değiştirebilecek bir eşitleyici işlev görememektedir. Nitelikli eğitim özel okullara ve paralı kurslara kayarken; devlet okulları kaynak yetersizliği, öğretmen eksikliği ve nitelik kaybıyla mücadele etmektedir. Bu tablo, yoksul öğrencileri düşük vasıflı iş gücüne, işsizliğe ya da umutsuzluğa mahkûm etmektedir. Parası olan özel okullarda iyi eğitim alabilirken, emekçi halkın çocukları imam hatiplere, meslek liselerine veya açık liselere yönlendirilmekte; böylece sınıfsal uçurum derinleşmektedir.”

GELECEKSİZLİK DUYGUSU…

“Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, deprem felaketleri ve geleceksizlik duygusu öğrencilerin ruh sağlığını ağır biçimde etkilemektedir” denilen açıklamada, “Son yıllarda çocuk ve gençler arasında depresyon, kaygı bozukluğu, şiddet olayları ve intihar vakalarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Buna karşın okullarda psikolojik danışman ve rehberlik hizmetleri son derece yetersizdir. Birçok okulda tek bir psikolojik danışman yüzlerce öğrenciyle ilgilenmek zorunda bırakılmakta, bazı okullarda ise hiç bulunmamaktadır. Eğitim sistemi öğrencilerin sadece akademik başarısını değil, aynı zamanda psikososyal gelişimlerini de güvence altına almak zorundadır. Bu nedenle her okula yeterli sayıda psikolojik danışman atanmalı, öğrencilere ücretsiz psikososyal destek sağlanmalı ve ruh sağlığını koruyucu programlar hayata geçirilmelidir. Çocukların güvenli, huzurlu ve destekleyici bir okul ortamında büyümesi, kamusal eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır” bilgisi paylaşıldı.

Son olarak ise “Dezavantajlı gruplar ciddi yapısal engellerle karşılaşmakta, eşitsizliklerin temelinde sistemin sınıfsal yapısı yatmaktadır. Kapitalist düzen, yoksul kesimleri eğitimin dışına iterken, özel okullar devlet politikalarıyla desteklenmekte; devlet okulları ise hem niteliksizleştirilmekte hem de dinselleştirilmektedir. Eğitimde gerçek eşitlik ancak demokratik, laik, bilimsel ve kamusal bir anlayışla mümkündür. Dolayısıyla mevcut piyasa temelli ve ideolojik politikaların terk edilmesi zorunludur” mesajı iletildi.

Kaynak : SULTAN GÜMÜŞ KAYA