Sayfa Yükleniyor...
Lise öğrencilerinin sağlıklarını ve gençliklerini bırakıp gittikleri atölyeler onların canlarını kaybettiği alanlara dönüşüyor… MESEM uygulamasına yönelik tartışmalar sürerken, İSİG Meclisi “Ucuz emek gücü ihracı” dedi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Mesleki Eğitim Merkezi’ne (MESEM) dikkat çekmeye devam ediyor… Çocukların; sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini işyerlerinde bıraktıklarını kaydeden İSİG Meclisi, staj adı altında gidilen atölyelerdeki çocuk işçi cinayetlerine vurgu yaptı.
Türkiye’de çocuk emeğinin sömürüsünde yaygın bir şekilde kullanılan temel yasal modelin çıraklık olduğunu söyleyen İSİG Meclisi, “Yoksul ailelerin çocuklarına yapılacak eğitim yatırımının maliyetini ortadan kaldırmak üzere kurulan ve 1970’lerden bu yana uygulanan bu model sınıfsal eşitsizliği derinleştirmiştir. Belirli dönemlerde çıraklığa ilişkin mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Ancak bu düzenlemeler çıraklığı ortadan kaldırmak ya da azaltmak üzere değil tam tersine mevcut yeni piyasa koşullarına ya da yasal değişikliklere uyum sağlamak üzere geliştirilmiştir” ifadelerini kullandı.
MESEM’in 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğinde olduğunu kaydeden İSİG Meclisi, “Yani (4+4+4 modeli birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. MESEM uygulaması hayata geçirilirken AB ülkeleri örnek verilmektedir. Ancak uluslararası iş bölümünde Türkiye’nin rolünü düşündüğümüzde yapılan ara eleman yetiştirmek ve ucuz emek gücü ihracıdır. MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıklandı. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 bini ise 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor. Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda, dört gün işyerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen neoliberal politikalar, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin metalaştırılması ve sanayi-eğitim işbirliği politikaları, 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile ‘Meslek lisesi memleket meselesidir’ şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in ‘Bizim çıraklarımız çocuk işçi değildir, onlar ustalarından meslek öğrenen öğrencilerdir’ sözleri ile hayata geçirilen adımlar bulunmaktadır” dedi.
“Patronlara, çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük bu teşvik aynı zamanda çocuk işgücünü iş kazalarının, iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere itmiştir” sözlerinin yer aldığı açıklamada, “Bu işletmelerin genel denetimler ve işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olması da çocuk işçilere yönelik sömürü ve kuralsızlığı arttırmıştır. Tabi hatırlatmamız gereken bir husus var o da MESEM’lerde her yaştan öğrenci var. Bu durum da bir yandan yaşlılara kadar uzanan bir yelpazede yeniden işçileştirmenin hayata geçirildiğini diğer yandan eğitime destek adı altında da devletten sermayeye kaynak aktarıldığını da göstermektedir. MESEM’lerde yoğunlaşan çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturmaktadır. Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren ise derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı” bilgisi paylaşıldı.
Son olarak ise “Doğal olarak maddi durumu kötü olan ailelerden çocuklar MESEM tercihinde (zorunluluğunda) bulundu. Böylece bir yandan okuyup diğer yandan çalışıp diploma, kalfalık ve ustalık belgesi alma imkânları olacaktı. Ancak bu çocuklara sunulan gelecek organize sanayi bölgelerinde, gıda, metal, kimya gibi sektörlerde ara eleman olma ya da hizmet sektörü çalışanı olmaktı. Diğer yandan sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakacaklardı” mesajı verildi.
SULTAN GÜMÜŞ KAYA