Modernlik ve modernleşme İKÇÜ’de masaya yatırıldı

Modernleşme üzerine düzenlenen konferansta konuşan Naci Bostancı, kadınların işçiler ve köylülerden sonra haklara sahip olduğuna dikkat çekerek; kadınların mülkiyet oranlarının yüzde 50’den düşük olduğunu belirtti.


  • Oluşturulma Tarihi : 20.05.2025 12:35
  • Güncelleme Tarihi : 20.05.2025 12:35
  • Kaynak : BERKAY ERDEN
Modernlik ve modernleşme İKÇÜ’de masaya yatırıldı haberinin görseli

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) ev sahipliği yaptığı bir konferans ile modernlik kavramını üniversite kampüsünün içinde yer alan Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda masaya yatırdı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Bostancı’nın konuşmacı olarak yer aldığı Modernlik ve Modernleşme Konferansı’na Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İzmir eki Milletvekili Necip Nasır, İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, üniversite öğretim üyeleri ve İKÇÜ öğrencileri katılım gösterirken; modernleşmeye giden yolda toplumların ve bireylerin yaşadığı değişimlere dikkat çekildi.

MODERNLİK İNSANI BENCİL YAPTI

Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Köse, modernleşme kavramının gerçek anlamında uzaklaştığını söyledi. Modernleşmenin bu haliyle dini, ruhu ve maneviyatı dışladığını dile getiren Köse, “Bugün burada, Sayın Rektörümüz Naci Hocamızın "Modernlik ve Modernleşme" hakkında değerli bilgilerini dinleyeceğiz. Ben kendi bakış açımdan konuya da giriş olması anlamında bir iki bir şeyi ifade etmek istiyorum. Modernizm, bilindiği üzere Aydınlanma düşüncesi ile hayata girmiş bir kavramdır. Ancak toplumlar üzerindeki etkisi kavramın gerçek anlamının oldukça ötesinde. İnsan aklını, bilimi, pozitivizmi kutsayan bu bakış açısı, dini, ruhu ve maneviyatı dışladı. Geleneksel yapıları ve manevi değerleri hayatın dışına itti. Hayatın tüm alanlarını etkisi altına aldı ve kültürü değersiz hale getirdi. İnsanın tabiata ve topluma hâkim olmasını sağlama iddiası ile yaratanın tahtına oturtmaya çalıştı. İnsanoğlu bu sayede daha bencil hale geldi ve bu durum esasen toplum içinde çatışmaları ortaya çıkardı. Kentleşme ve sanayileşme ile artan refah ile düşünce tarzını etkiledi ve yaşam biçimlerini bencil bir yapıya dönüştürdü. Geleneksel toplumlarda bireyin kimliği; aile, din, kültür ve cemaat içinde şekillenirken, modern toplumda birey kendi varoluşunu tek başına inşa etmeye başlamış, bu durum özgürlük gibi görünse de, aslında anlamsızlık, yabancılaşma ve varoluşsal boşluk gibi ağır bedeller doğurmuştur. Sonuçta özgürlük ve bireycilik değerli hale gelince insanlar yalnız başına mutlu olmayı tercih etti. Ben konuşmamı daha fazla uzatmadan teşrifleri için Sayın Rektörümüze teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.

ETKİLENMEK VE SOYSUZLAŞMA FARKI

Toplumların birbirlerini her zaman etkilediğini belirten Bostancı, bazı değişikliklere açık olmak gerektiğini söyledi. Batılılaşma ile modernleşmenin farklı ideolojiler taşıdığını dile getiren Bostancı, “Dünyanın çok fazla dili var. Akademik, resim, müzik gibi belki bütün diler ile insan bir bağ kurduğunda insan bu hayatta ne olduğuna dair bir fikri olur. Modern kelimesi yeni anlamına geliyor. Romalılar kullanmışlar 5’inci yüzyılda o günden beri modern demek yeni demek. Bütün yenilikler iyi midir? Şüphesi bu bir soru işareti. Buna eleştirel olarak bakmak lazım. Ama bu tanım bize fazla anlam vermez. İnsanı belli bir tanımlamaya koymak mümkün değildir. Latince de tanımlamak tehlikelidir diye bir söz var. Kelimeler bir yere kadar elimizden tutar o yüzden insan resim ve müzik gibi dillere yönelir. Modernleşme kendi tabiatında bir zorlama olmaksızın kendi bilgisi üzerine bu gelişmeyi yaşaması üzerine bir kavramdır. Batılılaşma ideoloji yüklü ayrı bir hikaye. Ama bu nereden çıktı derseniz bu kavramın kaynağı Avrupa. Medeniyetler birbirlerinden daime etkilenir bunda bir zarar yok. Etkilenmek soysuzlaşma değildir. Önemli olan rasyonel ve tutarlı şekilde bunlara açık olmak. Dolayısıyla Avrupa’dan bir takım çıkarımlar yapmak zararlı değildir. Osmanlı’da çöküş döneminde bunu yaptı. Savaşlarda yıldız namecilere başvurulurdu. Bugün daha hala gazetelerde burç adı altında bunlar devam ediyor” dedi.

RAHİPLERİN SAATİ, KAPİTALİZMİN MERKEZİNE OTURDU

Modernleşme yolunda toplumların bazı icad ve olaylar ile değistiğine dikkat çeken Bostancı, “Modernleşme özellikle son 200 yılda toplumsal, politik ve ekonomik olarak radikal sonuçlar doğuran bir süreçtir. Tüm bunların sürecinde yeni toplum, siyaset ve ekonomi doğmuştur. Bazen zorlama bazen gönüllü katılımla değişimler meydana gelmiştir. Farklı insanların oluşturduğu İzmir gibi metropoller ortaya çıkmıştır. Mahalle kavramını düşününce insanların birbiri üzerinde bazı hakları vardır bu doğrudur yanlış ayrı konu ama ‘şehrin namusu ‘diyemezsiniz ama ‘mahallenin namusu’ diyebilirsiniz. Başlangıçta insanlar avcı ve toplayıcıydı. Çok ayrı bir kafa ve düşünce hakimdi o dönemlerde. Tabiatla bir bağ söz konusuydu. Bugün herhangi bir fabrikada bunu görebilir miyiz? Sonra Mezopotamya’dan başlayarak tarım devreye giriyor ancak modernleşmenin başlangıcı atölyelerin açılışı ile sanayi ile meşgul olan insan sınıfının ortaya çıkması ile oldu. Eskiden insanın sabah giydiği kıyafet ile gece yattığı kıyafet ile aynıydı. Ben buraya gece yattığım kıyafet ile gelsem ‘hoca ne yapıyor’ dersiniz. Saatin icadı mesela herkesin saat ile bir ilgisi olmaya başlıyor bu tarz olaylar toplumları dönüştürmeye başladı. Venedik rahiplerinin ibadetlerini ayarlamak için kullanmaya başladıkları saat kapitalizmin en büyük sembolleri olan fabrikalarda çalışma saatlerini belirlemek için karşımıza çıkıyor. Kullan at mendiller, tabaklar, çatallar kapitalizmin tüketim boyutunu gözler önüne seriyor. Aldığımız ayakkabıları, kıyafetleri giymeden dolapta tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

HALK PAYLAŞMAYI İFADE EDİYOR

Modernleşmenin siyaseti belirli bir zümrenin elinden alarak demokrasiye evrilmesine neden olduğunu ifade eden Bostancı, “Menderes asıldıktan sonra Malatya’da bir vatandaşa sordular ‘Menderes’i nasıl buldurdunuz’ diye vatandaş memnundu ama tek bir hatası var dediler siyaset yapmasıymış. Siyaset halka dayanmayan kişiler ve gruplar tarafından yapılır şeklinde bir görüş hakimdi. Ancak Türkiye bunları aştı. Pazar gittiğinde doğru meyve sebze seçmeyi bilen vatandaş siyasette de kime oy vereceğini bilir. Siyaset özünde vergiyi herkesten toplayıp herkese dağıtma işidir. Zenginden alıp zengine verirseniz veya Robin Hood gibi zenginden alıp fakire verirseniz siyasi ömrünüz çok uzun olmaz. Halk bir araya gelmiş insan topluluğu demektir doğru ama çok eski metinlerde halk paylaşmayı bilenler anlamında kullanılır. Demokrasiler işte bu paylaşmayı yapabilirlerse demokrasi olurlar. Modern zamanda siyaset demokrasiye çok büyük sıkıntılar ile evrilmiştir. Çünkü kimse gücünden vazgeçmek istemez. Komünist Manifesto yazıldığında zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan proletarya zincirleri biraz gümüşle bulanıp kaybedecek evleri, arabaları olmaya başlayınca manifesto çöküyor” ifadelerini aktardı.

KADINLARIN MÜLKİYET ORANI DÜŞÜK

Modernleşme sürecinde haklara sahip olan gruplar arasından kadınların haklarına en geç sahip olan grup olduğuna dikkat çeken Bostancı, “İşçiler önce oy hakkı kazanıyor sonra köylüler en son ise kadınlar kazanıyor. Dünyada kadınların tarihine baktığınız zaman 20’nci yüzyıla gelene kadar kadının hükmü yoktur. Vrgina Wolf bir üniversiteye girdiği zaman ‘kutsalımız kirleniyor’ diye tepki gösterildi. Yine de kadınların günümüzde geldiği nokta karışıktır. Söylemler bir şey söyler ama asıl olan pratiktir. Dünya mülklerinin 10’da 1’i sadece kadınlarındır. Dünya’nın sadece 10’da 1’i mi kadın? Türkiye’de oturulan evler kimin diye baktığımda Hakkari’de yüzde 14’ü kadınların İzmir’de yüzde 40’ı kadınların. Doğudan batıya oran artsa da İzmir’de bile yüzde 50 değil” şeklinde konuştu.

MATBAANIN İCADI ÖNEMLİ

Modernleşme sürecinde matbaanın büyük rol üstlendiğini ifade eden Bostancı, matbaanın  Protestanlığın yayılmasında önemli rol üstlendiğini söyledi. “Matbaa modernleşmenin en önemli basamaklarından biridir okuma yazma arttı eğitim zorunlu hale gelmeye başladı. Matbaa bulunduğunda harıl harıl ilk basılan eser İncil oldu. Matbaadan önce İncil kiliselerde resimler üzerinden anlatılırdı okuma yazma bilinmediği için. Ancak matbaadan İncil çıkmaya başlayınca insanlar İncil’in rahiplerin anlattığından farklı olduğunu anlamaya başladı. Engizisyonun tüm işkencelerine rağmen Martin Luther Protestanlığı yaydı çünkü arkasında matbaanın gücü vardı. Personel Latinceden geliyor kişi başına düşen derinlik anlamında. İnsanın kişiliğini oluşturan şeylerden biri de okumak. Protestanlık her bir insan bir klişedir diyor bireysellik yani. Akılcılık ön plana çıkıyor. O dönemlerde Paris’te kadınlar evlenecekleri erkeğin matematikten anlamasını tercih ediyor. Galiba artık böyle tercihlerde bulunmuyoruz. Aydınlanma çağında aklın yeni ilahiyata dönüştüğü tanımı doğru bir tahmin. Modernleşmenin bir diğer yüzü de tüm insanlığı mahveden bir talanın bir sömürünün de önünü açtı. Coğrafi keşiflerdeki hırs önemli hırsı belli bir noktaya kadar kötüleyemeyiz ancak bugün para kazanma hırsı uğruna yapılan sömürüyü de kabul edemeyiz. Gündelik hayatta bile yapılan şeyler hep iki sonuç doğurur modernleşme de böyle. Yararı ve maliyeti oluyor” dedi.
Bostancı’ya konuşmasının ardından İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu tarafından plaket verildi.

Yazarımız Kim ?

BERKAY ERDEN