- Eğitim
- 18.04.2025 14:06
Uzman Klinik Psikolog Olataş, sınava sayılı günler kala stres boyutu en üst seviyelere ulaşan üniversite adaylarına ve ebeveynlere seslenerek, “Günün sonunda bugüne kadar var olan temposunu bozmadan devam eden kazanacaktır” dedi
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan normalleşme takvimi arasında Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) da yer alıyor. 2 buçuk milyon adayın gireceği YKS tarihi tekrar Haziran ayına alındı. Üniversite hayali kuran adaylar ise 27-28 Haziran’da sınava gireceğini öğrenir öğrenmez büyük bir telaşa girdi. Çünkü koronavirüs dolayısıyla sınavın Temmuz ayında olacağını düşünüyorlardı; bu doğrultuda bir program yapıp, kendilerini kısa bir süreliğine de olsa inzivaya çekmişlerdi. Peki, sınava sayılı günler kala öğrenciler ruh sağlığını nasıl korumalı, süreci en sağlıklı bir biçimde nasıl atlatabilirler, ebeveynlere düşen görev neler? Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş, sınava gireceklerin ve yakınlarının yapması gereken tek önemli şeyin hali hazırdaki rutinlerine devam ederek önlerindeki zamanı ellerinden geldiğince verimli bir şekilde kullanmak olduğunu hatırlattı. Olataş, “Günün sonunda bugüne kadar var olan temposunu bozmadan devam eden kazanacaktır. Bunu sırf sınav için söylemiyorum. Hayatının bütün dönemlerinde mümkün mertebe bahsettiğimiz özenle yaşayanlar sonunda mutlaka istediklerini elde edeceklerdir” şeklinde konuştu.
YENİLİĞE ADAPTE OLMAMIZ LAZIM
“Koronavirüs mart ayından bu yana hayatımızın her alanını etkiledi” sözleriyle konuşmasına başlayan Olataş, “Hem planlı işlerimizi hem de gündelik işlerimizi ertelemek ve hatta iptal etmek zorunda kaldık. Hayatlarımızda yeni zorunluluklar oluştu. Hepimiz de bir şekilde bu yeni duruma adapte olmayı öğrenmek zorunda kaldık. Aynı değişiklik ve adaptasyon durumu bu seneki eğitim öğretim yılını da etkiledi. Öncelikle sınavlar ileri tarihe alındı. Tam o duruma adapte olmaya çalışılırken sınava 80 küsur gün varken 50 küsur kaldığını öğrenmek sınavla ilgisi olan herkeste bir şok etkisi yarattı” dedi. Olataş, şunları ekledi: “Bu röportajımız boyunca aklımızda tutmamız gereken en önemli şey bu değişikliklerin sadece bizlere has bir değişiklik olmadığıdır. Yapılan bütün değişiklikler bütün adayları benzer şekilde etkiledi. O yüzden zamanla ilgili bir endişe yaşamaya gerek yok. Sizinle yan sırada girecek olan kişi de aynı durumu yaşamakta; o yüzden sanki kendimize yapılmış ekstra bir haksızlık durumu varmış gibi görmemek lazım bu durumu. Tabi ki yapılan planlamanın tabiri caizse son düzlüğe girildiği zaman diliminde 2 defa kendi kontrolümüz dışında değişmesi endişe yaratabilir. Hissedilen bu endişe duygusu olağan bir duygu durumudur. Çünkü her değişiklikte yeniliğe adapte olma sürecinde vücut istemli ya da istemsiz bir şekilde endişe durumunu yaşar. Ne kadar hızlı sürede yeniliğe adapte olursak o kadar daha başarılı olmamız mümkün olacaktır.”
ZİHNİMİZ RUTİNİ SEVER
Var olan durumla başa çıkabilmek için yapılması gereken en önemli şeylerden birinin de rutinin korunması olduğunu hatırlatan Olataş, “Yani bu zamana kadar hangi rutinle nasıl sınava hazırlanıyorsak aynı şekilde aynı rutini uygulamaya devam etmek gerekmektedir. Çünkü zihnimiz rutini sever. Rutin sayesinde kendini güvende hisseder. Genel olarak bu koronavirüs süreciyle en iyi baş edenler var olan rutinlerini devam ettirmeyi başaranlar olmuştur. Her zamanki saatte kalkmak, her zamanki gibi kahvaltı etmek, eldeki iş ile ilgilenmek, normalde bırakılması gerektiği vakitte işi bırakmak, kendisi ve/veya ev ile ilgili rutin işleri halletmek ve her zamanki saatte yatmak. Bu döngünün – bu rutinin korunması ile zihnimiz ‘ortada endişe edilecek bir durum yok’ mesajını algılar ve vücudun ona göre rahat kalmasına imkan yaratır. Aksi durumda yani var olan rutini bozduğumuz zaman beynimiz ortada yanlış bir durum olduğunu algılar, teyakkuza geçer ve vücutta çeşitli kaygı hormonlarının salgılanmasını sağlar. Adeta sanki bir ölüm kalım durumu varmış gibi vücudumuz bir savaş moduna girer. Bu savaş modu yani endişe modu devam ettikçe kaygı durumumuz da git gide artar. O yüzden özellikle sınava gireceklere verebileceğim en büyük tavsiye bugüne kadar sınava nasıl hazırlanıyorlarsa aynı şekilde hazırlıklarına devam etmeleridir” uyarılarında bulundu.
EBEVEYNLERDE SINAV KAYGISI
Bahsini ettiği öneri ve uyarıların ebeveynler için de geçerli olduğunu vurgulayan Olataş, “Bizim toplumumuzda genel olarak ebeveynler çocuklarından daha fazla çocuklarının yapması gereken konular hakkında endişe yaşamaktadırlar. Adeta sanki kendileri o sınava girecekmişçesine çocukları gibi hatta bazen onlardan daha fazla ebeveynlerde sınav kaygısı durumu görülmektedir. Çocuklarının gelecekleri için endişeli olmak oldukça normal bir durum ancak bazen biz yetişkinler o kadar çok endişe yapıyoruz ki çocuğa yaşayabileceği bir endişe bırakmıyoruz. Belli bir oranda endişe bizleri başarılı kılar. O sayede neler yapmamız ya da yapmamız gerektiğini daha iyi algılarız ve ona göre daha sağlıklı adımlar atabiliriz” bilgisini paylaştı.
EN BÜYÜK İYİLİK VE DESTEK
“Sınava girecek çocuğu olan ebeveynlerin yapması gereken en önemli şey hali hazırdaki rutinlerine devam etmeleri olacaktır” diyen Olataş, “Sınav maratonu süresince nasıl yaşıyorlarsa aynı şekilde yaşamlarına devam etmek hem kendilerine hem de sınava girecek çocuklarına yapabilecekleri en büyük iyilik ve destek olacaktır. Demin bahsettiğimiz gibi rutine sahip olmak herkes için önemlidir. Hayatın sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için o rutinin devam ettirilmesi önemlidir. Ancak bu şekilde bir birey kendisini güvende hissedebilir ve işlevselliğine devam edebilir. Sonuçta da kendisini gereksiz gerilim, kaygı ve diğer olumsuz duygu durum ve düşüncelerden koruyabilir. Kendisini bu şekilde koruyabilen ve işlevselliğine devam edebilen bir kişi ancak etrafındakilere de faydalı olabilir. Bu durumu uçak yolculuklarındaki uyarılardan ‘Acil durumda oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza takın’a benzetebiliriz. Aile öncelikle kendi durumunu kontrol altına almalı daha sonra da çocuğunu her şeyin yolunda olduğuna dair ve endişe edecek bir durum olmadığına dair ikna etmelidir. Yaşanan bu durumun sadece ona has olmadığını, herkese yönelik olduğunu söyleyerek çocuğunun kendisini daha güvende ve özgüvenli hissetmesini sağlayabilir” dedi.
TEMPOYU BOZMADAN ÇALIŞMAK… Olataş, son olarak, öğrencilere ve ebeveynlere şöyle seslendi: “Sınav süresinin arttırılması ve sınav barajının düşürülmesi gibi bazı düzenlemeler yapıldı. Sizin de dediğiniz gibi adaylar tarafından pek de rağbet görmedi. Aslında adaylar bu konuda ama bilerek ama bilmeyerek doğru bir tepki verdi. Yani bu gelişmelerden dolayı rehavete kapılmadılar. Konuşmamızın başından beri değindiğimiz üzere bütün değişiklikler bütün adaylara aynı oranda etki etti. Yani herhangi bir kısım öğrenciye avantaj ya da dezavantaj gibi bir durum yaratmadı. Barajın düşmüş olması sadece barajı geçecek öğrenci sayısını etkileyecektir ama yerleşecek öğrenci sayısına bir etkisi olmayacaktır. Hali hazırdaki üniversite sayısı belli, kontenjan sayıları belli olduğu için aynı sayıda öğrenci bir yerlere yerleşebilecektir. Zaman konusunda ise zamanın artmış ya da artmamış olmasının çok büyük bir etkisi olmayacaktır. Bütün öğrencilerin odaklanması gereken şeyler yapılan bu değişiklikler olmamalıdır. Sınava gireceklerin ve yakınlarının yapması gereken tek önemli şey hali hazırdaki rutinlerine devam ederek önlerindeki zamanı ellerinden geldiğince verimli bir şekilde kullanmaktır. Günün sonunda bugüne kadar var olan temposunu bozmadan devam eden kazanacaktır. Bunu sırf sınav için söylemiyorum. Hayatının bütün dönemlerinde mümkün mertebe bahsettiğimiz özenle yaşayanlar sonunda mutlaka istediklerini elde edeceklerdir.”