Yoksulluğun kıskacında üniversite öğrenimi: Gitsen dert gitmesen dert!

Son üç yılda 966 bin 803 lise mezunu genç, üniversiteye gidebilmek için sınava bile başvurmadı. Öğrenciler ve eğitimciler, üniversite okumanın önündeki en büyük iki engelin yoksulluk ve siyasal/toplumsal baskılar olduğunu ifade ediyor

  • Oluşturulma Tarihi : 20.06.2025 09:09
  • Güncelleme Tarihi : 20.06.2025 09:09
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Yoksulluğun kıskacında üniversite öğrenimi: Gitsen dert gitmesen dert! haberinin görseli

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER/ Üniversiteye giriş sınavına sayılı günler kala, gençlerin yükseköğretime ilgisinde tarihi bir kırılma yaşanıyor. 2025 YKS’ye başvuran aday sayısı, son üç yılın en düşük seviyesine gerilerken, milyonlarca genç artık üniversiteyi ne bir umut ne de bir gelecek kapısı olarak görüyor. Ekonomik kriz, siyasal baskılar ve artan işsizlik, gençleri üniversite kapısından geri çeviriyor. Sadece üç yılda yaklaşık 1 milyon başvuru kaybı yaşanması, gençliğin yaşadığı umutsuzluğu ve ülkeye dair inanç kaybını açıkça ortaya koyuyor. Üniversiteyi kazanan öğrenciler, devletin verdiği 3 bin TL’lik burs/kredi ile geçinmek zorunda kalıyor. Bu tutarın 517 ile bin 125 TL arasındaki rakamlar KYK yurt ücretine giderken, yurtta kalamayan öğrenciler özel yurtlara ya da evlere, burs miktarının 4-5 katı kadar kira ödemek zorunda kalıyor. Beslenme giderleri de eklendiğinde, birçok öğrenci çareyi üniversite okumamakta buluyor.

3 YILDA 1 MİLYON KAYIP

21 Haziran’da gerçekleşecek olan YKS’nin birinci oturumu Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) 2 milyon 560 bin 649 aday, 22 Haziran’daki ikinci oturum Alan Yeterlilik Testleri’ne (AYT) 1 milyon 721 bin 60 aday, üçüncü ve son oturum olan Yabancı Dil Testi’ne (YDT) ise 215 bin 448 aday başvurdu. Geçtiğimiz yıla göre sınava başvuran aday sayısında büyük bir düşüş yaşandı. 2023 yılında 3 milyon 527 bin 443 başvuru, 2024 yılında 3 milyon 36 bin 945 başvuru, 2025 yılında 2 milyon 560 bin 640 başvuru yapıldı. Üç yıllık verilere bakıldığında 966 bin 803 genç, üniversiteye gidebilmek için sınava başvurmamayı tercih etti.

İNANÇSIZLIK YÖNELİMİ AZALTIYOR

Gençlerin üniversiteye olan inançlarının azaldığını belirten Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, öğrencilerin ucuz iş gücü olarak görüldüğünün altını çizdi. Danyeli, “Bugün üniversite giriş sınavına başvuru sayılarının azalmasının birçok önemli nedeni var. Öğrenciler artık üniversiteleri bir umut kapısı olarak görmüyor. Üniversiteler, öğrencilere geleceklerini inşa edebilecekleri bir yol haritası sunamıyor. Artık vaat veren kurumlar olmaktan çıkmış durumdalar. En basit örnekle, benim de mezunu olduğum eğitim fakültelerine baktığımızda, mezunların büyük çoğunluğunun işsiz olduğunu görüyoruz. 90 binden fazla öğretmen adayı, asgari ücretin altında maaşlarla ücretli öğretmen olarak çalıştırılıyor. Oysa 150 binin üzerinde öğretmen açığı olmasına rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı’nın izlediği yanlış politikalar nedeniyle mezunlara yeterli istihdam alanı yaratılamıyor. Bu durum yalnızca eğitim alanına özgü değil; hemen her alanda benzer sorunlar yaşanıyor. Üniversite mezunları ya iş bulamıyor ya da bulsalar bile ucuz iş gücü olarak görülüyorlar. Bu nedenle pek çok genç üniversite okumaktan vazgeçiyor. Bir diğer önemli neden ise üniversitelerin demokratik, bilimsel ve özerk yapısını giderek kaybetmesi. Üniversiteye giden öğrenciler, kendi yeteneklerine uygun, kendilerini geliştirebilecekleri ve mesleklerini donanımlı bir şekilde icra edebileceklerine artık inanmıyorlar. Eğitime olan bu inançsızlık, üniversiteye yönelimi azaltıyor” diye konuştu.

EN ÖNEMLİ SEBEP YOKSULLUK

Öğrencilerin yaşanan derin yoksulluk ağından kurtulamadığını belirten Danyeli, bu yaşanan yoksulluk nedeniyle gençlerin üniversiteden uzaklaştığını ifade etti. Danyeli, “Üçüncü ve bana göre en önemli sebep ise yoksulluk. Ne yazık ki halk her geçen gün daha da yoksullaşıyor. Derinleşen ekonomik kriz nedeniyle, üniversiteye gidebilen öğrencilerin büyük çoğunluğu barınma, beslenme ve eğitim ihtiyaçlarını karşılayamadığı için eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalıyor. Lise dönemlerinde MESEM gibi uygulamalarla öğrenciler ucuz iş gücü hâline getiriliyor. Yoksul aileler, çocuklarını üniversiteye gönderecek maddi güce sahip olmadıkları için hem o çocuktan gelecek paraya bel bağlıyorlar hem de çocuğun erken yaşta istihdama katılmasına neden oluyorlar. Yaşanan umutsuzluk, gelecek kaygısı, ekonomik sıkıntılar ve üniversitelerdeki özerkliğin ortadan kalkması, gençleri üniversiteden uzaklaştırıyor. Burada yapılması gereken en önemli şey, ‘geleceğimiz’ dediğimiz gençlerin geleceğini güvence altına alacak bir istihdam ortamının yaratılmasıdır. Bireylerin yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre şekillenen bilimsel, özerk ve demokratik bir üniversite yapısının kurulması gerekmektedir. Ayrıca öğrencilerin barınma, beslenme ve eğitim giderlerinin devlet tarafından karşılanması şarttır. Bu sorunları çözmek ve gençlerin eğitim hakkını güvence altına almak, devletin en temel sorumluluğudur” diyerek sözlerini tamamladı.

TEMELDE İKİ SORUN VAR

Üniversite sınavlarında yaşanan düşüşün iki temel sebebi olduğunu belirten Eğitim-Sen Üniversiteliler Platformu Yürütme Kurulu, açıklamasında, “Üniversiteye başvuran öğrenci sayısındaki ciddi düşüşün birçok nedeni var elbette. Ancak iki temel başlık altında toplanabileceğini söylemek mümkün: ekonomik nedenler ve siyasal baskı ortamı. İlk olarak, ekonomik nedenler oldukça belirleyici. Bugün sadece gençler değil, toplumun tüm kesimleri hayatlarını sürdürmekte zorlanıyor. Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte üniversite gençliği de bu durumdan ciddi biçimde etkileniyor. Yakın zamana kadar en çok dile getirdiğimiz konuların başında öğrencilerin barınma sorunu geliyordu. Önceki yıllarda bu konuda çeşitli eylemler yapıldı. Devletin ücretsiz sunması gereken birçok kamu hizmeti, artık öğrenciler için ücretli hale geldi. Bu sorunlar hâlâ devam ediyor, hatta etkisi daha da derinleşmiş durumda. Bugün bir öğrencinin kendi şehrinde bile üniversite okuyabilmesi için ailesinin ya da kendisinin ciddi maddi yükler altına girmesi gerekiyor. Şehir dışında okumak ise çok daha büyük bir maliyet anlamına geliyor. Oysa devletin elinde bu sorunları çözebilecek olanaklar mevcut. Özellikle KYK’ya bağlı yurtların kapasitesi ve niteliği artırılabilir. Ancak bu, yıllardır bir politik tercih meselesi olarak görmezden geliniyor. Sonuç olarak barınma, çok ciddi bir maliyet kalemi haline gelmiş durumda. Benzer şekilde, beslenme de büyük bir sorun. Sosyal medyada sık sık KYK yurtlarında sunulan yemeklerin kalitesizliği ve yetersizliği gündeme geliyor. Hem nitelik hem nicelik açısından büyük eksiklikler var. Barınma ve beslenme hizmetleri, öğrencilerin temel ihtiyaçları olmasına rağmen tamamen piyasanın insafına terk edilmiş durumda. Ekonomik şartların kötüleşmesiyle birlikte bu hizmetlere erişim de her geçen yıl daha pahalı hale geliyor. Bu durum, üniversiteye başvuruların azalmasında en önemli etkenlerden biri haline geldi. Çünkü öğrenciler artık üniversiteyi çok ciddi bir maddi külfet olarak görüyor -ve bu, ne yazık ki gerçek” ifadelerine yer verdi. 

ÜNİVERSİTELERDE BASKI ORTAMI ARTIYOR

Üniversitelerde öğrencilere yönelik baskı ortamının artığının ifade edildiği platform açıklamasında devamında şu ifadelere yer verildi:

“İkinci temel neden ise üniversiteler üzerindeki siyasal baskı. Hepimizin yakından takip ettiği gibi, son dönemde üniversitelerde ifade özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlandı. Öğrenciler, Türkiye’deki siyasi gelişmelere karşı demokratik haklarını kullanarak görüşlerini dile getirdiklerinde, geçmişe kıyasla çok daha ağır baskılarla karşılaşıyorlar. Soruşturmalar açılıyor, öğrenciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor; hatta kimi zaman neyle suçlandıklarını bile bilmeden aylarca cezaevinde kalabiliyorlar. Bu süreçler olmasa bile, öğrenciler okul içinde disiplin soruşturmalarına maruz kalıyor ve öğrenim hayatları kesintiye uğruyor. Yani yalnızca demokratik haklarını kullandıkları için eğitim hakları ellerinden alınıyor. Bunların yanı sıra, işsizlik de büyük bir problem olmaya devam ediyor. Ekonomideki olumsuz tablo, genç işsizliği oranlarında ciddi bir artışa neden oluyor. ‘Nasıl olsa üniversite okusam da iş bulamayacağım’ düşüncesi, gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. Bugün üniversiteye kayıt olan öğrencilerin büyük çoğunluğunun birincil hedefi, yurt dışına gitmek. Kimi eğitimine yurt dışında devam etmeyi planlıyor, kimi ise mezun olduktan sonra yurt dışında çalışmayı. Bu tablo, gençliğin ülkeye olan inancının azaldığını açıkça gösteriyor. Bütün bu nedenler bir araya geldiğinde, öğrenciler ve onların geçimini sağlayan aileler, artık üniversite eğitiminin anlamlı bir yatırım olmadığını düşünmeye başlıyor. Bu yüzden üniversite başvuru sayılarında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Eğer ekonomideki bozulma, hukuk sistemindeki çöküş ve siyasetteki baskıcı yaklaşım devam ederse, bu sayıların daha da azalacağını öngörebiliriz.”

HASAN K: NEDEN ZAMAN KAYBEDEYİM?

2024 yılı itibariyle liseden mezun olan Hasan K. isimli bir öğrenci üniversiteye gitmeme sebebini ise şu şekilde açıklıyor:

“Üniversite mezunlarının işsiz kaldığı ya da şanslılarsa asgari ücretle iş buldukları bir ortamda üniversite okuyarak zaman kaybetmek istemedim. 4 yıl okul okuyup asgari ücretle bir işe gireceğime babamın yanında zanaat öğreneceğim. Sistem bizi asgari ücretli köleler haline getirmeye çalışıyor. Okuyan işsiz ya da köle olmak istemiyorum. Bu sebeple başvurur yapmadım.”

EYLÜL A: OKULU BIRAKIYORLAR

Eylül A. “Ben Anadolu lisesinden mezun oldum. Üniversite hayalim vardı ancak dershaneye gitmeme rağmen gelecek göremediğim için sınava girsem de hiçbir soruyu çözmedim. Kurs alıp çalışmaya başladım, bu yıl da üniversite sınavına girmiyorum. Çünkü sınava giren arkadaşlarım ya çok zor şartlarda okuyorlar ya da okulu bırakıyorlar. Üniversiteden mezun olan büyüklerimiz de ya işsiz ya da asgari ücret ile çalışmak zorunda kalıyorlar” dedi.