ABD’li dev bankadan Türkiye raporu: 2025 asgari ücret ve enflasyon için kritik uyarı

ABD’li yatırım devi JPMorgan, Türkiye ekonomisine dair ekim ayı enflasyon verileri sonrasında yeni projeksiyonlarını açıkladı. Banka, özellikle 2025 yılı için beklenen enflasyon seyrinin, kritik asgari ücret görüşmelerinde ücret artışlarını beklenenden daha yukarı taşıyabileceği ve bu durumun da enflasyon risklerini artırabileceği uyarısında bulundu. Gözler, aralık ayında yapılacak TCMB faiz toplantısına çevrilmiş durumda.

Küresel finans piyasalarının önde gelen oyuncularından JPMorgan, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) ilan ettiği ekim ayı enflasyon rakamlarının hemen ardından, Türkiye ekonomisine yönelik güncel tahminlerini içeren detaylı raporunu yatırımcılarla paylaştı. Bankanın bu yeni analizi, enflasyon ve faiz politikalarının yanı sıra, milyonlarca çalışanın merakla beklediği 2025 asgari ücret tespit sürecine de ışık tutuyor.

ASGARİ ÜCRET MASASINDA YÜKSEK ENFLASYON RİSKİ

JPMorgan ekonomisti Fatih Akçelik imzası taşıyan değerlendirme, en dikkat çekici uyarısını asgari ücret müzakereleri üzerinden yaptı. Raporda, 2026 yılsonu için öngörülen yüzde 23'lük enflasyon tahmininde dahi yukarı yönlü riskler görüldüğüne işaret edildi. Bu riskin ana kaynağı olarak ise, 2025 yılında gerçekleşecek beklenenden yüksek Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) artışının, doğrudan 2025 yılı ücret müzakerelerini etkileme potansiyeli gösterildi.

JPMorgan'ın Asgari Ücret Etkileşimi Uyarısı: "2025'te beklenenden yüksek seyreden TÜFE, 2025 yılı ücret müzakerelerini etkileyebilir ve bu durum 2026 sonu için öngördüğümüz %23’lük enflasyon tahmininde dahi yukarı yönlü risklere yol açabilir."

Raporda yer alan mevcut hesaplamalara göre, eğer ekonomi yönetimi asgari ücrete enflasyon bazlı bir zam yapmayı tercih ederse, bu oranın yüzde 23 civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu durumda, hâlihazırda 22 bin 104 TL olan net asgari ücretin, 27 bin 188 lira 59 kuruş seviyesine yükselmesi söz konusu. Ancak, bankanın uyarısı, gerçekleşecek enflasyonun bu oranı daha da yukarı çekebileceği yönünde.

EKİM ENFLASYONUNDA BEKLENTİDEN HAFİFLEME

Ekim ayı enflasyon verilerine de değinen JPMorgan, TÜİK'in açıkladığı aylık yüzde 2,6'lık artışın, kendi tahmini olan yüzde 2,7'nin ve piyasa beklentisi olan Bloomberg konsensüs tahmini yüzde 2,8'in bir miktar altında kaldığını kaydetti.

Bu düşüşte, gıda fiyatlarındaki artışın tahmin edilen yüzde 4 yerine yüzde 3,4 düzeyinde kalmasının etkili olduğu vurgulandı. Öte yandan, giyim grubunda kaydedilen yüzde 12,7'lik sert fiyat artışı ise raporda dikkat çekilen bir diğer önemli unsur oldu. Mevsimsel etkilerden arındırılmış aylık enflasyonun ise eylül ayındaki yüzde 2,7 seviyesinden ekim ayında yüzde 2,2'ye gerilemesi, manşet enflasyondaki kısmi iyileşmeye işaret ediyor.

ORTA VADELİ ENFLASYON VE FAİZ GÖRÜNÜMÜ

Bankanın orta vadeli enflasyon tahminleri de güncellendi. Buna göre:

2025 Yılsonu Enflasyon Tahmini: Yüzde 32

2026 Yılsonu Enflasyon Tahmini: Yüzde 23

Kasım ayı için aylık enflasyonun ise yüzde 1,6 civarında gerçekleşmesi beklense de, bu tahmin için de yukarı yönlü risklerin bulunduğu not düşüldü.

GÖZLER ARALIK AYI TCMB TOPLANTISINDA

JPMorgan, para politikası cephesindeki beklentilerini de koruyor. Banka, 11 Aralık'ta yapılacak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, politika faizinin 100 baz puan indirilerek yüzde 38,5'e çekilmesi yönündeki tahminini sürdürdüğünü belirtti.

Daha uzun vadede ise, 2026 yılı boyunca her toplantıda kademeli olarak 100 baz puanlık indirimlerle politika faizinin yılsonunda yüzde 30,5 seviyesine gerilemesi öngörülüyor. Bu durum, TCMB’nin enflasyonda belirgin bir düşüş beklemesi halinde, temkinli bir faiz indirim döngüsüne gireceğinin sinyali olarak yorumlanıyor.

JPMorgan'ın detaylı raporu, Türkiye ekonomisinin en sıcak gündem maddeleri olan enflasyonla mücadele, asgari ücret müzakereleri ve faiz politikaları hakkında kritik öngörüler sunuyor. Özellikle asgari ücret pazarlıklarının, 2026 yılı enflasyon hedeflerini dahi yukarı yönlü riske atabileceği uyarısı, ekonomi yönetiminin önündeki zorlu dengeyi bir kez daha gözler önüne seriyor.