Advertisement

‘Baba tost al’ demenin bedeli 200 lira

Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, kantin fiyatlarının çocukların en temel hakkı olan beslenmeyi lüks haline getirdiğini belirterek, devletin her öğrenciye ücretsiz bir öğün yemek sağlamasının ertelenemez bir görev olduğunu söyledi

  • Oluşturulma Tarihi : 29.09.2025 09:05
  • Güncelleme Tarihi : 29.09.2025 09:05
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Baba tost al’ demenin bedeli 200 lira haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - Okul sıralarındaki ders zili bu yıl veliler için kantinlerdeki fahiş fiyat alarmına dönüştü. Yeni eğitim öğretim döneminin başlamasıyla birlikte, artan gıda enflasyonu ve işletme maliyetleri gerekçe gösterilerek okul kantinlerindeki ürünlere ortalama yüzde 50 oranında zam yapıldı. Geçtiğimiz yıl 40-50 TL bandında satılan bir tost veya sandviçin fiyatı 70-80 TL’ye, bir şişe suyun fiyatı ise 10-15 TL’ye fırladı. Özellikle dar gelirli ve birden fazla öğrenci okutan aileler için okul masraflarına eklenen bu yük, çocukların en temel hakkı olan beslenmeyi lüks haline getiriyor. Ekonomik krizin faturasının her zaman yoksullara ve çocuklara kesildiğini belirten Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, “Bugün bir tost ve bir ayran ve bir su 200 lirayı bulabiliyor. Üç çocuğu olan bir aile için bu, günde 600 liraya yaklaşıyor. Üç çocuğu olan bir ailenin sadece temel ulaşım ve beslenme giderleri asgari ücretin yarısından fazlasına denk geliyor. Velinin bunu karşılama şansı yok” dedi. Kalafat, tek çözümün, devletin her öğrenciye günde bir öğün ücretsiz yemek sağlaması olduğunu belirterek, bunun bir lütuf değil, vergilerle karşılanan temel bir kamu görevi olduğunu vurguladı.

necati kalafat

KRİZİN FATURASI ÇOCUKALARA…

Ekonomik krizin faturasının her zaman yoksullara ve çocuklara kesildiğini belirten Kalafat, “Bugün bir tost ve bir ayran 150 lirayı bulabiliyor. Üç çocuğu olan bir aile için bu, günde 450 lira demek. Buna bir de su eklendiğinde günlük masraf neredeyse 600 liraya yaklaşıyor. Bu ülkede asgari ücret 22 bin lira. Emekli maaşı ortalaması 17-18 bin lira. İyi maaş aldığını söyleyen birinin eline 35-40 bin lira geçiyor bu ülkede. Üç çocuğu olan bir ailenin sadece temel ulaşım ve beslenme giderleri asgari ücretin yarısından fazlasına denk geliyor. Velinin bunu karşılama şansı yok. Okulların çok ciddi yapısal sorunları var ve bunun en önemli ayağı beslenme. Bizim talebimiz açık; Devlet, her gün bu çocuklara bir öğün ücretsiz yemek vermelidir. Temiz ve hijyenik bir ortam, suya kolay ulaşımını sağlaması gerekiyor. Devlet, bunu yapabilecek imkana sahiptir ve biz bunu vergilerimizle zaten peşinen ödüyoruz. Bu, ertelenecek bir şey değil. Eğer bu talep gerçekleşirse, kantin meselesi çocukların kişisel tercihleriyle alışveriş yaptıkları bir yere dönüşür; karın doyurmak için bir zorunluluk olmaktan çıkar” diye konuştu.

kantin

KANTİNLERDE VERESİYE SİSTEMİ

Bazı veliler, kantincilerle anlaşarak bir nevi veresiye sistemi gibi, aylık ödeme planları yapmaya başladı. Yani “Benim çocuğum alsın, ay sonunda ödeyeyim” şeklinde ertelemeli bir sisteme oluşturuldu. Artan fiyatlar karşısında velilerin çaresizlik içinde yeni çözümler üretmek zorunda kaldığını vurgulayan Kalafat, “Velinin parası yok. Ne yapsın? “Baba bana tost al” diyen çocuğuna paran yoksa, “Tamam çocuğum, kantine yazdır” dersin. Sistem böyle çözülüyor. Bu borçlanmalar da Türkiye’deki ekonomisini özetler nitelikte. İşte bunlara maruz kalmamak, bunları konuşmamak için yapılması gereken şey, zorunlu tuttuğun eğitimde beslenmenin de temel bir zorunluluk olduğunu kabul etmektir. Milli Eğitim Bakanı kendi çocuklarını özel okullara gönderirken, halkın çocuklarına açlığa, susuzluğu ve imam hatibi dayatamaz. Eğer ülkenin ekonomik krizi varsa, biz bunu paylaşırız, hep de paylaşmışızdır. Ama bu bir tercih meselesine dönüştüğü için kabul etmiyoruz” dedi. 

kantin

ÖĞRENCİYİ DÜŞÜNEN YOK

Okul kantinlerinde fiyat denetim mekanizmasının hiçbir şekilde çalışmadığını ve denetlenmediğini söyleyen Kalafat, “Onların denetlediği tek bir şey var: kendi bürokratik koltuklarını korumak. “Aman yerime kim gelecek, koltuğumdan olacak mıyım?” derdindeler. “Okullara daha çok din dersini nasıl sokarız, daha ne kadar öğrenciyi belli okullara yönlendiririz?” diye düşünüyorlar. Ne okulların ne de kantinlerin denetlendiği, bununla ilgili bir fikir veya proje üretildiği yok. İnanın, Osmanlı’nın Fetret Devri gibi bir dönemden geçiyoruz. Devlet yetkilileri kendi koltuklarının, şatafatlarının, güçlerinin ve protokollerinin peşinde. Öğrenciyi düşünen yok. İşin kötü tarafı, kimse “kral çıplak” demiyor. İşte biz veliler olarak bunu söylüyoruz. Bize “cambaza bak” yaptırıp gerçek tartışmalardan uzaklaştırmasınlar. Bizim gerçek gündemimiz çocuklarımızın açlığıdır. Bu açlık meselesini de çözmek zorunda olan devlettir” ifadelerini kullandı. 

kantin

BU BİR LÜTUF DEĞİL, DEVLETİN GÖREVİDİR

Bazı iş insanları veya kurumların ‘yardım yapalım’ şeklindeki tekliflerinin sorunu çözmeyeceğini, aksine devletin asli görevini gölgeleyeceğine de dikkat çeken Kalafat, “Bu, bir sadaka kültürünü teşvik etmektir. Hâlbuki bu bir lütuf değil, devletin görevidir. Biz devlete görevini hatırlatıyoruz. Yoksa bir zengin adamın bir çocuğun karnını doyurması elbette güzel bir şey ama bu, sorunu çözmez. Bu tür palyatif çözümleri doğru bulmuyoruz. Biz çocukların açlığını memleketin temel meselesi olarak görürüz. Devletin büyük holdinglerin vergi borçlarını silmek yerine bu yatırımı çocuklara yapmalıdır. Kamu, vergilerimizin karşılığı olan görevini yerine getirmelidir” dedi. 

kantin

BİR ÜLKENİN ÇOCUKLARI AÇ

Türkiye’de çocuk yoksulluğu, 2024 verileriyle endişe verici bir seviyeye ulaştı. Ulusal ve uluslararası raporlar, milyonlarca çocuğun okula aç gittiğini ve yetersiz beslendiğini ortaya koyuyor. OECD’ye göre her 4 çocuktan 1’i okula aç giderken, yerel çalışmalar ise bu sayının 5 milyona ulaştığını gösteriyor. TÜSİAD ve ERG’nin raporuna göre ise, öğrencilerin yaklaşık üçte birinin güne kahvaltı yapmadan başlıyor. Kriz, sadece bir öğünü atlamakla da sınırlı değil. OECD verileri, her 5 çocuktan 1’inin maddi imkânsızlıklar sebebiyle haftada en az bir tam gün yemek yiyemediğini gösteriyor. Bu durumu, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ise çocukların yaklaşık üçte biri yüzde 32,3, ekonomik nedenlerle her gün et, tavuk veya balık gibi temel proteinleri tüketemiyor. Yoksulluğun sosyal etkileri de ağır. Derin Yoksulluk Ağı, yoksul öğrencilerin neredeyse yarısının yüzde 47,3’ünün okul kantininden hiçbir zaman alışveriş yapamadığını belirtiyor.

Kaynak : HABER MERKEZİ