Çiftçi, maliyet ve kuraklık kıskacında

Çiftçiler, artan girdi maliyetleri ve kuraklık baskısı altında ne ekeceğini ve ürününü satıp satamayacağını bilemez hâle gelirken, yeni ekim dönemine belirsizlik ve ekonomik kaygılarla giriyor

  • Oluşturulma Tarihi : 04.10.2025 10:47
  • Güncelleme Tarihi : 04.10.2025 10:47
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çiftçi, maliyet ve kuraklık kıskacında haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER / İzmir’de güzlük ekim dönemi yaklaşırken, çiftçiler hem ekonomik hem de iklimsel darboğazla karşı karşıya. Bir yandan hızla tırmanan girdi maliyetleri, diğer yandan giderek ağırlaşan kuraklık baskısı, üreticinin belini büküyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) yıllık bazda yüzde 33,88 artış göstererek, çiftçilerin mazot ve gübre maliyetlerini rekor seviyelere taşıdı. Bu maliyet artışı, Hükümetin 2025 yılı için ayırdığı 135 milyar TL’lik tarımsal destek bütçesinin reel satın alma gücünü hızla düşürdü. Öte yandan, Ege Bölgesi’nde su yılı yağışları normallerin yüzde 26 altında kalırken, bu durum sulu tarım alanlarında ekim kısıtlamalarını ve zorunlu ürün deseni değişikliklerini gündeme getiriyor. Bütün bu gelişmeler, yeni ekim dönemini yalnızca bir tarımsal faaliyet başlangıcı olmaktan çıkarıp, çiftçiler için ekonomik sürdürülebilirlik ile iklim direncini aynı anda gözetmek zorunda oldukları kritik bir sınava dönüştürüyor. Yeni ekim dönemi öncesinde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi çiftçinin yine kararsız ve karamsar olduğunu ifade eden Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı, “Çiftçi ne ekeceğini ve ürettiğini satıp satamayacağını bilmediği yeni bir döneme giriyor. Kuraklık ve yüksek maliyetler, üreticiyi mecburen ürün değiştirmeye iterken plansız üretimi de beraberinde getiriyor. Bereketli topraklardayız ancak gelecek güzel günler göstermiyor maalesef” dedi.

hakan çakıcı

GELECEK GÜZEL GÜNLER GÖRÜNMÜYOR

Geçtiğimiz yıllardaki gibi bu yıl da çiftçinin en büyük sıkıntısının ne ekeceğini ve ürettiğini satıp satamayacağını konusunda karamsar olduğunu söyleyen Çakıcı, “Türkiye’de üreticinin iki temel sorunu var: Biri üretim maliyeti, diğeri de ürünün tüketiciye ulaşana kadar artan maliyeti. Tarlada 2 lira olan bir ürün pazarda 20 – 30 TL’ye satılıyor. Üretici kazanamıyor, tüketici pahalıya alıyor. İki taraf da mağdur oluyor. Bereketli topraklardayız ancak iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgedeyiz ve gelecek güzel günler göstermiyor maalesef. Eğer ürün değişimi ve suyu ekonomik kullanma yöntemlerini şimdiden kararlılıkla oturtabilirsek, krizle bir süre daha mücadele edebiliriz” diye konuştu.

tarla

ÜRÜN DESENİ MECBUREN DEĞİŞİYOR

Çiftçinin kendi geçimini sağlayabilmek için mecburen ürün değişikliğine gittiğini ifade eden Çakıcı, “Şu anki durumda, yüksek girdi maliyetleri ve kuraklık nedeniyle çaresiz kalan çiftçi, hayatta kalmak için mecburen ürün değiştiriyor. Örneğin, pamuk ekiminden ayçiçeği ekimine geçiş, devletin bir politikası veya yönlendirmesiyle değil, bireysel kaygılarla gerçekleşiyor. Bu durum, devletin ‘ihtiyaca göre ekim’ gibi tarımsal planlama politikalarını suya düşürüyor. Herkesin bireysel düşünceyle hareket etmesi sonucu, bir sene piyasada çok fazla olan bir ürün ertesi sene yetersiz kalıyor bu da plansızlığa dayalı fiyat dengesizlikleri yaratıyor” diye belirtti.

kuraklık

KURAKLIK EN ÇOK ÇİFTÇİYİ VURDU

Artan girdi maliyetlerinin yanı sıra kuraklık ve iklim değişikliğinin de etkisinin çok hissedildiğini belirten Çakıcı, “Ekim geldiğinde çiftçi tarlasını sürebilmek için yağmur bekler. Bu yıl yağışsız gün sayısında rekor kırdık, 121 gün yağmur düşmedi. Bu durum hem kışlık ekim yapacak üreticiyi hem de içme suyu kaynaklarını olumsuz etkiliyor. Barajlarda, yeraltı sularında seviye çok düştü. Aslında uzun zamandır bilinen bir durum bu. 1990’lardan beri raporlarda var. Çözüm için yatırım şart: barajlar, göletler, suyu depolayacak altyapılar yapılmalı. Çiftçiye damla sulama, basınçlı sulama gibi modern sistemler için destek verilmeli. Sadece ‘az su kullanın’ demekle olmaz. Modern sisteme geçildiğinde ciddi tasarruf sağlanıyor. Ama bunlar devlet yatırımı olmadan olmaz. Devletin üretimi yönlendirmesi gerektiği de ortada. Ama şu an çiftçi kendi geçim derdiyle ürün değiştiriyor. Bu da plansızlığa yol açıyor. Geçen yıl domates fazlaydı, bu yıl salçalık domates bulunmadı. Bir yıl çok olan ürün, ertesi yıl yok oluyor” dedi.

tarla

KARARLI YÖNETİM VE YATIRIM ŞART

Önümüzdeki yıllarda da çiftçinin kuraklık, yüksek maliyetler ve borç yüküyle uğraşmadan üretim yapabilmesi için topyekûn önlemler alınması gerektiğinin altını çizen Çakıcı, “Aslında herkesin bildiği çözüm yollarını kararlılıkla uygulamaya ve bu alanlara gerekli kaynakları aktarmaya ihtiyacımız var. Sorunların çözümü, öncelikle doğru yatırımlar yapmaktan geçiyor. Yalnızca tavsiyeler vermek yerine, barajlar ve göletler gibi su depolama altyapılarına yatırım yapılmalı. Aynı zamanda, nehirleri ve akarsuları kirletmemek gibi çevresel sorumluluklar da dâhil olmak üzere, maddi ve idari açıdan kararlı ve kapsamlı önlemlerin alınması şarttır. İkinci olarak, suyu ekonomik kullanma becerisini bir an önce oturtmalıyız. Dünya gıda ihtiyacının büyük bir kısmı sulanan alanlardan karşılanırken, bizim de odak noktamız kuru tarıma geçmek yerine, mevcut sulu tarımı sürdürülebilir kılmak olmalıdır. Elimizdeki bilgi birikimine rağmen, yönetimdeki kararsızlık ve kaynak yetersizliği nedeniyle kısır bir döngüdeyiz. Bu döngüyü kırmak, ancak doğru zamanda doğru yatırımları yapmak ve kararlı bir idari irade göstermekle mümkündür” ifadelerini kullandı. 

Kaynak : HABER MERKEZİ