- Ekonomi
- 16.08.2025 16:38
Gençler ve düşük gelirli için konut krizi büyüyor. Kiralar hangi seviyeye ulaştı ve şehir merkezinde yaşam artık mümkün mü?
İstanbul ve diğer büyük şehirlerde kiralar, son dönemde ekonomik faktörlerin etkisiyle adeta fırladı. Konutların yatırım aracı olarak görülmesi, enflasyon ve döviz kuru dalgalanmalarıyla birleşince, şehir merkezlerindeki yaşam giderek daha pahalı hale geldi. Uzmanlar, bu durumun özellikle orta ve alt gelir gruplarını merkezden uzaklaştırdığını ve paylaşımlı yaşam biçimlerini zorunlu kıldığını ifade ediyor.
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Berat Dağ, artan kira fiyatlarının yalnızca ekonomik bir mesele olmadığını, sosyal dokuyu da dönüştüren bir sürecin parçası olduğunu söylüyor. “Kira artışları, toplumsal dayanışmayı ve kent içi ilişkileri yeniden şekillendiriyor. Paylaşımlı evler gibi geçici çözümler, dayanışma biçimlerinde yeni dinamikler yaratırken, mekânsal ayrışmayı da derinleştiriyor,” diyor.
Dr. Dağ’a göre İstanbul’da konut artık temel barınma ihtiyacından çok, yatırım ve spekülasyon aracı olarak görülüyor. “Küresel ekonomik dalgalanmalar, döviz kuru ve enflasyonun etkisiyle kiralar yükseliyor. Plansız ve rant odaklı kentleşme ise bu artışı daha da tetikliyor. Göç ve deprem riski gibi etkenler, güvenli konut arayışını artırarak kira fiyatlarını daha da yukarı çekiyor,” ifadelerini kullanıyor.
Konutların yatırım aracına dönüşmesi, toplumsal eşitsizlikleri gözler önüne seriyor. Şehir merkezlerinde yaşam, üst ve üst-orta sınıfların deneyimleyebileceği bir ayrıcalık halini alıyor. Dr. Dağ, “Kentte çoğunluk, giderek daha zor şartlarda kentin imkanlarına erişmeye çalışıyor. Bu süreç, toplumsal güven ve aidiyet duygularını zayıflatıyor,” diyor.
Barınma krizinin en ciddi etkilerinden biri, gençlerin ve düşük gelirli bireylerin bireysel konut edinmesinin neredeyse imkânsız hale gelmesi. Bu nedenle paylaşımlı evler, geçici ama zorunlu bir çözüm olarak öne çıkıyor. Dr. Dağ, “Paylaşımlı yaşam, çoğu zaman gönüllü değil, zorunlu bir kolektiflik örneği. Ancak bu zorunluluk, sınıfsal baskılar altında gelişen yeni toplumsal bağlara da zemin hazırlayabilir,” diye ekliyor.
Orta gelirli bireyler, giderek İstanbul’un merkezlerinden uzaklaşmak zorunda kalıyor. Dr. Dağ, “Merkezi semtlerde yaşayan nüfus, büyük ölçüde üst ve üst-orta sınıflardan oluşuyor. Alt ve alt-orta gelir grupları ise artan kira ve yaşam maliyetleri nedeniyle kent haklarından mahrum kalıyor,” diyor.
Artan kiralar, toplumsal eşitsizliği ve mekânsal parçalanmayı derinleştiriyor. İstanbul, ayrıcalıklı bir azınlığın hâkimiyetinde, sosyal ve mekânsal açıdan bölünmüş bir şehir görüntüsü sergiliyor.
Kaynak : HABER MERKEZİ