- Ekonomi
- 01.08.2025 00:52
Sinemaya gidenlerin sayısı 25 yılın dibini gördü, ama hasılat rekor kırdı! Türk sinemasında çarpıcı çelişki: Dolu kasalar, boş salonlar… İşte veriler ve nedenleri…
2025 yılının ilk yedi ayı itibarıyla Türkiye sinema endüstrisinde şaşırtıcı bir tablo ortaya çıktı. Sinema salonlarına giden seyirci sayısı son 25 yılın en düşük seviyelerine gerilerken, toplam gişe geliri rekor seviyeye ulaştı. Dizi ve sinema analiz platformu Box Office Türkiye’nin paylaştığı güncel veriler, bu paradoksal durumu gözler önüne serdi.
2025'in ilk yedi ayında sinema salonlarına toplam 15,3 milyon biletli seyirci gitti. Bu sayı, 2024’ün aynı dönemine göre %27,8’lik bir düşüş anlamına geliyor. Ancak esas çarpıcı kıyaslama, pandemi öncesi son “normal yıl” olarak kabul edilen 2019 ile yapıldığında ortaya çıkıyor. O yılın aynı döneminde sinema salonlarında 29,5 milyonun üzerinde izleyici vardı. Bu da beş yılda yaklaşık yüzde 48,2’lik bir seyirci kaybına işaret ediyor.
Bu düşüş sadece Türkiye’ye özgü değil. ABD, Fransa, İngiltere, Güney Kore gibi büyük pazarlarda da sinema salonları eski günlerinden uzak. Ancak Türkiye’deki düşüş, küresel ortalamanın (yaklaşık %20-25) neredeyse iki katı seviyesinde.
Azalan seyirciye rağmen sinema gişe gelirlerinde tam tersi bir durum yaşanıyor. 2025’in ilk yedi ayında toplam hasılat 3 milyar 120 milyon Türk lirasına ulaştı. Karşılaştırmak gerekirse, 2019’un aynı döneminde toplam gişe geliri 980,4 milyon liraydı. Yani beş yıl içinde toplam gelir, yaklaşık üç kat artmış durumda.
Bu artışın nedeni sinema sektöründeki üretim, dağıtım ya da içerik kalitesindeki bir patlama değil; doğrudan doğruya bilet fiyatlarındaki artış.
Box Office Türkiye, bu tabloyu daha sağlıklı analiz etmek için enflasyon düzeltmeli verilerle bir karşılaştırma da yaptı. Buna göre, enflasyon hesaba katıldığında sinema hasılatının reel değeri aslında 2010 yılı seviyesine gerilemiş durumda. Yani üç kat artmış gibi görünen gişe geliri, alım gücü açısından değerlendirildiğinde yerinde saymakla kalmamış, hatta geriye gitmiş.
Bu da gösteriyor ki; sinema sektörü daha fazla gelir elde etmiyor, sadece aynı veya daha az miktarda hizmeti daha pahalıya satıyor. Böyle bir model, uzun vadede sürdürülebilir değil.
Bugün büyük şehirlerde bir sinema biletinin fiyatı 100 TL’nin üzerine çıkmış durumda. Öğrenci indirimli biletlerde bile 70-80 TL’lik fiyatlar söz konusu. Aile olarak sinemaya gitmek isteyenler için bir akşam, sadece bilet ücretleriyle 400 TL’yi bulabiliyor. Bu durum, özellikle dar gelirli kesimler ve öğrenciler için sinemayı lüks bir aktiviteye dönüştürüyor.
Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı nedeniyle zorlanan halk, sinema gibi kültürel etkinlikleri öncelememeye başladı. Zaten azalan boş zamanlar da, ekran bağımlılığıyla birleşince, sinema salonları izleyici çekmekte giderek zorlanıyor.
Sinema endüstrisinin içinden gelen birçok uzman, mevcut tabloya dair endişelerini dile getiriyor. Reel anlamda düşen gelirler, seyirciden uzaklaşan salonlar ve erişimi zorlaştıran fiyat politikaları, sektörün uzun vadede ayakta kalmasını zorlaştırabilir.
Seyirci sadakatinin kaybolması, yerli yapımların izlenme oranlarını düşürebilir. Zaten dijital platformlarla ciddi bir rekabet içinde olan sinema salonlarının, bir de fiyat engeliyle karşı karşıya kalması, izleyiciyi tamamen streaming platformlarına yönlendirebilir.
Uzmanlar, mevcut gidişata müdahale edilmesi gerektiğini belirtiyor. Öne çıkan öneriler arasında:
Bu adımlar, hem seyirciyi salonlara geri çekmek hem de sektörün orta ve uzun vadede yaşaması için hayati önem taşıyor.
Evet, rakamlar yüksek. Hasılat rekor kırıyor. Ama sinemanın temel ruhu, o koltuklarda yan yana oturan insanlarda saklı. Salonlar boş kaldıkça sinema, sadece rakamlardan ibaret bir sektör olmaya başlar.
Sinemanın yaşaması için sadece büyük bütçeli yapımlar değil, erişilebilirlik de şart. Çünkü sinema, sadece parası olanın değil, herkesin hakkıdır.
Kaynak : HABER MERKEZİ