Türkiye'de asgari ücretin geleceği: Ekonomistler ne diyor?

Tüm Türkiye’nin merakla beklediği asgari ücret zammı açıklandı. Yeni açıklanan zammı değerlendiren ekonomistler, enflasyonla mücadele ve güven veren ekonomi politik kararlarının bir an önce verilmesi gerektiğini vurguladı


  • Oluşturulma Tarihi : 28.12.2023 00:20
  • Güncelleme Tarihi : 27.12.2023 21:35
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Türkiye'de asgari ücretin geleceği: Ekonomistler ne diyor?

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER

Ocak ayında başlayan ve yaklaşık 7 milyon asgari ücretli çalışan başta olmak üzere, toplumun genelini ilgilendiren yeni asgari ücretin belirlenmesine yönelik süreçte sona gelindi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren asgari ücretin 17 bin 2 TL olacağını açıkladı. Açıklanan bu rakamlarla birlikte asgari ücrette Temmuz ayındaki rakama göre yüzde 49, Ocak 2022’deki rakama göre ise yüzde 100 bir artış yaşandı. Belirlenen asgari ücretten yaptığı açıklamalar sonucunda memnun olmadıklarını dile getiren TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, taleplerinin 18 bin TL olduğunu ve muhalefet şerhi koyacaklarını belirtti. 17 bin 2 TL olarak belirlenen asgari ücreti değerlendiren Ekonomist Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, Ekonomist Dr. Ayhan Bülent Toptaş ve Finans Uzmanı Irmak Nural, asgari ücret zammının kısa süre içinde erimemesi için enflasyonla mücadelenin kaçınılmaz olduğunu ve güven veren ekonomi politik adımların bir an önce atılması gerektiğine dikkat çektiler.

GÜVEN VEREN EKONOMİ POLİTİKALARI İZLENMELİ

Enflasyonun algı ve para politikasını belirleyen insanlara olan güven meselesi olduğunu ve güven verici politikaların uygulanarak vatandaşa yansıtılması gerektiğini ifade eden Küçüközmen, “Aslında para politikasını yöneten insanlar aynı şekilde siyasi otoriteyle paralel hareket ederler. Enflasyon siyasi otoriteye güvenin de bir göstergesidir. Yani güven olduğu zaman insanlar fiyatlarda daha insaflı eğilimine girerler. Dolayısıyla enflasyon parasal bir olgu olmakla beraber, duygusal, sosyal ve beklentiler hitap edende bir olgu ve sarmaldır. Bu sarmalın içinde girdikten sonra bu sarmaldan kurtulmanın tek yolu güven sağlamak, güven verici mali politikalar uygulamak ve bunun sonuçlarını vatandaşın cebine ve satın alma gücüne yansıtmaktır. Vatandaş bunu görmediği takdirde siz her ay işsizlik ve enflasyon oranlarını açıklasanız da kimse buna inanmayacak ve itibar etmeyecektir” şeklinde konuştu.

SEÇİMLERİ BEKLEYECEK LÜKSÜMÜZ YOK

Enflasyonun düşürülmesi konusunun çok ciddiye alınması gerektiğine dikkat çeken Küçüközmen, “Biz yüzde 10’lara yüksek enflasyon derken 70 – 80’lere geldik. Tehlikeli sularda dolaşıyoruz ve henüz çıkmış değiliz. Ekonomide türbülans halen devam ediyor. Ayrıca tek sorun enflasyon da değil. Ödemeler dengesi, ihracat, ithalat, maliye politikaları, önümüzdeki seçim için yapılacak harcamalar gibi çeşitli sorunlar var. Dolayısıyla topyekûn bir mücadele gerekiyor. Bu mücadele için önümüzdeki seçimleri bekleyecek kadar lüksümüz de yok. Bir an önce ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır” dedi.

17 BİN LİRA KISA SÜREDE ERİYECEK

Açıklanan asgari ücret zammının bir süre için vatandaşa rahat nefes aldıracağını fakat yüksek enflasyon sebebiyle kısa sürede eriyeceğini söyleyen Toptaş, “Asgari ücret zammından önce bizim konuşmamız gereken şey 1 Ocak’tan itibaren raflarda fiyat etiketlerinin nasıl değişeceği konusu olmalıdır. Vatandaşlarımızın şu andaki düşünceleri yılbaşından önce herşeyi alalım, yılbaşından sonra zam gelecek şeklinde. Yüzde 49’luk bir zam geliyor ama sanki 1 Ocak’tan itibaren bunun bir kısmının tekrar geri alınacakmış gibi gözüküyor. Bütçede çok büyük bir artış var. Önümüzdeki sene vergilerin daha da artacağı konuşuluyor. Harçların ve diğer kamu gelirlerinin oransal olarak artacağı söyleniyor. Bu illüzyon hali ve yüksek enflasyon bizim elimize geçen paradan ne kazandığımızı, satın alma gücümüzün ne olduğunu görmemizi engelliyor. Önümüzdeki yıl da enflasyonun ne olacağının belirsiz olması bu zammın çok da bir şey getirmeyeceği sonucunu çıkartıyor. Türkiye’nin bu günkü şartlarında 17 bin liranın çok çabuk eriyebileceği belli. Enflasyonun yüzde 5’e kadar inmesi gerekiyor. Bunu yapmadığımız sürece bu tartışmalar sürekli olarak devam edecek” diye belirtti.

ÖNEMLİ KONULARI GÖZDEN KAÇIRIYORUZ

Asgari ücret zammı konusunun gündemi bu kadar meşgul etmesinin bir sorun yarattığını ifade eden Toptaş, “Bizim en büyük ekonomik meselemiz, asgari ücret veya emeklilere yapılacak zammış gibi bir ortam oluştu Türkiye’de. Bu sağlıklı bir ortam değil. Ekonomik durumu iyi olan, gelişmiş bir ülkede sürekli asgari ücret veya emekli zamlarının konuşulduğunu düşünmüyorum. Bizim çok daha farklı konuşmamız gerekiyor. Yüksek teknoloji ağırlıklı ürünleri üretmek, özel ve kamu sektöründe verimlilik ne durumda, devletin harcamaları verimli bir şekilde yapılıyor mu gibi konuları tartışmamız gerekiyor. Asgari ücret zammı gibi konulara takıldığımız zaman bunlar gibi önemli konuları gözden kaçırıyoruz” dedi. 

KAMUDA TASARRUFA GİDİLMELİ

Asgari ücretin kısa sürede erimemesi için hükümet tarafından alınması gereken önlemler konusunda da önerilerde bulunan Toptaş, “Biz en zor yollardan gidiyoruz. Enflasyonla mücadele etmek için, fiyat kontrol komiteleri kurarak veya zabıtaları marketlere gönderip cezalar keserek en zor yolları kullanıyoruz. Bizim yapmamız gerek şey enflasyonda bilinen yöntemleri kullanmak, para arzını kısmak, kamuda tasarrufa gitmek, bütçeyi küçültmek ve verimliliği arttırmaktır. Bunları yapmadığımız sürece enflasyonun düşürme yolunda başarıya ulaşamayız. Özellikle kamu kesiminde tasarruf yapılabilecek çok büyük bir alan var. Bu dikkatli bir şekilde kullanılmadığı için bu alandan faydalanamıyoruz” dedi. Konuşmasının devamında fiyat istikrarının sağlanıp şeffaf bir piyasa için ürün etiketlerinin önemine dikkat çeken Toptaş, “Ürünlerin üzerinde fiyatını gösteren etiketlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Böylelikle tüketici seçeneklerin arasındaki farkları görebilecektir” diye konuştu.

ÖNEMLİ OLAN ZAM DEĞİL SATIN ALMA GÜCÜDÜR

Açıklanan asgari ücretin hak ettiği rakamlarda olmadığını ve satın alma gücünün düşük olduğu Türkiye’de asgari ücrete yapılan zammın çok fazla bir anlam ifade etmediğini belirten Nural, “Bir ülkede ne 7 milyon asgari ücretli çalışan var. Bu çok ciddi bir rakam. Bizim önce bunu görmemiz gerekiyor. Önemli olan asgari ücretinin artışı değil vatandaşın satın alma gücüdür. Asgari ücret arttığı takdirde bunun karşısında satın alma gücü düşüyorsa ve vatandaş kirayı ödemek için gıdasından kesiyorsa bu zamların hiçbir manası yok. Bu zamlardan sonra şu an konuşulan şey birçok markette zaten 10 gün öncesinden ürünlere zam yapıldığı yönünde. Yapılan zamlarla kaç ekmek alabiliyoruz, kaç kilo et alabiliyoruz bunları incelememiz gerekiyor. Geçmişte büyüklerimiz aldıkları maaşları biriktirerek ev, araba alabiliyordu. Şimdiki gençlerimi bunların hayalini bile kuramıyor” dedi.

3 – 5 AYDAN KISA BİR SÜREDE BUHAR OLUR GİDER

Niteliksiz iş gücü, asgari ücretli çalışan fazlalığı ve kalifiye eleman eksikliği gibi ciddi sorunların da olduğunu belirten Nural, konuşmasına şu ifadeleri kullanarak son verdi

“Türkiye’de ki iş gücünde asgari ücretli sayısının bu kadar çok olması, kalifiye çalışanın olmaması, niteliksiz bir iş gücünün olması ve bununda çok kolay bir biçimde ülkemize gelen mültecilerle çözülebilmesi gibi çeşitli sorunlar var. Tüm sorunların biriktiği karmaşık bir durumla karşı karşıyayız. Bunları yanında etrafımızda çok ciddi jeopolitik riskler devam ediyor. Yakınımızda var olan İsrail -Hamas savaşı devam edecek gibi gözüküyor. Savaşın sürmesi coğrafi olarak yayılma riskini de arttırıyor. O yüzden yapısal reformların uygulanmadığı takdirde biz bir kısırdöngünün içinde dönüp duracağız maalesef. Vatandaşlarımız vasatında altına bir gelirle hayatta kalmaya çalışacak. Katma değeri yüksek ürünler üretmediğimiz, ihracatı arttırmadığımız ve ithalata bağlı bir ekonomimiz olduğu sürece 3 – 5 aydan kısa bir sürede asgari ücret yok buhar olur gider.”

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ