Sayfa Yükleniyor...
14 Mart Tıp Bayramı’nın 100. Yılı sebebiyle İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Funda Barlık Obuz, ve Türk Sağlık Sen İzmir Şube Başkanı Barış Koçak, Türkiye’deki sağlık alanıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu
BURCU YANAR
14 Mart Tıp Bayramı’nın 100. yılına girdiğimiz şu günlerde her geçen gün farklılaşan sağlık alanındaki yenilikler, devletin sağlık politikaları ve hekime şiddet olayları hakkında her gün yeni bir habere denk geliyoruz. Peki ne istiyor bu hekimler, tıp bayramının önemi ne? gibi soruların cevaplarını İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Funda Barlık Obuz’dan dinledik.
Öncelikle tıp bayramının tarihine değinecek olursak, her şey 14 Mart 1919 yılında bir grup tıp öğrencisinin İstanbul’un işgal altında olmasını protesto etmek amacıyla 1827’nin 14 Mart’ında açılan ilk tıp okulunun o güne kadar hiç yapılmamış olan tıp bayramı kutlamalarını bahane ederek Haydarpaşa’da büyük bir toplantı yapmasıyla başlamıştı. Tıbbiyeliler o gün büyük bir coşku ile hem ilk tıp okulunun açılışını anmış hem de işgali protesto etmişlerdi. Böylece 14 Mart 1919 bir özgürlük ve bağımsızlık hareketi olarak tarihimizde kutlanan ilk Tıp Bayramı olmuştu.
“SORUNLAR ARTARAK DEVAM EDİYOR”
“Sağlık bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir” diyen Prof.Dr. Obuz: “Bayramın 100. yılında Türkiye sağlık ortamındaki sorunlar artarak devam ediyor. Son 16 yıldır uygulanan sağlık politikaları, sorunları çözmek bir yana pek çok yeni sorunu beraberinde getirdi. Kamu hastanelerinde aşırı hasta yükü altında uzun süreler boyunca çalışan hekimler, emeğinin karşılığı olmayan yetersiz ücretlerle, politik ve yönetimsel baskılarla karşılaşmakta, liyakate dayanmayan kadrolaşma tüm hızıyla sürerken aile hekimliğinde benzer olumsuzlukların yanında, sözleşmeli ve güvencesiz çalışma dayatılmakta, özel sağlık kuruluşlarında, işyeri hekimliklerinde çalışan meslektaşlarımız güvencesiz ve mesleki bağımsızlığını kaybetme tehlikesi altında çalışıyor. Üniversite hastanelerinde sevk zincirinin olmaması nedeniyle hizmet, eğitim ve araştırmanın önüne geçtiğinden tıp eğitimi ve mezuniyet sonrası eğitim her geçen gün niteliğini kaybediyor” ifadelerine yer verdi.
“GÜNDE 30 ÇALIŞAN ŞİDDETE UĞRUYOR”
Şiddetin sağlık alanındaki en büyük sorunlardan biri haline geldiğini de vurgulayan Obuz, “Günde yaklaşık 30 sağlık çalışanı şiddete uğruyor. Sağlıktaki şiddetin en önemli nedeni, sağlık
alanını ticarileştiren, sağlık çalışanlarını güvenliksiz ortamlarda, performansa dayalı gece
gündüz çalıştıran sağlık politikalarıdır” dedi. Obuz, geçtiğimiz aralık ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen 7151 sayılı yasadaki ilgili maddede sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddetin önlenmesi amacıyla yapılmış bir düzenleme bulunmadığını belirterek, “Ancak uygulanan şiddetin sonrasına ilişkin mevcut işleyiş yasada ayrıca belirtilmiştir. Belirtilen bu işleyişe göre ise, ‘Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir’ düzenlemesine yer verilmiştir. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) yasa önerisi tüm çabalarımıza karşın dikkate alınmamıştır” diye konuştu.
BÜYÜK HEKİM YÜRÜYÜŞÜ
Obuz, doktorların ve sağlık çalışanlarının sesini duyurabilmek ve 14 Mart Tıp Bayramını coşkuyla kutlamak için tüm hekimleri 17 Mart Pazar günü İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi’nde başlayacak olan ‘Büyük Hekim Yürüyüşü’ne davet ettiğini duyurdu.
Haber Merkezi