- Gündem
- 16.05.2025 11:10
Karaot Tohum Derneği gönüllüleri, 14 yıl boyunca köy köy dolaşıp kaybolan yerel tohumları bulmaya çalışıyor. Kadınların çeyiz sandığındaki tohumları onların yol göstericisi oldu
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Torbalı’nın Karaot Köyü’nde kurulan Karaot Tohum Derneği, Türkiye’de çiftçiler tarafından kurulan ilk tohum derneği olma özelliğine sahip. 10.’su düzenlenen Ekoloji İzmir Fuarı’nda stant kuran dernek üyeleri, 14 yıldır kaybolmakta olan yerel tohumları bularak üretime dahil etmeye çalışıyor. Bugüne kadar binlerce farklı çeşitlerde tohumlara ulaştıklarını ve bunları kadınlar aracılığıyla gerçekleştirdiklerini dile getiren Karaot Tohum Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Merve Ülgentay, “Kadınlar evlenirken çeyiz olarak tohumlarını taşıyorlar. Biz köylere gittiğimiz zaman tohumlar hep çeyiz sandıklarından çıkıyor. Çeyiz sandıklarından çıkarılsın üretime dahil edilsin istiyoruz” dedi. Tohumlar meyve verme noktasına geldiğinde kooperatifleşme sağlayacaklarını kaydeden Karaot Tohum Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aytuğ Gündüz ise “Bu modelde üretici sayımız arttıkça, yılda kanser olan kişi sayısı 10 kişi kadar bile azalsa kardır. Böyle bir kamu yararı üzerinden bir model oluşturmamız gerektiğine inanıyorum” ifadelerinde bulundu. Aytuğ aynı zamanda yerel yönetimlerin işleyişi sekteye uğrattığını, onların desteğiyle değil, kendi inisiyatifleri doğrultusunda ilerlediklerini vurguladı.
BÜYÜK BİR KISMI KADINLARDA
14 yıl boyunca köy köy dolaşıp saha çalışmaları yaparak kaybolan tohumları bulduklarını dile getiren Karaot Tohum Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Merve Ülgentay öncelikle şunları söyledi: “Derneğin kurulma amacı yerli tohumları bulmak ve onları üretime dahil etmek. 14 yıl boyunca köy köy dolaşıp saha çalışmaları yaparak kaybolan tohumları bulduk. Bu tohumları her sene üretime dahil ettik ve yerel üreticilere yaptığımız fideleri dağıttık. Bugüne kadar binlerce çok farklı çeşitlerde tohumlara ulaştık. Domateste 400-500 farklı kaybolan çeşitlere ulaştık. Tohum takas şenliklerimiz var bizim haricimizde şenlik yapan belediyeler dernekler var.” Amaçlarının kaybolan tohumların kaybolmamalarını sağlamak olduğunu kaydeden Ülgentay, “Şu an bir köyde bir teyze ölüyor ve tohumları kayboluyor. Çünkü tohumların büyük bir kısmı kadınlarda bulunuyor. Ata tohumu denmesine çok karşı çıkıyoruz, daha çok yerel tohum diyoruz çünkü tohumları saklayanlar hep kadınlar. Biz köylere gittiğimiz zaman tohumlar hep çeyiz sandıklarından çıkıyor. Kadınlar evlenirken çeyiz olarak tohumlarını taşıyorlar. O yüzden atalık kavramına da karşı çıkıyoruz. Amacımız onların yitirilmemesini sağlamak. Çeyiz sandıklarından çıkarılsın üretime dahil edilsin istiyoruz” yorumunda bulundu.
NİHAİ TÜKETİCİYE ULAŞMAK İSTİYORLAR
Dernek olarak en büyük hedeflerinin kooperatifleşme olduğunu vurgulayan Karaot Tohum Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aytuğ Gündüz ise “Üreticiler ile hayvan yemi olarak kullanılmak üzere silajlık mısır yapılıyor. Kimseye ‘silajlık mısır yapıyorsun ve neden zirai ilaç kullanıyorsun’ diyemiyoruz. Biz doğru bir ekonomik model kullanacağız ki ekonomik bir karşılığı olsun. Model oluşturmak, felsefe oluşturmak için uğraşıyoruz” dedi. Tohumlar meyve verme noktasına geldiğinde kooperatifleşme sağlayacaklarını kaydeden Gündüz, “Dernek olarak en büyük hedefimiz kooperatifleşme. Kooperatifleşme de sadece yerel tohumların fidelerinin dağıtılmasından ziyade, bu meyvelerin de nihai tüketiciye ulaşmasını sağlamamız gerekiyor. Hibrit fide veya tohum değil. Hızlı tüketimleri olan domatesi, patlıcan gibi ürünlerin kimyasal gübre ve zirai ilaç ile tüketilmesi ve bir sürü hastalıkların ortaya çıkması ile alakalı bir sıkıntı. Bu modelde üretici sayımız arttıkça, yılda kanser olan kişi sayısı 10 kişi kadar bile azalsa kardır. Böyle bir kamu yararı üzerinden bir model oluşturmamız gerektiğine inanıyorum” ifadelerinde bulundu.
“OT İLACI TOPRAĞI YOK EDİYOR”
Tohumculuk sektörünün çok kirlenmiş bir sektör olduğunu ifade eden Gündüz, “Tohumların genetiği ile çapraz döllenme gibi yöntemler kullanarak oynuyorlar. Örneğin siz paketli tohumu aldınız, şu zamanda şu zirai zehri kullanacaksınız gibi bir reçetesi var. En büyük bela ot ilacı kullanımı. Ot ilacı arılarımızı öldürüyor, toprağı yok ediyor ve verimsiz hale getiriyor. Burada ise böyle bir şeye ihtiyaç duymuyorsunuz. Zararlılarla mücadele için ısırgan otu kullanıyoruz. Isırgan otu kötü kokuyor, kokusuna gelmiyor çünkü bitin de faydası var bazı bitkilere sürdürülebilir ekonomik bir yöntemle hareket ediyoruz. Yerel tohum bunun omurgası oluyor” açıklamalarında bulundu. Derneğin kurulduğu yıllarda ilaç kullanımına hassasiyet gösteren üretici sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini, şu an bu sayının yükseldiğini belirten Gündüz, “İnsanlar bunun önemli olduğunu anlamaya başladı. Çiftçiye ‘bitkiye niye zehir atıyorsun’ demesi var, bir de ‘biz zehir atmıyoruz bu durumdayız gel bahçemize’ demesi var. Önerin onu ikna etmiyor, çünkü insanlar hayatını bu şekilde idame ettiriyor. Kirlenmiş topraktan alacakları mısırla kendilerini idame ettiriyorlar” diye konuştu.
TOHUM DEĞİL FİDE VERİYORLAR
Derneğin yönetim kurulu kararı gereği tohum yollamadıklarını belirten Gündüz, şöyle ekledi: “Sadece üretim alanı olan, bu konuda deneyimli bir ekibi olanlara tohum veriyoruz. Diğer insanlara veremiyoruz çünkü bize geri dönmesi gerekiyor. Bu bir süreç. Aralık ayında bir başlıyor temmuz, ağustos aylarında tohumluklarını almaya başlıyoruz. Önümüzdeki senenin hazırlıklarına başlıyoruz. Eğer biz bunların tohumlarını almazsak, dağıtırsak, hiç kimse de bunu yetiştirmezse ve meyve olarak yiyip bitirirse tohumların sürdürülebilirliği olmaz. Bu nedenle ‘tohum değil size fide verelim’ diyoruz. İstemediğiniz kadar olur. Bu şekilde yönlendiriyoruz” dedi.
AĞRI’DA BAŞLAYAN YOLCULUK
Karaot Tohum Derneği 14 yıl önce Feray Karapınar tarafından kuruluyor. Karapınar’ın eşi 15 yıl önce Ağrı’da öğretmenlik yaparken bir belgesel izliyor ve tohumların önemini fark ediyor. Ardından Karapınar çiftinin bu konuda hassasiyetleri artıyor. Tayin zamanı geldiğinde muhakkak bir köy olması gerektiği ve tohum konusunda küçük üretici ile muhatap olma konusunda karı koca bir karar alıyorlar. Torbalı’nın Karaot Köyü’ne geliyorlar. Karaot Köyü’nde küçük çapta başlayan serüven bugün bu noktaya geliyor.
“İŞLEYİŞİMİZİ SEKTEYE UĞRATIYOR”
Derneğin en önemli kurallarından biri çalışmaların Avrupa Birliği fonundan hibe almadan yapılması. “Biz bunun sahibi değiliz” diyen Karapınar, “Ama şu an da pembe domatesin bir çeşidinin sahibi var. Ondan almak zorundasın, onun izniyle yetiştirmek zorundasın. Patentleşmenin öyle bir sıkıntısı var. Sahipsiz olan bir şeyi, havayı güneşi satın almak gibi. Bir dönem yerel yönetimlerle çalışma yaptık. Torbalı Belediyesi’yle kısa vadeli bir protokolümüz oldu. Ardından Aydın Yenipazar Belediyesi’yle ortak bir projemiz oldu, ondan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle oldu. Maalesef yere yönetimler bürokrasiye takıldığından dolayı, biz de canlı bir şeyle uğraştığımızdan dolayı zaman takılması bizim mevcut işleyişimizi sekteye uğratmaya başladı. Diyelim bize bir gübre lazım, fidelerin tohumlarını şubat ayında attık. ‘Gübrenin bize şu tarihte gelmesi lazım’ dediğimizde, ancak gübre 3 ay sonra geldiğinde bizim bunu yetiştiremeyeceğimiz ve kıymetli tohumların yok olacağı anlamına geliyor. Bunu yerel yönetimlere anlatamıyorsunuz. O yüzden son zamanlarda kendi yağımızda kavrulalım kendi inisiyatifimiz doğrultusunda ilerlesin diyerek devam ediyoruz” dedi.