Alaçatı’da doğal yaşam tehdit altında!

Çeşme, Urla, Seferihisar, Karaburun Yarımada Çevre Platformu Sözcüsü ve çevre aktivisti Dr. Güler, Alaçatı Port Projesi’nin sulak alanları tahrip ettiğini belirterek doğal yaşam için bir tehdit yarattığını söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.05.2021 08:14
  • Güncelleme Tarihi : 05.05.2021 08:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Alaçatı’da doğal  yaşam tehdit altında!

BURCU YANAR/ÖZEL HABER

İzmir’in gözde turizm merkezlerinden biri olan Alaçatı, son zamanlarda Alaçatı Port Projesi ile yaşanan tahribatla gündeme geliyor. Projenin yarattığı tahribat bölgedeki sulak alanları ve burada yaşayan canlı türlerini tehdit ederken doğal yaşamın ve egzotik kuş türlerinin ise yok olmasına zemin hazırlıyor. Çeşme, Urla, Seferihisar, Karaburun Yarımada Çevre Platformu Sözcüsü ve çevre aktivisti Dr. Ahmet Güler, bölgede yürütülen çalışmalar ve geçmişi hakkında bilgiler vererek Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu yıllarda buranın İtalya’nın Venedik şehrine benzetileceği bir turizm cenneti vaadinden bahsetti.

TURZİM CENNETİ PROJESİ VAADİ

Çevre aktivisti Dr. Ahmet Güler, Alaçatı Port Projesinin geçmişine değinerek ilginç bilgilere yer verdi. Güler, “Alaçatı sulak alanı; Sörf Körfezi’nden başlayarak Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’na kadar devam eden kanalla geniş bir habitat alanını kaplıyor. Burada 154 farklı kuş çeşidi fotoğraflandı ve kayıt altına alındı. Deltada başta dünyanın en egzotik kuşlarından olan flamingolar ve birbirinden güzel kuşlar ve Sörf Körfezi’nden giren balıkların bu alanda yumurtalarını bırakıyor, kuşlar, balıklar ve birçok hayvanın, böceğin, bitkinin yer aldığı bu alanda tabiat inanılmaz bir ekolojik denge yaratmış” diyerek bölge hakkında kısa bir bilgi verdi. Güler, proje hakkında detayları aktararak, “Son yıllarda beton saldırısı altında olan sulak alan 1990’lı yıllarda zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’in onayı ile bu alanın Venedik gibi kanallar, deniz kıyısında halkın gezebileceği, parklar ve kahveler bulunan 50 metrelik rıhtımları olan bir turizm cenneti projesi vaadi ile belediyeye devri sağlanmıştı. Belediye daha sonra yüzde 5 ortaklıkla Alaçatı Port adlı bir şirkete alanı devretti. Uyanık şirket yüzde 5 pay ile ortak olan Çeşme Belediyesinin başkanını yönetim kurulu başkanı yaptı. Betondan evler inşa etti ve bölgeyi halkın kullanımına kapattı” ifadelerine yer verdi.

BU İŞTE BİR TERSLİK VAR

Şirketin şimdilerde Sörf Körfezi’nin doğal sit alanı olması gereken kısmına betondan evler yaptığının da altını çizen Ahmet Güler, “Denizin kıyı kenar çizgisini değiştirerek tanesi 1-2 milyon avrodan önüne tekne bağlanabilecek özellikteki villaları pazarlıyor. Şirket 14 Ekim 2020 tarihinde Çeşme Belediyesinden 5 adet ruhsat almış. Belediye bu ruhsatları 2005’de verilmiş bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna dayandırmış. Bu işte bir terslik var. Birincisi 2005 de 16 yıl önce verilen ÇED raporu 2021 ruhsatı için ne kadar güncel? İkincisi bu ruhsatlarda kıyı çizgisi belirlenmediği için bu torpilli şirket kanal içine iş makinaları sokuyor, tekneler için denizden kanallar açıyor, betondan evlerin arkasına kafasına göre deniz kanalları kazıyor, deniz ve tatlı suyun birleştiği deltada sulak alanı harap ediyor” diye konuştu.



HABİTAT ALANI YOK EDİLİYOR

Bu tahribatların hepsinin 8 Nisan’dan beri vatandaşlarca fotoğraf ve video ile tespit edildiğini de dile getiren Güler, “Çeşme Savcılığına, Cumhurbaşkanlığı’na şikayette bulunuldu. Halkın yaranına olacak diye alınan izinler ise tamamen zengin vatandaşın yararına dönüştürüldü. Bu bölgeye halkın girmesi, deniz kıyısında dolaşması Alaçatı Port güvenliğince yasaklanmış durumda. Alaçatı Port firmasına 1-2 Milyon bayılan mutlu azınlık evininin arkasına arabasını, evinin önüne ise teknesini bağlama hakkına sahip oldu” dedi. Alanın esas sahibi olan halkın ise dışarıda kalmak zorunda olduğunu vurgulayan Güler, “Evlere bile fazla uzun süreyle bakması yasak, hemen güvenlik geliyor. Bölge halkı günlerdir bu alanda gözü dönmüş rant hastası inşaat firmalarının, insanların, makamların, ufacık bir rant için binlerce yıldır devam eden habitat alanını yok etmesini üzülerek gözlemliyor ama ellerinden bir şey gelmiyor. Bölgenin duyarlı insanları, kısıtlamadan sonra tüm sivil toplum örgütlerinin katılımı ile yerinde tesbit yapacak, inşaatı telin edecek” şeklinde konuştu. Güler son olarak Alaçatı sulak alanının resmi olarak sulak alanlar listesine girmesi gerektiğini ve bu bölgenin ranta kurban gitmeden, sulak alanın betonlaşmasına, doğal dengenin bozulup yok edilmesine karşı çıkılması gerektiğini söyledi.



 

Haber Merkezi