Anneler madde bağımlılığına karşı direniyor: Rehabilitasyon merkezi kurulsun!

Bağımlılıkla mücadele eden anneler kurdukları dernek ile İzmir’de ilaçsız bir rehabilitasyon merkezinin kurulmasını istiyor. Ülkenin maddeye teslim olduğunu belirten anneler, devletin görevini yerine getirmesini bekliyor


  • Oluşturulma Tarihi : 03.03.2025 10:07
  • Güncelleme Tarihi : 03.03.2025 10:07
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Anneler madde bağımlılığına karşı direniyor: Rehabilitasyon merkezi kurulsun!

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER / 13 sene oğluyla beraber madde bağımlılığına karşı mücadele eden Necla Sivaşan, 2023 yılında kurduğu Bağımlılık ile Savaşan Aileler Derneği (BASADER) ile madde bağımlığına karşı ailelerin yanında yer alıyor. İstanbul’da Pusula Ayık Yaşam Derneği Ayık Yaşam Derneği Derneği ile ortak hareket eden dernek madde bağımlısı çocukları buraya yollayarak ilaçsız bir tedaviyle çocukların sosyal hayata dönmesini sağlıyor. 5 bine yakın anne ile hareket eden Sivaşan, şimdiye kadar sadece İzmir’de 700’e yakın çocuğu madde bağımlığından kurtardı. İstanbul’da bulunan Pusula Ayık Yaşam Derneği Ayık Yaşam Derneği Derneği’ne ait rehabilitasyon merkezi gibi bir alanı İzmir’e kazandırmak için mücadele eden BASADER, büyükşehir, valilik ve merkezi hükümetten destek bekliyor. Sık sık Ankara’da TBMM’de milletvekilleriyle bir araya gelen BASADER, seçimlerden önce verilen sözlerin tutulmasını istiyor. İzmir’de kurulacak rehabilitasyon merkezi ile daha çok çocuğun kurtarılacağı, aktivite alanları ile eğitimler ile çocukları sosyal hayata ilaçsız bir şekilde adapte olması hedefleniyor.

"BİR KEREDEN BİR ŞEY OLMAZ"

Çocuğunun madde bağımlısı olma sürecini anlatan Sivaşan, çocuğunun maddeyi bırakması için hacı-hocalara bile gittiğini söylüyor. Sivaşan, “13 yaşında madde bağımlısı olan oğlumla beraber mücadele ettik. 13 yıl madde bağımlısı bir çocukla yaşadım, bizim hikayemiz farklı… Çok acılar yaşadık. Oğlumun bağımlı olduğunu öğrendiğimde beynimden vurulmuşa döndüm… Arkadaşlarıyla beraber denize girmeye gidiyorlar, orada arkadaşları madde kullanması için ısrar ediyor. İlk etapta kabul etmiyor, tepki gösteriyor. ‘TV’de görmüyor musunuz? Ne kadar kötü bir şey bu!’ diyerek kullanmıyor. Ama arkadaşları ısrar ediyor. ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyerek ilk defa kullanıyor. ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyerek gençler, çocuklar çok büyük hatalar yapıyorlar. Denizden döndükten sonra mahallede ‘Bize sigara çal’ diye isteklere bulunuyorlar. 2012’de sigara çalarak ilk suçunu işledi. İlk başta inanamadım. Sonra hemen araştırmaya başladık. Madde bağımlısı olup olmadığından şüphelendim. Kızımda da aynı şekilde ‘Bende şüpheleniyorum’ dedi. Biz de bir oyun oynamaya karar verdik. Kızım ameliyat olacağını ve kan lazım olduğunu söyledi. Oğlum da hemen kabul etti. Biz kanı aldık, teste gönderdik. Test sonucunu öğrendiğimde dolmuştaydım, kızım aradı ‘Anne, kanında madde tespit edilmiş’ dedi. Dolmuştan bağırarak indim, hastaneye doğru koşarak gittim. İnsanlar birinin öldüğünü zannetti. Doktora ne yapmam gerektiğini sordum. O da bana ‘Yarın al, buraya getir’ dedi. Daha sonra perişan bir halde eve geldim. Oğlumu karşıma alarak ‘Artık inkâr etme, bana net ol’ diye konuşmaya başladım. ‘Geleceğini yakma, sonuna kadar arkandayım, yeter ki bırak bunu’ dedim. Bana oyun oynadığımızı söyledi, evet, ‘senin geleceğin için oyun oynadım’ dedim. Bana tüm süreci anlattı. Aldım onu AMATEM’e götürdüm. Bana bir torba ilaç verdiler. Keşke götürmeseydim. Bilsem bu kadar ilaç vereceklerini hiç götürür müydüm? Ama işte bilmiyordum. Doktoru ile görüştüm, ne yapmam gerektiğine dair bilgi almak istedim ama doktor, hasta mahremiyeti diyerek bana bilgi vermedi. ‘İlaçlarını kullansın, bir ay sonra gelsin’ dedi. Oğlum ilaçları kullanmaya başlayınca daha kötü olmaya başladı. İlaçlar fayda etmedi, çocuk daha çok agresif olmaya başladı. Ben sadece ilaçlarını içiyor zannediyorum, meğer o ilaçları madde ile karıştırıp içmeye devam ediyormuş. Daha kötü olmaya başlayınca ‘Bu ilaçlar beni öldürecek’ deyip kullanmayı bıraktı. Aldım yine hastaneye götürdüm, yine yine yine… 2012’den beri kullandığı ilaçların reçeteleri hala duruyor bende. Bazen diyorum ki ‘Oğlum ne kadar çok ilaç içmiş, neler yapmış kendine ve ben, anne olarak, oğlum kurtulsun diye ne yollara başvurmuşum?’ Eğitimlere yazıldım, bilinçlenmeye çalıştım. Hacı hocalara gittik. Şurada bu hoca var dediler, hemen gittik. Oraya giden düzeliyor dediler, hemen gittik. Paralar verdik. Suyuna, yemeğine şunu koy dediler, hepsini yaptık. Aileler bilinçsiz olduğu için her yolu deniyor, denize düşen yılana sarılır diye, gitmediğimiz il kalmadı” diye konuştu.

“15-20 YILIMIZ BOŞA GİTTİ”

Oğlunun askerde bağımlı olduğunu kabul ettiğini ifade eden Sivaşan, oğlunun madde bağımlılığı nedeniyle çok fazla maddi yükün altına girdiğini söylüyor. Sivaşan, “O dönemlerde çok kaybımız oldu. Evden eşyalarım gitti. Çevreye gırtlağa kadar borca battık. Taksiyle eve geliyor, kapıda taksici parasını istiyor. Kimin parasını çaldıysa gelip benden istiyor. Etrafa sürekli para dağıtıyoruz. Bir yandan maddi sıkıntı, bir yandan manevi sıkıntılar yaşadık. Terzi dükkanım vardı, oradan kazandığımızı borçlara veriyorduk. En son askerlik çağı geldi. Askere gönderelim, belki düzelir dedik. Askere gittikten sonra madde krizleri başlamış. Kriz başlayınca ne yapacağını bilememiş. İşte o zaman bağımlı olduğunu anlıyor. 20 yaşına kadar bağımlı olduğunu kabul etmeyen çocuk askerde krize girince anlıyor bağımlı olduğunu. Benim bir oğlumda uzman çavuştu. Soyadı benzerliğinden numarayı alıp beni arıyorlar, durumu bildiriyor. Bende onlara ‘Benim oğlum madde bağımlısı, lütfen onu bir psikoloğa gönderin’ dedim. Kriz hali devam ediyor tabi. En azından bir iğne vursunlar. Sağ olsunlar ilgilendiler. Daha sonra 10 günlük bir hava değişimine geldi, en son Kars’a gönderdiler, orada da yapamadı, çürük raporu verip geri yolladılar. Askerden döndükten sonra tedaviye tekrar başladık. Vasilik ve zorunlu tedavi çıkardım. Kendisi müzisyendi, oradan kazandığı para ile madde alıyordu. Ama bulamadığı zaman bize bulaşıyordu. Sayısız kere evden kaçtı, sokaklarda kaldı aylarca. Bazen de biz almadık eve. Çok acı günler yaşadık, kendisi de biz de. Biz aileler olarak kendimizden geçtik. Bizim de çocuklarımızın da geçen 15-20 senesi boşa geçti. Çocuklarımızın sosyal yaşantısı, hayatı, hayallerinin hepsi maddeye kurban gitti. Çocukların algılama, muhakeme güçleri kayboldu. Sokakta madde bağımlısı bir gence denk geldim. Çocuğa ‘Madde bulmak için yapacağın en kötü şey ne olur?’ dedim. Cevabı beni şok etti: ‘Annemin karnında olsa annemin karını deşer yine alırım’ demişti” şeklinde konuştu.

“KENDİ BACAKLARINI KIRDIRDI”

Oğlunun madde bağımlılığından kurtulmak için tuttuğu iki kişi ile kendi bacaklarını kırdırdığını anlatan Sivaşan, “Bu süreç bizim 13 senemizi aldı. Şu anda 26 yaşında. İçmeye başladıktan 6-7 ay sonra öğrendim. Benim oğlum maddeden kurtulmak için çok mücadele verdi. Kendini eve hapsetti. Aylarca sokakta kaldı. İZBAN’larda yatıyordu. Çimlerde bulduğum, metruk binalarda bulduğum oldu. Kendinden vazgeçmişti. Bir deri bir kemik kalmış, ölüm derecesine gelmişti. Sokakta iki kişi bulup, ‘Benim bacağımı kırın. Felç kalayım ki bir daha maddeye gitmeyeyim’ diyor. Bizde o sırada evdeydik, onlarda geldi. Ben bilmiyordum oğlumun bacağını kıracaklarını. Oğlum ve iki adam beraber eve geldiler. Beni dışarı attılar. Abisine, babasına ‘Siz de çıkın’ dedi. ‘Bize canım acımayacak, acıyı ben hak ediyorum. Ben maddeye düşerek hem sizi hem kendimi bitirdim. Tekerlekli sandalyeye muhtaç kalırsam maddeyi bırakırım’ diyor. Sonra vurmaya başlıyorlar. Bacakları kanlar içinde kalmış, parçalara ayrılmıştı. Hemen alıp hastaneye götürdük. Oğlum madde yüzünden ne hale geldi diye kendimden geçtim. Abisi aldı kardeşini kucaklayıp hastaneye götürdü. Polis gelip ne oldu diye sordu? ‘Abi ben madde bağımlısıyım, alışveriş sırasında paralarını vermedim diye beni dövdüler’ dedi, şikayetçi olmadığını da söyledi. Aldık eve getirdik, her şeyi yaptık, vitaminler aldık. Kemik suları kaynattık. Ailecek seferber olduk iyileşsin diye. 29 gün boyunca kullanmadı. O süreçte abisi hiç başından ayrılmadı, bir bebeğe nasıl baktıysa kardeşine de öyle baktı. 29’uncu gün abisi işe gitti bende markete indim, döndüm bir baktım yine yok. İki bastonla, cebinde parası olmadan gitmiş. Hemen abisini aradım, işini bıraktı geldi. Karşıyaka’da yakaladık bunu. Biz getiriyoruz o kaçıyor, biz getiriyoruz o kaçıyor… Ege’ye yatırdım olmadı, Manisa’ya götürdüm almadılar, ayakta tedavi olsun dediler. Bu süreçte 3 kere intihara kalkıştı. Telefonuna takip uygulaması yükleyip, takip ediyordum. Bir gün çatıya çıkmış. Uygulamadan bir baktım yaşadığımız binada görünüyor. Abisine çatıya çıkmış olabileceğini söyledim. Koştur koştur 6’ıncı kata çıktık. Binanın ucunda kulaklık kulağında sallanıyor. Hiç kimseyi duymuyor, görmüyor. Emniyeti, itfaiyeyi aradık. Abisi onu oyalamaya başladı. Beni aşağı yolladı, ‘Sen görme’ dedi.  ‘Artık dayanamayacağım’ diyor. Ben aşağı indim ne zaman atlayacak diye bekliyorum. Abisi en son ‘kolumu kanadımı kırma, bu acıyı bize yaşatma’ deyip bundan sonra artık evde içmesine izin verdi sırf ikna olsun diye. İkna oldu, eve indik. Yemeğimizi yedik, üstünü giydirip yatırdık. Sabah bir uyandık oğlum yine yok” şeklinde konuştu.

BİR KELİME HAYATINI DEĞİŞTİRDİ

Oğlunun madde bağımlılığından kurtulmak için çok mücadele ettiğini söyleyen Sivaşan, bir kelimenin oğlunun hayatını nasıl değiştirdiğini şöyle anlatıyor: Bu süreçte madde bağımlılığı benim kırmızı çizgim oldu. Her tedaviye götürdüm, her ile gittim, hastanelere gittik, her yolu denedim. Tüm sistemleri uyguladım. Hiçbiri fayda etmedi. Bir arkadaşım, Pusula Ayık Yaşam Derneği Ayık Yaşam Derneği Derneği’nin sosyal medya hesabından Fatih Budak diye birini görmüş ve bana gösterdi. Ben de hemen oğlumu buraya göndermeliyim dedim. Fatih Budak’ı aradım, o sırada 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi gerçekleşmişti. Bize, “15 gün bekleyin. Biz gelince alalım” dediler. O arada da oğluma, “Seni bu derneğe götüreceğim” dedim. İlk başlarda “Ben gitmem” dedi. Onların yayımladığı bir videoda, “Bağımlılık irade değil, nefistir” cümlesi benim oğlumun hayatını değiştirdi. Ben buraya gideceğim, diye bize söyledi. En son kendisi Fatih Budak’ı arayarak, “Hocam ne olur beni artık alın” dedi. O da “Hemen atla gel” diyor. Eşyalarını hazırlamaya başladım. Ama düzgün bir parça elbisesi bile yoktu. Çünkü ne alsak götürüp satıyordu. Son model ayakkabı alıyorduk, götürüp satıyordu, eski püskü terlikle geri geliyordu. Kalktık gittik. Fatih Budak’a, “Eti senin kemiği benim. Ya oğlumu düzelt ya da ölüsünü yolla. Ben artık oğlumun gözümün önünde erimesini istemiyorum. Sabah namazlarında seccadeye başımı koyup ağladığımı biliyorum. Hangi sokakta ölüsünü bulacağız, ölüsünü kim getirecek? diye ödüm kopuyor” dedim. Pusula Ayık Yaşam Derneği Ayık Yaşam Derneği’ya bıraktım, sonra bir arkadaşımda 5-6 gün kaldım. O 5-6 gün kimse beni aramadı. Sonra ben aradığımda bir sorunun olmadığını söylediler. 3 ay böyle sorunsuz devam etti. Sonra mezun olmasına yakın ablasını arayıp, “Mezun olmama az kaldı ama ben hala kendime güvenmiyorum. İzmir’e gelmek istemiyorum. Ben burada nasıl kalabilirim?” diye soruyor. Bende bunu duyunca hemen derneği aradım. Ne yapabiliriz diye sordum. Oğlum orada 1,5 sene danışmanlık yaptı. Bu son 2 yılda da hiç madde kullanmadı.

"DERNEK DEĞİL ANNEYİZ!"

Tek başına verdiği mücadelenin dolayı yalnız kaldığını ifade eden Sivaşan, BASADER’in kurulma hikayesini şöyle anlatıyor: İki telefon hırsızlığı vardı, onu ödedik. Bir de içicilik suçu vardı. Bunlar kamu davasına döndü. Verilen önceki cezalar ile birlikte hepsi toplandı, o yüzden 11 aydır içeride. 18 aydır da sigarayı bıraktı. Cezaevinde iyi halden puanlar topladı. 2027 yılında şartlı salıverilmesini bekliyoruz. O dokuz yıl içerisinde hiç durmadım, Ankara’ya TBMM’ye gittim, milletvekilleri, bakanlarla görüştüm. Hep tek şahıs olarak gidiyordum. Tek başıma mücadele ediyordum. Hangi bakan hangi vekil ile görüşsem bana faydası dokunur diyordum. Bu süreçte elimizden geleni bireysel yapmaya çalışıyorduk. Ankara’ya gide gele tanınmaya başlandık, sosyal medyada aktif olmaya başladık. Bu süreçte kapısını çalmadığımız kaymakamlık, vekil, belediye kalmadı. Ne zaman yetkili birinden randevu talep etsek bize, “Dernek misiniz?” diye sorarlardı. ‘Hayır, anneyiz’ diye cevap veriyordum. En son dayanamadım. Arkadaşlarım ile beraber toplandık, konuştuk. 2023 Aralık ayında Bağımlılıkla Savaşan Aileler Derneği'ni kurduk. Derneğimiz yeni bir dernek ama 4-5 yıldır bir mücadelenin içindeyiz. Merkezimiz İzmir’de ama 81 ile ve ilçelerde 5 bine yakın anne bizimle beraber. İki tanede baba bizimle. Derneğimizi kurduktan sonra çalışmalarımıza resmi olarak başladık. Bağımlı çocukların anneleri bize ulaşıyor, onları Pusula Ayık Yaşam Derneği Ayık Yaşam Derneği Derneği’ne göndererek tedavi etmeye çalışıyoruz. 700’e yakın çocuğu sadece biz İzmir’den gönderdik. Çocuklarımız orada tedavi oluyorlar. Mezun oluyorlar. Mezun olan her kişi için pasta alıp kutlama yapıyoruz, bağımlılıkla mücadele ettiği için teşekkür ediyoruz. Ailelere eğitimler veriyoruz, ne yapmaları gerektiğine dair. Oradan mezun olup iş kuran, aile kuran insanlar var.

"İLAÇSIZ TEDAVİYİ SAVUNUYORUZ"

İzmir’de bir rehabilitasyon merkezi kurmak istediklerini söyleyen Sivaşan, burada ilaçlı tedavi yerine eğitim ve etkinliklerle bağımlılıkla mücadele etmek istediklerini ifade ediyor. Sivaşan, “Pusula Ayık Yaşam Derneği Ayık Yaşam Derneği Derneği kurucusu Fatih Budak da 10 yıllık bir bağımlıymış ama annesinin ölmeden önce kendisine, ‘Eğer maddeyi bırakmazsan sana hakkımı helal etmem’ demesiyle maddeyi bırakıyor. Kurtulunca da kendi gibi çocuklara yardım etmeye başlıyor. Biz İstanbul’daki bu merkez gibi bir merkezi İzmir’de de kurmak istiyoruz. İlaçsız bir tedaviyi savunuyoruz. Yeri geldiğinde tabi ki ilaçlı tedaviye de karşı değiliz ama burada esas olan iradedir. Kişinin iradesi olmadıktan sonra istediğiniz kadar ilaç verin bir etkisi olmaz. Ormanlık bir alanda prefabrik bir ev olabilir, bambu evler olabilir ya da villa olabilir, İstanbul’daki gibi. İçinde havuzu olacak, aktivite alanı olacak, sineması, el sanatları alanı olacak. Kişiyi hayata hazırlamamız gerekiyor. Çünkü o kadar uzun süre bağımlı kalıyorlar ki hayatlarını unutuyorlar. Nasıl yaşanması gerektiğini unutuyorlar. Hayatın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorlar. Nasıl işe girilir, nasıl çalışılır ya da bir toplumda nasıl davranılacağını unutuyorlar. Burada bunlar baştan tekrar öğretiliyor” dedi.

"DEVLET BİZE ALAN TAHSİS ETSİN"

Siyasilerin kendilerine verdikleri sözleri yerine getirmesini istediklerini belirten Sivaşan, “Bu alan için Büyükşehir, siyasi partilere, milletvekilleriyle görüştük. TBMM’ye gittik. Belediye başkanları ile görüşüyoruz. Partiler seçim zamanı bize çok vaatte bulundular, yapacaklarının sözünü verdiler. Ama seçildikten sonra gittiğimizde ‘Bütçemiz yok’ diyorlar. Biz ailelerin bir alan kiralayıp, üç öğün yemek verebilecek, aktivite alanlarını sağlayacak bir bütçesi yok. Devlet bize bir alan tahsis edebilir. Alan çok ama elini taşın altına koyan yok. Hatta belediye başkanlarına gelin sizi İstanbul’daki merkeze götürelim, yerinde görün dedik. Siyasi parti ayırmaksızın hepsine gittik, valiliğe gittik. İzmir’de çok fazla madde bağımlısı var. Bu ülkemizin geleceği için karanlık bir tablo. Bu rehabilitasyon merkezini İzmir’de de kuralım. AMATEM ya da ÇAMATEM’de ilaçla tedavi yapılıyor. 21 gün burada tedavi görüyorlar ama daha sonrasında torba torba ilaç ile eve yolluyorlar. Bu çocuklar o ilaçlar ile tedavi olamazlar. Kişi gönüllülük esasına göre bırakmak istemezse asla bırakmaz. Bu insanlar bağımlı olduğu için kendi kararlarını alamıyor. Anayasanın 58. Maddesinde de belirtiliyor. Madde bağımlısı bir kişi ‘Tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunda belirlenen esaslar uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi için kişinin hürriyetinden yoksun bırakılabileceği’ yazıyor. Yasada belirtiyor ama uygulamada maalesef görmüyoruz. UNICEF madde bağımlılığına karşı hem emniyet ayağı hem de tedavi ayağı için bir bütçe ayarlamış zaten. Bütçe sadece doğru yere kullansınlar” diye konuştu.

"MADDEYE ULAŞILABİLİRLİK ÇOK KOLAYLAŞTI"

“Maddeye ulaşılabilirlik çok kolaylaştı” diyen Sivaşan, “Sosyal medya özentiliği çocukların hayatını kaydırdı. Şimdi istesem bir mesaj ile buraya madde getirtebilirim. Kuryeler ekmek arası madde getiriyor. Pazarcılar kasa altında madde satıyor. Sokak başları, apartman önleri madde kutularıyla dolu. Güvercin besleyenlerin çoğu madde satıyor. Çünkü güvercinin dışkı kokusu maddeyi bastırıyor. Dağda belki terörist kalmadı ama ülke maddeye teslim olmuş durumda. 5 kişilik ailenin 4’ünün madde bağımlısı olduğunu gördüm. Annesi bağımlı çocuklar gördüm. Çocuğu bağımlı anneler gördüm. Ülke teslim olmuş durumda artık buna dur demeliyiz. Kurtaralım ülkeyi, çocukları…” diyerek sözlerini tamamladı.

HABER MERKEZİ

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ