AYM’nin ‘hak ihlali’ kararına rağmen tahliye reddi: Tayfun Kahraman kimdir?

Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararına rağmen Dr. Tayfun Kahraman tahliye edilmedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı hukuk çevrelerinde tartışma yarattı.

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
AYM’nin ‘hak ihlali’ kararına rağmen tahliye reddi: Tayfun Kahraman kimdir? haberinin görseli

Türkiye'nin yakın siyasi ve hukuki tarihinde derin izler bırakan Gezi Parkı Davası'nın kilit isimlerinden Dr. Tayfun Kahraman ile ilgili hukuk süreci, son günlerde yaşanan Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uyulmaması kriziyle yeni bir boyut kazandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM'nin "hak ihlali" kararına rağmen, Kahraman'ın infazının durdurulması, tahliyesi ve en önemlisi yeniden yargılanma yönündeki taleplerini reddetti. Mahkemenin, ülkenin en yüksek yargı merciini dahi hedef alan sert gerekçesi, hukuk camiasında büyük yankı uyandırdı.

DR. TAYFUN KAHRAMAN: KENT AKTİVİZMİNDEN CEZAEVİNE UZANAN ZORLU KARİYER

1981 İzmir doğumlu olan Dr. Tayfun Kahraman, özgeçmişinde şehir plancısı, akademisyen ve bürokrat kimliklerini bir arada taşıyan dikkat çekici bir isim.

Mesleki ve Akademik Çizgisi: Yıldız Teknik Üniversitesi'nde başladığı kentsel planlama eğitimini, aynı alanda yüksek lisans ve doktora ile taçlandırdı. Kariyerinin önemli bir bölümünde, meslek örgütü olan TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi'nde başkanlık yaparak kentsel meselelerde aktif rol oynadı. Tutuklanmadan önce ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesinde kritik bir görev üstlenerek Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı olarak görev yapmaktaydı. Aynı zamanda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak akademik çalışmalarını sürdürüyordu.

Gezi Parkı Sürecindeki Rolü: Kahraman'ın kamuoyunca geniş kitlelerce tanınması, 2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları sırasında Taksim Dayanışması Sekreteryası üyesi olarak sivil platformun sesi olmasıyla gerçekleşti. Bu aktivist duruşu, kendisini Gezi Davası'nın sanık sandalyesine taşıyan sürecin de başlangıcı oldu.

GEZİ DAVASI VE YÜKSEK CEZA

Şehir plancısı Kahraman, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçuna yardım etmek iddiasıyla yargılandı ve yargılama sonucunda 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu karar, Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından 28 Eylül 2023 tarihinde onanarak kesinleşti ve Kahraman cezaevine girdi.

AYM KARARI: 'HAK İHLALİ VAR' DEMİŞTİ

Tayfun Kahraman, mahkûmiyet kararının ve tutukluluk halinin anayasal haklarını (adil yargılanma, kişi hürriyeti ve güvenliği) ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.

AYM'nin Tespiti: Yüksek Mahkeme, 31 Temmuz 2025 tarihinde Kahraman'ın adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermişti. 17 Ekim 2025'te yayımlanan gerekçeli kararda, Kahraman'ın eylemleri ile Gezi eylemlerindeki şiddet olayları arasında somut bir illiyet bağı kurulamadığı vurgulanmış, ayrıca Yargıtay aşamasında hükme esas alınan bazı delillere karşı Kahraman'ın savunma yapma imkânından yoksun bırakılarak silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği belirtilmişti. AYM, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine hükmetti.

YEREL MAHKEME'DEN EMRİ VAKI RET: 'YETKİ GASPI' GEREKÇESİ

AYM'nin bu kesin hükmüne rağmen, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden gelen karar, hukuk gündemine bomba gibi düştü. Mahkeme, Tayfun Kahraman'ın tahliye, infazın durdurulması ve yeniden yargılama taleplerini reddetti.

Kritik Gerekçe: Yerel Mahkeme, kararında Anayasa Mahkemesi'ni hedef alarak, AYM'nin yetki gaspı’nda bulunduğunu savundu. Mahkeme, AYM'nin bireysel başvuruda kanun yolunda incelenmesi gereken konuları inceleyemeyeceğini, "süper temyiz" makamı gibi hareket edemeyeceğini öne sürdü. Bu gerekçe, anayasal hiyerarşi ve yargı bağımsızlığı tartışmalarını alevlendirecek nitelikte.

Bu karar, daha önce Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay hakkında verilen benzer hak ihlali kararının da yerel mahkemece uygulanmamasıyla başlayan anayasal krizin derinleştiği şeklinde yorumlanıyor. Yüksek yargı ile yerel yargı arasındaki bu gerilim, yargının işleyişi ve temel hak ve özgürlüklerin korunması konusunda ciddi endişelere neden oluyor.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.