- Gündem
- 19.07.2025 14:56
Sayfa Yükleniyor...
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, katledilen Ayşe Tokyaz için ses yükseltti. Hem emniyet güçlerini hem de basını eleştiren platform, “Kadınların şiddet görmeden önce başvurduğu hiçbir mekanizma artık işlemiyor. Ayşe’yi koruyamayan sistemin her gün yeni kadınları ölüme gönderdiği ortada” dedi
Polislik mesleğinden ihraç edilen Cemil Koç tarafından katledilen Ayşe Tokyaz için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu harekete geçti. İstanbul’da düzenlenen eylemin ardından farklı illerde de seslerini yükselteceklerini belirten platform üyeleri, Tokyaz cinayetinde ihmali olduğunu iddia ettikleri kolluk kuvvetlerinin ve yargı mekanizmasının da takipçisi olacaklarını açıkladı. Platformun İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, “Biz yalnızca kadın cinayetlerinde davaları takip etmiyoruz, kadınları korumayan kamu görevlilerinin de yargılanmasını sağlıyoruz. Serpil Erfındık, Ezgi Zerkin, Hülya Şellavcı gibi birçok örnekte olduğu gibi, Ayşe Tokyaz cinayetinde de ihmali olan herkesin peşini bırakmayacağız” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak Ayşe Tokyaz cinayeti özelinde İstanbul’da eylem yaptıklarını ve bu eylemleri farklı illerde de gerçekleştireceklerini kaydeden Osmanoğulları, “Biz dava takibi yapan bir kadın örgütüyüz. Öldürülen kadınların, istismara uğrayan çocukların davalarını yıllar sürse de takip ediyoruz. Dava takibi ile birlikte gönüllü avukatlarımız ile hukuki destek sağlıyoruz. Ayşe Tokyaz’a da adalet sağlatana kadar hem hukuki hem de kamuoyu oluşturmak adına her türlü desteği vereceğiz. Aslında toplumun büyük bir çoğunluğu kadın mücadelesi sonucunda kadın cinayeti, kadına yönelik şiddet olaylarında çok büyük bir tepki veriyor. Bunun en iyi örneğini sosyal medyada görüyoruz. Fakat basın yıl olmuş 2025 hala bir kadın cinayeti haberini verirken ‘kusurlu kadınmış, öldürülmeyi hak etmiş’ gibi sunuyor. Kadın cinayeti haberlerinde ilk çıkan genelde yanlış ve kadını suçlayan bir dille veriliyor. Bize ulaşan ailelerin büyük bir çoğunluğu ilk bu haberler düzeltilsin istiyor. ‘Gece dışarıya çıkan kadın öldürüldü, barışmak istemedi öldürüldü, 5 yıldızlı otelde, lüks plazada öldürüldü, boşandığı eşini yanında erkek gördü diye öldürdü, aldatıldığı şüphesiyle öldürdü vs… Büyük bir çoğunluğu sadece dikkat çekmek için atılan manşetler, cinayeti meşrulaştıran dil, cinayetin önüne geçen ifadeler… Tabi basın dahi ataerkil bir zihniyete sahip insanların elinde olduğu için tıpkı ataerkil yargı sistemi gibi failler ile empati kurup haberi de o şekilde veriyor. Basın, kadın cinayeti haberini verirken cinsiyetçi dil kullanmadan, olayın kadının kadın olmasından kaynaklı cinayet olduğunu haber yapmalı. Toplum üzerine düşeni yapar o zaman!” çıkışında bulundu.
Kadınların şiddete uğramadan önce başvurdukları mekanizmaları da değerlendiren Osmanoğulları, “Ne yazık ki Türkiye’de artık böyle bir mekanizma yok. İstanbul Sözleşmesi vardı, orada çok net şunu ifade ediliyordu; Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar üret ve kadın şiddettin hiçbir türlüsünü yaşamadan kadını koru! Kadın, ‘şiddet görme ihtimalim var, kendimi güvende hissetmiyorum’ diyorsa koruyucu önlem al. Bakınız, ‘Kadının beyanı esastır’ ifadesini kamuoyunda tartışmaya açtılar. Kadın şiddet görmediği halde ‘şiddet görme ihtimalim var’ deyip erkeklere uzaklaştırma, kendisine de koruma kararı çıkartıyormuş. Erkekler mağdur oluyormuş. Bir anda mağdur erkekler türedi ve gerçekten kadınları şiddetten koruyan, kadına yönelik şiddetin önüne geçen İstanbul Sözleşmesi’nden çıktılar. Bizim ülkemizde ne yazık ki bırakın şiddet görmeden önce kadınların şikayetini alan birimi, şiddet sonrası bile mekanizma çalışmıyor” ifadelerine dikkat çekti.
“İstanbul Sözleşmesi’nden çıktılar, ‘6284’ümüz var’ dediler, peki ne yapıyorlar?” sorusunu yönlendiren Osmanoğulları, şunları ekledi: “Her fırsatta onu da tartışmaya açıyorlar, içini boşaltıp etkisizleştiriyorlar. Tıpkı Ayşe’de olduğu gibi kadınları karakollardan geri gönderiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmanın kadınlar açısından nasıl bir şey olduğunu ve neye yol açtığını dikkat çekici bir şekilde ifade etmek gerekir. Şu örnekleri verebiliriz: Sokak hayvanlarını katletme yasası daha yasallaşmadan dahi birçok yerde sokak hayvanları vahşice öldürüldü. Yine doğayı, zeytinlikleri yok etme yasası ile ormanlarımız, meralarımız yok edildi. Önlenebilir, hemen müdahale edilebilir olan yangınlar önlenmedi, ormanlarımız yandı, yeterli müdahale yapılmadı. İşte İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak da kadınları önlenebilir olmasına rağmen vahşice öldürülmelerine sebep oldular. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra kadınlar vahşice, hunharca öldürüldü ve tüm bunları yayınladığımız verilerde de açıkça görüyoruz” bilgisini paylaştı.
KADINLARIN HAKLARINA SALDIRI
Koruma kararlarının verilmeyişinin de uygulanmayışının da tamamen siyasi iktidarın kadın politikalarından kaynaklandığını öne süren Osmanoğulları, “Peki, kadınları şiddetten korumak yerine onlar ne yapıyor? Aile odaklı, güçlü aile politikaları hayata geçirmeye çalışıyor. Kadınların medeni kanun haklarına saldırıyor, kadınları kamusal alandan çekip, şiddet gördüğü evlere hapsedip, en az 3 çocuk doğurup her türlü şiddete boyun eğmeleri isteniyor. İktidarın bütün politikaları kadın düşmanlığı üzerine… Kadınları korumak ile yükümlü olan bakanlar çıkıp kadın bedeni üzerinden gerici söylemler söylüyor. Kadın düşmanı politikaları hayata geçirmeye çalıştıkça kolluk kuvvetleri de kadınları korumuyor, şikayete gelen kadınların ise şikayetini almıyor ve tıpkı Ayşe’de olduğu gibi…” cümlelerini kullandı.
HESABINI BİZ SORACAĞIZ
Osmanoğulları son olarak ise şu mesajı verdi: “Tabi ki burada koltuğun ihmali söz konusu. Biz platform olarak kadınları korumayan kolluk kuvvetlerinin de peşini bırakmıyoruz. Tıpkı Serpil Erfındık’da olduğu gibi… 10 yıl sonra korumayan kamu görevlilerinin yargılanıp ceza almasını sağladık. Öte yandan; Hülya Şellavcı, Ezgi Zerkin’i de korumayan görevliler hakkında dava açıldı ve kazanıldı. Son olarak siyasi iktidar bir an önce güçlü aile politikalarından vazgeçip İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284’ü etkin uygulamalı. Yoksa bu ülkede öldürülen korunmayan her kadının sorumlusu kendileridir. Ayşe’nin de koruyamadıkları her kadının da hesabını biz soracağız. Tek bir kadın öldürülmeyene kadar eşit, özgür yaşayana kadar mücadele edeceğiz.”