- Gündem
- 27.06.2025 00:14
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası raporuna göre; çayır ve meralarda son 15 yılda 30 milyon hektarlık bir kayıp yaşandı. Raporda önemli uyarılarda bulunuldu
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası raporlarından derlenen bilgilere göre dünyada gelişmiş ülkelerde kaba ve yem ihtiyacının yüzde 80-90’ı çayır ve meralardan karşılanırken, Türkiye’de bu oranın nadas alanları dahil olmak üzere yüzde 40’larda kaldığı belirtildi. Türkiye’de tarıma açılmış olan çayır ve meraların 44 milyon hektardan 14 milyon hektara düştüğünü belirten raporda; “Anayasa’nın hükmüne uygun olarak 1998 yılında Mera Kanunu yürürlüğe girmiştir. Mera Kanunu’nun 14. maddesinde ‘tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı’ belirtilmiştir. Ancak bu madde 2004 yılına kadar muhafaza edildikten sonra yapılan değişikliklerle beraber mera ve çayırların yerleşim alanlarına açıldığı” belirtildi.
BÜYÜK KAYIP!
Mera şartlarında yapılan hayvancılığın karlı bir hayvancılık olduğunun vurgulandığı raporda, çayır ve meralarda yaşanan büyük düşüşün sebepleri anlatıldı. Raporada, “Hayvan beslemede önemli bir yeri olan çayır ve meralar büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde 1950’li yıllardan itibaren tarıma açılmış olan çayır ve meralar 44 milyon hektardan 14 milyon hektara düşmüştür. Bu azalmanın yanı sıra aşırı ve düzensiz otlatma sonucu mera arazileri ağır tahribata uğrayarak fakirleşmiş, verimliliğini kaybetmiş ve büyük ölçüde erozyona maruz kalmıştır. Mevcut meralar hayvan varlığımızın kaba yem ihtiyacını karşılayacak durumda değildir. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde kaba yem ihtiyacının yüzde 80-90’ı çayır meralardan karşılanırken, ülkemizde bu oran nadas alanları dahil yüzde 40’ları bulmamaktadır. Ülkemizde mera alanlarının azalmasının başlıca nedenleri, bu alanların işlemeli tarıma açılmasının yanı sıra erken ve aşırı, başka bir deyişle kontrolsüz ve bilinçsiz otlatmadır” denildi.
YASA 2004’E KADAR MUHAFAZA EDİLDİ
Raporda ayrıca mera ve çayırlar ile ilgili yapılan düzenlemelerin nasıl sonuçlar ortaya çıkardığı da detaylıca anlatıldı. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ‘Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması’ başlıklı 45. maddesi ile devlete tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek görevi verilmiştir. Anayasa’nın bu hükmüne uygun olarak da 1998 yılında Mera Kanunu yürürlüğe girmiştir. Mera Kanunu’nun 14. maddesinde ‘tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı’ belirtilmiştir. Mera Kanunu 2004 yılına kadar mevcut haliyle muhafaza edilmiştir. Kanunda 2004 yılında yapılan değişiklik ile ‘Geçici Madde 3’ ilave edilmiştir. Bu madde ile belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacının değiştirileceği hüküm altına alınmıştır. Kanunun ‘Mera, Yaylak ve Kışlakların Korunması’ başlıklı 19. maddesi ve ‘Yükümlülükleri Yerine Getirmeyenler’ başlıklı 27. maddesi ile gereği yapılacağı yerde, sağlanan imtiyazla düzen tanımazlara af getirilerek kaçak yapılar yasallaştırılmıştır. Tahsis amacı değişikliği daha önce ilgili bakanlığın Tarım ve Köyişleri Başkanlığına talebi, Maliye Bakanlığının ve valiliğin uygun görüşü üzerine Tarım ve Köy işleri Başkanlığı tarafından yapılabilirken, yapılan değişiklikle ilgili müdürlüğün talebi, mera komisyonunun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine valilikçe tahsis amacı değiştirilebileceği hükmü konmuştur. Konu daha bir baskıya açık hale getirilmiştir. 2005 yılında yapılan değişiklikle ‘Geçici Madde 3’teki imtiyaz daha da genişletilerek tahsis amacı değişikliklerinin ot bedeli dahi alınmaksızın yapılması hükmü getirilmiştir. Kanunda 2007 yılında yapılan değişiklikle meralar için sağlanan imtiyazlara ‘yaylak ve kışlaklar’ da dahil edilerek imtiyaz alanı genişletilmeye devam edilmiştir. Kanunda 2008 yılında yapılan değişiklikle de tahsis amacı değişikliği imtiyazı içerisine elektrik faaliyetleri ile jeotermal kaynaklı teknolojik seralar için ihtiyaç duyulan mera, yaylak ve kışlak arazileri de dahil edilmiştir. Mera alanları üzerindeki baskı sadece bu değişikliklerle sınırlı değildir. 2014 yılında yayımlanan kanun ile de Bakanlar Kurulunca kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilen mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacı değişikliğinin önü açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda ülke yüzölçümünün yüzde 56’sını (44 milyon hektar) oluşturan mera, yaylak ve kışlaklarımızın oranı günümüzde yüzde 19’a (14,6 milyon hektar) kadar gerilemiştir. Meralarımızın imara açılmaya değil, ıslah edilerek otlatma kapasitelerinin artırılmasına ihtiyacı vardır” ifadelerine yer verdi.
SADECE OT ALANLARI DEĞİL
Meraların sadece ot alanlarından ibaret olmadığının belirtildiği raporda ayrıca; “Bir taraftan 4342 sayılı kanunda yapılan değişikliklerle mera alanı kaybı, diğer taraftan çiftçilerimizin meraya gerekli ilgiyi göstermemesi meraları ot üreten alanlar olma özelliğinden çıkarıp verimsiz hale gelmesini sağlamaktadır. Oysa meralar; sadece ot üreten alanlar değil, gen kaynağı olması, toprağın oluşumu ve iyileştirilmesi, su tutma, su ve rüzgar erozyonunu önleme, yaban hayatı vs gibi hayati öneme sahip varlıklardır. Kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği sonuçlar ile mera alanları gitgide baskılanmaktadır. Bu durum yapılan ve yapılacak olan mera ıslah ve amenajman projeleri ile tersine çevrilmeye çalışılmalıdır. Yeni ıslah projelerine kaynak açılmalı, yem bitkisi üretim alanları ve çeşitliliği arttırılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.
Güney Afrika'nın doğa turizmi merkezi: Karoo
Muğla Fethiye’de Su Altı Cenneti Keşfediliyor