Sayfa Yükleniyor...
İzmir’de toplanan çevre komisyonu üyesi avukatlar verdikleri hukuki mücadele sırasında yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini ele aldılar. Avukat Arif Ali Cangı, “Gaziemir’deki kurşun fabrikası atıkları içinden çıkan nükleer atıklar, meselenin vahametini göstermeye yetiyor” dedi
E. ÇAĞLA GENİŞ
Türkiye’nin 25 ilinden baroların kent ve çevre hukuku komisyonları İzmir Barosu’nun ev sahipliğinde toplandı. İki gün süren çalıştay; mesleki dayanışma ve iş birliğinin sağlanmasını, ülke genelinde baroların çevre ve kent hukuku komisyonlarının ortak hareket edebilmesini, ortak çalışma yöntemlerinin oluşturulmasını, barolar arasında oluşturulacak koordinasyon ile kent ve çevre hukuku komisyonları ağının oluşturulmasını amaçlıyor. Çalıştayda hukuki mücadele sırasında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konuşuldu. Nükleer santral projelerinin gelecek için büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade eden İzmir Barosu Kent ve Çevre Hukuku Komisyonu Üyesi Avukat Arif Ali Cangı, “Gaziemir’deki kurşun fabrikası atıkları içinden çıkan nükleer atıklar, meselenin vahametini göstermeye yetiyor, aynı zamanda bizi daha fazla sorumluluk almaya çağırıyor” dedi.
YAŞAM ALANLARI KİRLETİLİYOR
Çalıştayın açılışında konuşan İzmir Barosu Kent ve Çevre Hukuku Komisyonu Üyesi Avukat Arif Ali Cangı, “Baromuz tarafından gönderilen davet mektubunda da belirtildiği gibi, küresel iklim değişikliğinin, bütün dünyada yaşamı tehdit ettiği bir dönem yaşıyoruz, etkilerini her yerde olduğu gibi ülkemizde de görmeye başladık. Bunun yanı sıra yaşamın sürmesi için gereken su, hava, toprak ile yaşam alanları kirletiliyor, kentler ve doğal alanlar ile kültürel varlıklar sermayenin kar hırsına kurban ediliyor. Yaşamı tehlikeye atan bu talan ve yağma dönemi koşullarında sağlıklı çevrede yaşama hakkının hukuki güvencelerinden ödün vermemiz düşünülemez” diye konuştu.
SÖZLEŞMELER YOK SAYILIYOR
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerdeki güvenceleri yok sayan uygulamaların yoğunlaşarak devam ettiğini belirten Cangı, “Siyanür liçi yöntemiyle altın madenciliği, sülfürik asitle nikel madenciliği başta olmak üzere vahşi madencilik uygulamaları ile ormanlar yok ediliyor, ovalar, meralar, su havzaları, yeraltı suları kanserojen ağır metallerle kirletiliyor, asit yağmurlarına uygun ortamlar yaratılıyor. Yanlış yer seçimleri ve karlılığı esas alan planlama ve izinlerle literatürde temiz enerji olarak bilinen RES’ler, JES’ler de kirletilmiş durumda. Yaşam alanlarının korunması için ciddi toplumsal hareketler oluşuyor” ifadelerini kullandı.
NÜKLEER TEHDİT
Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketlerine rağmen, nükleer enerjiden vazgeçilmediğini dile getiren Cangı, şunları söyledi: “ÇED raporunda eksiklikler var ama bu eksiklikler raporu sakatlamaz, nükleer güç santrali kurulmasına engel teşkil etmez, şeklinde hukuki olmayan değerlendirmelerle ÇED davası reddedilen Akkuyu Nükleer Santralı ile Akdeniz Havzası nükleer tehdit altında. Akkuyu’nun yanı sıra epeyce yol alınan Sinop’taki ve ardından geleceği söylenen İğneada’daki nükleer santral projeleri bugünkü ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşaması, nükleersiz bir gelecek için büyük tehdit oluşturuyor. Henüz santralimiz olmadan İzmir’in orta yerindeki Gaziemir’deki kurşun fabrikası atıkları içinden çıkan nükleer atıklar, meselenin vahametini göstermeye yetiyor, aynı zamanda bizi daha fazla sorumluluk almaya çağırıyor.”
Haber Merkezi