Sayfa Yükleniyor...
Dayanışma ve mahalle kültürünün yeniden inşa edilmesinin mecburiyet haline geldiğini belirten Karaçorlu, “Şehrin elinde böylesi bir tarihi konut stoku varken bunu değerlendirmemek eksikliktir” dedi
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü aynı zamanda Yüksek Şehir ve Bölge Plancısı Ahmet Tuncay Karaçorlu, toplum olarak yaşadığımız bu sıkıntılı sürecin, komşuluk kültürü ile dayanışmanın önemini hatırlattığını kaydetti. ‘Yerel güven’ değerlerine hızla dönülmesi gerektiğini vurgulayan Karaçorlu, “Yaşamakta olduğumuz küresel salgın bizlere bir kez daha yerleşim alanlarımızın düzenlenmesinde temel olması gereken değerleri hatırlattı. Aynı zamanda yerel seçimlerden sonra geçen sürenin 1. yılını doldurmakta olduğunu da hatırlattı” diyerek önemli bir eleştiri de bulundu.
Rant kültürü ve yoğun yapılaşma dayatmasının, yerleşim alanlarını güneş ışığından, insan ölçeğinden ve ihtiyaç olunan açık alanlardan mahrum bıraktığını kaydeden Karaçorlu, şehrin elinde böylesi bir ‘tarihi konut stoku’ varken bunun değerlendirilmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu belirtti.
MAHALLE KÜLTÜRÜ BİR ÇIKIŞ MI?
İzmir’de salgınlara yönelik kentsel direnişin örülmesi gerektiğini, dayanışma ve mahalle kültürünün yeniden inşa edilmesinin bir mecburiyet haline geldiğini vurgulayan Karaçorlu, şunları kaydetti: “Kentsel yerleşim düzenlemelerindeki planlamalarda mahalle düzenine geçilmeli, gökdelen biçimi yapılar terk edilmelidir. Üniversite ve benzeri kentsel dokular; yatay sosyal konut özelliği gösteren ve kentsel doku ya da kentsel coğrafya ile uyumlu benzer yapılanma biçimleri, kentin gerekli olan her noktasında önerilmeli ve geliştirilmelidir. Hem kentsel dönüşüm yerlerinde, hem de gelişme alanlarında yerleşim düzenlemelerinin ölçüsü, planlamanın ölçüsü olmalıdır; gecekondu bölgelerimiz bu ruhla yapıldığı için dayanıklılığı ve teknik ölçüleri yetersizdir, planlamadan mimariye e-inşaat mühendisliği değerleri korunmalıdır. Mahalle kültürünün egemen olduğu yerleşim alanlarımız İzmir’de de azdır ve etkin değildir. Planlı olduğu düşünülen bu alanlarda ölçü yalnızca bir birim olarak ve belirli bir nüfus büyüklüğü olarak ele alınmıştır. Ancak günümüz uygulamalarında sosyolojik verilere uygun mahalleler İzmir’de de yaratılmamıştır.”
SALGINA DAVET: YOĞUN YAPILAŞMA
Rant kültürü ve yoğun yapılaşma dayatmasının, yerleşim alanlarını güneş ışığından, insan ölçeğinden ve ihtiyaç olunan açık alanlardan mahrum bıraktığını kaydeden Karaçorlu, “Bunun bir örneğini de şimdi yaşadığımız salgında görüyoruz. Binalar arasında olması gereken mesafe, güneş ışığı için gerekli olan mesafe, rüzgar için gerekli olan mesafe, insan için de gerekli olan mesafe değildir. Mahalle, komşuluk ve dayanışma kültürünün egemen olduğu yerleşim alanlarımız azdır. Oysa mahalle kültüründe komşuluk ve dayanışma vardır. Çoğu kez dediğimiz gibi İzmir’de mutlaka bütün planlar sağlıklaştırma temelleri olan ölçülerle ele alınmalıdır. Mahalle kültürü, güneş ışığı, yatay yapılaşma, açık alanlar bu ölçülerin en belirgin noktalarıdır. Korona salgını ve benzerleri için de gerekli olan dayanışma ve bir arada bir amaçla, sağlık için ortak hareket etme, başkasına zarar vermeme ilkeleri planlama kültürünün, planlama ilkelerinin mayasında zaten vardır. Mahalle kültürünün, komşuluk kültürünün mayası zaten dayanışmadır” dedi.
DAMLACIK VE KEMERALTI ÖRNEĞİ
“İzmir için bir başka zenginlik ise böylesi mahallelerin özellikle Konak ve civarında hala var olabilmesi” ifadelerini kullanan Karaçorlu, “Çok önemli bir kazanım. Bu nedenle eski semtlerimiz, tarihi semtlerimiz bu anlamda da salgınlara karşı çözümdür. Tıpkı komşuluk değerlerine çözüm olduğu gibi. Onları onarmak için basit restorasyonlar yapmak yeterlidir ve böyle bir seferberliğin başlangıcı takvimde de yerini almalıdır. Gökdelen türü yapılaşmadan, hem zemin risklerine neden olduğu için hem de komşuluk kültürüne, sağlık değerlerine uzak olduğu için temkinli yaklaşmalıyız.
Şehrin elinde böylesi bir tarihi konut stoku varken bunu değerlendirmemek önemli bir eksikliktir. Örneğin Konak Tünellerinin hemen üst tarafındaki Damlacık bölgesinde de böyle benzeri onlarca tarihi yapı vardır. Bu konuyla ilişkilendirilecek olan bir başka kazanım alanı olarak Kemeraltı Çarşısı da ele alınabilir. Çarşımız ve çevresinin restorasyonu, aynı ruhla, toplu olarak, tarihi kent kooperatifçiliği yoluyla, aşama aşama, sokak sokak hızla tamamlanabilir” açıklamalarında bulundu.
ÖRGÜTLÜ ÇALIŞMALARA OLANAK YOK
İzmir’in ilçelerini de sarmaya başlayan ve sonrasında belki de Kemeraltı’nı da tehdit edecek olan çok katlı alışveriş merkezlerinin yerine Kemeraltı’nda uygulanan mimari ölçeğin örnek olabileceğini dile getiren Karaçorlu, son olarak, “İzmir’de komşuluk ve yerel güven değerlerine hızla dönülmelidir. Yaşamakta olduğumuz küresel salgın bizlere bir kez daha yerleşim alanlarımızın düzenlenmesinde temel olması gereken değerleri hatırlattı. Aynı zamanda yerel seçimlerden sonra geçen sürenin 1. yılını doldurmakta olduğunu da hatırlattı. Bu süre içerisinde sağlıklı bir biçimde örgütlü çalışmalara geçilmesine olanak verilmeyen İzmir’imizin zorluklarını da bize bir kez daha hatırlattı. Gerçek, güzel ve yaşanabilir bir İzmir için bu mücadelenin takipçisi olacağız” dedi.
Haber Merkezi