Çocuklarda karantina paniği: Annem, babam ölecek mi?

Salgının ardından sokağa çıkmaları kısıtlanan çocukların izolasyonun süresi uzadıkça psikolojik olarak yıpranmaya başladıklarına dikkati çeken Klinik Psikolog Büşra Özdil, “Özellikle ölüm haberleriyle birlikte ‘Annem, babam ölecek mi? Ben ölecek miyim?’ gibi düşüncelere kapılabilirler” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 27.04.2020 21:25
  • Güncelleme Tarihi : 27.04.2020 21:25
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çocuklarda karantina paniği: Annem, babam ölecek mi? haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Koronavirüs tedbirleri kapsamında 4 Nisan’dan bu yana devam eden sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle çocuklar evlerde. Uzmanlar karantina dolayısıyla evden dışarıya çıkamayan çocukların izolasyon süresi uzadıkça psikolojik olarak yıpranmaya başladıklarına dikkati çekiyor. Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktaları anlatan Klinik Psikolog Büşra Özdil, yaşananları anlamakta zorlanan ve virüs içeriklikli haberlere yoğun bir şekilde maruz kalan çocukların yanlış düşüncelere kapılabileceğinin altını çizerek, uyarılarda bulundu: “Özellikle ölüm haberleriyle birlikte ‘Annem, babam ve kardeşim ölecek mi? Ben ölecek miyim? Hastalığa yakalanırsam ailemi bir daha asla göremeyecek miyim?’ gibi düşüncelere kapılabilirler. Bu düşünceler özellikle küçük çocuklarda öfke patlamalarının, ağlama krizlerinin ve uyku problemlerinin görülmesine sebebiyet verebilir.”



‘ANNEM VE BABAM ÖLECEK Mİ?’
Koronavirüs süreci ile birlikte çocukların ve gençlerin, başta sosyal olmak üzere ruhsal, zihinsel ve bedensel beceri kazandıkları durumların ortadan kalktığını belirten Klinik Psikolog Büşra Özdil, “Bu ortamlar daha küçük yaştaki çocukların ince ve kaba motor becerilerinin gelişiminde yardımcı olan kreş ve anaokulları, daha büyük çocukların arkadaş ve öğretmen ilişkilerini güçlendireceği okul ortamları ve gençlerin akran ilişkilerini ve disipline olmayı öğrendikleri okul çevresidir. Bu durum bazı çocukların gelişimsel süreçlerini sekteye uğratmış olabilir, bir takım psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olmuş olabilir ya da çocukta bulunan psikolojik sorunun daha da ağırlaşmasına zemin hazırlamış olabilir. Bu süreçte benim de danışanlarımdan gözlemlediğim şey evde anne ve babanın kaygı düzeylerinin artmasıyla birlikte çocukta oluşan huzursuzluk ve güvensizlik hissi oldu. Çocuklarda kaygı düzeyini arttıran en belirgin şeylerden biri belirsizliktir. Evde olup biten şeyleri anlamayan ve sürekli televizyona maruz kalan çocuk, bazı şeyleri yanlış yorumlayabilir. Özellikle ölüm haberleriyle birlikte ‘Annem, babam ve kardeşim ölecek mi? Ben ölecek miyim? Hastalığa yakalanırsam ailemi bir daha asla göremeyecek miyim?’  gibi düşüncelere kapılabilirler. Bu düşünceler özellikle küçük çocuklarda öfke patlamalarının, ağlama krizlerinin ve uyku problemlerinin görülmesine sebebiyet verebilir. Buradaki en önemli nokta, ebeveynlerin çocuklarının bu süreçle ilgili ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini bilip bu doğrultuda onlara en doğru ve sade bilgiyi aktarmasıdır” dedi.
ÇOCUK GÖZYAŞU DÖKSE BİLE…
Bu süreçte çocukların sürekli olarak anne ve babaları ile vakit geçirmek istediğini ve kendi başlarına oyun oynamakta zorlandığını aktaran Özdil,  Özellikle koronavirüsle birlikte evde çalışmaya başlayan anne ve babalar bu süreçte kendilerine zaman ayırmakta zorlanabilirler. Çünkü çocuk daha önce yeteri kadar alamadığı ilgiyi bu zaman diliminde anne ve babasından almak isteyecektir. Buradaki en önemli noktalardan biri, anne ve babaların çocuklarıyla günde yarım saat bile olsa oyun oynamaları ve bu oyun saatini belirli sınırlar içerisinde gerçekleşmeleridir. Oyun saatine başlarken, çocuğa oyunun yarım saat süreceği ve bitmesine yakın haber verileceği mutlaka söylenmelidir. Bu süre bittiğinde, anne ve babaların tutarlı davranması ve çocuk gözyaşı dökse bile oyuna son vermesi çok önemli olacaktır. Oyun zamanında çocuğun istediği oyuncakla oynaması ve sadece istediğinde anne ve babayı dahil etmesi çok önemlidir. Böylece ebeveynler, çocuğun kişisel sorumluluğunu ve sorun çözme becerilerinin gelişimine katkı sağlamışlar olurlar. Bununla birlikte, ilgiyi her gün düzenli olarak alan çocuk anne ve babalarının meşgul oldukları saatleri daha anlayışla karşılayacaktır. Oyun saatinden önce sizinle oyun oynamak isteyen çocuğa, işinizin olduğunu ve oyun oynamak istememenizin kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını dürüst bir şekilde ifade etmeniz çok yararlı olacaktır. Daha sonra oyun saatinde onunla yarım saat oynayacağınıza söz verip ve kararınıza saygı duyması için rica ederseniz çocuğun sizinle oluşturduğu sevgi ve saygı bağını güçlendirmiş olursunuz” ifadelerini kullandı.
AKADEMİK BEKLENTİYİ DÜŞÜRÜN
Danışanlarından aldığı şikayetlerden bir diğerinin ise çocukların ve gençlerin süreci ‘tatil’ olarak algılaması olduğunu dile getiren Özdil, şunları söyledi: “Yeni bir duruma alışmak ve adapte olmaya çalışmak hepimiz için zor olduğu gibi çocuklar ve gençler için de çok zor. Yeni bir eğitim sistemine geçerken çocukların adaptasyon sorunları yaşaması oldukça normal. Ebeveynlerin üzerinde durması gereken en önemli nokta, çocuklarına her zamankinden daha çok destek olmak, aralarındaki ilişkiye çok daha fazla yoğunlaşmak ve akademik beklentiyi bir nebze düşürmektir. Onların yeni ortama ve uzaktan eğitime motive olmalarında ebeveynlerin tutumları çok etkili olacaktır. Benim önerim, bir sonraki günün planını bir önceki günden çocukla ortak bir şekilde planlamak olacaktır. Çocuğun hangi saatte kalkacağı, ne zaman kahvaltı yapacağı, ne zaman hangi derslere girmesi gerektiği, oyun zamanı gibi zaman dilimlerini detaylı bir şekilde yazmaları çok faydalı olacaktır. Çocuğa sürekli ‘ders çalış’ diye baskı yapmadan çocuk için planlı, kontrollü ve motive edici bir alan oluşturulmalıdır.”