- Gündem
- 21.04.2025 09:22
Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Argun Başkan, Cerablusun terör örgütü DAEŞten temizlenmesi amacıyla Türkiye tarafından başlatılan askeri harekat konusunda değerlendirmede bulundu
E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL RÖPORTAJ
Türk Silahlı Kuvvetleri Müşterek Özel Görev Kuvveti ve koalisyon hava kuvvetleri, Suriye'nin Cerablus bölgesinin IŞİD'den temizlenmesi için askeri harekat başlattı.
Fırat Kalkanı adıyla başlatılan harekatın askeri ve siyasi hedeflerini, bölgede bundan sonra yaşanacakları, harekatın PYD ve ABD ilişkilerine etkisini Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Argun Başkana sorduk. Ordunun taktiksel bir araç olarak kullanımında geçici başarılar olsa bile genel siyasi çizgi değişmezse hiçbir sorunun çözülemeyeceğini savunan Başkan, Artık sürdürülebilir bir çatışma iklimine girdik. Bu durumun daha senelerce devam etmesi için hem Türkiyenin içinde hem de güney sınırlarında koşullar müsait. Her şey Türkiye'nin Esad'a yönelik ana stratejisinin ne olacağına bağlı. Cerablus, geçici bir taktiksel detaydır dedi.
ARAP BAHARI ÖNCESİ DIŞ POLİTİKA BAŞARILIYDI
-Cerablus Türkiye için neden önemli?
Esad'ın yönetimden devrilmesi diye bir amaç Türkiye için neden önemliydi ve önemliyse bu başarılabilir bir hedef miydi sorularına cevap verebilirsek diğer tüm sorulara cevap vermemiz kolaylaşır. Esad'ın devrilmesi Türkiye için bir zaruret değildi ve mümkün de değildi. Cerablus veya başka konular sadece geçici detaylardır. Türkiye'nin, Arap Baharı öncesindeki dış politikası görece daha başarılı ve istikrarlıydı. Suriye'de, Esad'ın Türkiye'nin katılımıyla devrilmesi çok zor. Devrilse bile Suriye'ye huzur ve demokrasi gelmesi olasılığı da çok az. Türkiye, Suriye'ye askeri müdahalecilik penceresinden bakarsa kazançlar değil kayıplarla karşılaşacak. Son birkaç senedir olan bu zaten.
-Koridorun DAEŞten temizlenmesi yeterli mi?
Hayır. Son Cerablus operasyonu hiçbir şeye son noktayı koyamaz. En fazla stratejik değil taktiksel etkisi olur. Genel strateji Türkiye'nin, Suriye'de Esadı devirme arayışından vazgeçip sadece mültecilere insani yardım sağlaması olmalı. Mülteciler kamplarda ve belli merkezlerde toplanmalı ve tüm insani ihtiyaçları o tür merkezlerde sistemli ve şeffaf bir şekilde karşılanmalı.
-Cerablus, 2013'ten bu yana DAEŞ, kontrolündeydi. Türkiye neden daha önce müdahale etmedi, neden şimdi DAEŞ'e karşı Cerablus'ta operasyon düzenliyor?
Nokta atışlı güç dengesi sağlamak için taktiksel bir adım. Suriye'de Esad'ı devirme ve Suriye'nin iç işlerine müdahillik perspektifi olmasaydı DAEŞ veya YPD diye bir sorun zaten olmayacaktı. En azından Türkiye için bu seviyede olmayacaktı.
SİYASİ ÇİZGİ DEĞİŞMEZSE SORUN ÇÖZÜLMEZ
-Türkiye'nin başlattığı harekatın askeri ve siyasi hedefleri nedir?
Dediğim gibi genel Suriye politikası hatalı bir siyasi stratejiye dayanıyor. Ordunun taktiksel bir araç olarak kullanımında geçici başarılar olsa bile genel siyasi çizgi değişmezse hiçbir sorun aslında çözülmeyecek. Ordunun x coğrafi noktasındaki geçici ateş gücü performansı taktiksel olarak kendi içinde başarılı olur ama genel Suriye politikasında siyasi sorun var. Ordunun taktiksel başarısı siyasi stratejideki problemleri çözemez.
-Rusya ve ABD'nin bu operasyona yaklaşımı nedir?
Onların yaklaşımı da taktiksel onay şeklinde. Genel çizgilerinde bir değişiklik gözükmüyor. İlaveten Donald Trump başkan seçilirse ABD'nin Suriye'ye iyice mesafeli yaklaşması söz konusu olabilir.
-DAEŞ, Suriye'nin kuzeyinde zayıflarsa Türkiye içinde eylemlerini arttır mı?
Türkiye içinde aylardır şaibeli intihar bombacısı eylemleri zaten devam edip duruyor. Bunların sadece bir bölümü DAEŞe bağlanabilir ama başka bir sürü soru işaretleri ve ithamlar var ortada.
-Cerablus operasyonu, Türkiye ile Suriye'de Esad hükümeti arasındaki ilişkiyi nasıl etkiler?
Her şey Türkiye'nin Esad'a yönelik ana stratejisinin ne olacağına bağlı. Cerablus, geçici bir taktiksel detaydır.
ÇATIŞMALAR DEVAM EDECEK GİBİ GÖRÜNÜYOR
-TSK bölgede kalıcı olur mu?
Umarım bu şekilde yani Cerablus modeline göre olmaz. Kaldı ki olsa bile modelin sürdürülmesinin yükü ağır olur. Eğer TSK, Birleşmiş Milletler çizgisinde uluslararası bir barış gücü olarak kullanılırsa dünyanın her yerinde bütün dünya barışına büyük katkılar sağlama kapasitesine sahip. Ama TSK sonuçta bir araçtır. O aracın taktiksel olarak nasıl ve nerede kullanılacağı siyasetçilerin oluşturduğu stratejiye göre biçimleniyor.
-Bölge DAEŞ'ten temizlendikten sonra ne olacak? Kim bu bölgeyi elinde tutacak?
Çatışmalar devam edecek gibi görünüyor. Suriye'deki genel iç savaşın gidişatına bağlı doğal olarak.
-Güvenli bölge oluşturmak, Suriyeli mültecileri bu bölgeye aktarmak gibi bir amaç var mı?
Pek öyle bir niyet gözükmüyor. Bu arada Türkiye'de aylardır devam edip gelen intihar bombacısı eylemleri yüzünden Türkiye'nin içinde acaba güvenli bir bölge kaldı mı diye de sormak lazım?
-Bugüne kadar ABD, DAEŞ'le savaşta kara gücü olarak PYD'yi destekliyordu. Bu harekatta, Türkiye'ye destek veriyor. Harekatın, ABD-PYD ilişkilerine yansıması nasıl olur?
ABD veya Rusya, PYD'nin geçici olarak desteklenmesine veya geriletilmesine yönelik adımlar atıyorlar. Ama bunlar hep geçici detaylar. Esas soru Esad yönetimine ne olacağı.
ÇATIŞMA İKLİMİNE GİRDİK
-Bundan sonrası için nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?
PKK gibi kronik bir sorun devam ederken aynı anda ikinci bir cephede daha savaşa girmek dünya siyaset ve askerlik tarihinde pek başarılı bulunan bir yol hiçbir zaman olmamıştır. Ama tabi hem PKK hem de Suriye artık uzun vadeli sorunlar olduklarını gösterdiler. Türkiye kamuoyunun çoğunluğu da buna çeşitli siyasi, dini, ekonomik faktörlere dayalı bir karışımla adapte oldu sayılır. Artık sürdürülebilir bir çatışma iklimine girdik. Bu durumun daha senelerce devam etmesi için hem Türkiye'nin içinde hem de güney sınırlarında koşullar müsait. Daha uzun seneler bazen hızlanan bazen de yavaşlayan bir çatışmalar zinciri içinde devam edip gidecek büyük ihtimalle. Zira hiçbir taraf artık bu kadar çatışma yeter deme noktasına gelmedi. İlaveten, hiçbir taraf diğerleri karşısında kalıcı ve net bir askeri üstünlük de kuramıyor. Buna literatürde çatışmaların olgunlaşma noktası deniyor. Yani bir nokta gelir ve taraflar, Tamam artık çatışmamızın sonu anlaşılan birimizin askeri başarısıyla gelmeyecek, siyasi anlaşma yapalım derler. Bazen bu noktaya gelinmediği halde geçici olarak yaklaşıldığı da olur ama işler bir süre sonra eskisine döner. Sonuçta PKK ve Suriye konularında hiçbir taraf henüz silahlı güç kullanımı ve ölümlerden yılmış değil. Herkesin motivasyonu yüksek. Mevcut durumun devam edip gitmesi çok olası.