Depremin domino etkisi: ‘Asbestosiz’

Televizyon ekranlarında toz ​​​​​​​parçası olarak gördüğümüz asbest, yıllar sonra Türkiye’nin mücadele etmek zorunda kalacağı bir hastalığa dönüşecek: ‘Asbestosiz’

  • Oluşturulma Tarihi : 01.03.2023 07:44
  • Güncelleme Tarihi : 01.03.2023 07:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Depremin domino etkisi: ‘Asbestosiz’ haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ KAYA - ÖZEL HABER

Kahramanmaraş merkezli depremin ardından barınmadan gıdaya birçok problem gün yüzüne çıkarken, sağlık alanında yaşanan riskler de konuşulmaya başlandı. Depremin üçüncü ve dördüncü haftasından itibaren enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor ancak yıkılan binaların molozlarının meydana getirdiği ‘asbest’ halk sağlığını tehdit eden önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. 1990’lı yıllardan sonra Avrupa Birliği’nde asbeste yasaklama geldiğini, Türkiye’de ise 2010’da yasaklandığını dile getiren Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu Sekreteri ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ahmet Soysal, “2010’a kadar bütün apartmanlarımızın kalorifer tesisatlarında, yerlerdeki marleylerin yapıştırıcılarında, sıvalarında, elektrik tesisatlarında çok yoğun bir şekilde asbest kullanıldı. Çok ucuz ve iyi bir yalıtkan olduğu için 2010 yılından sonra ise kaçak kullanımları söz konusu!” dedi.

a

BUNA DA MI KADER DİYECEĞİZ?

Öte yandan önemli bir başka konuyu daha gazetemize aktaran Dr. Soysal, 10-15 sene sonra depremin bir başka etkisi olan ‘asbestozis’ ile karşılaşacağımızı vurguladı. Soysal, “20 sene sonra ise akciğer kanseri ortaya çıkıyor. 30 sene sonra da mezotelyoma dediğimiz akciğerin üstünü örten zarın tümörü ortaya çıkıyor. Ki mezotelyoma tamamen asbeste özgü bir tümördür. Bir insana mezotelyoma tanısı koyduğunuz zaman o insan yaşamının bir bölümünde mutlaka asbest ile karşılaşmıştır. Bunu soluyan herkes bu hastalığa yakalanacaktır demiyoruz ama hastalığa yakalanma riski artacak! Tüm bunlar 20-30 yıl sonrasının sağlık problemi olarak karşımıza çıktığında buna da mı kader diyeceğiz?” sorusunu yönlendirdi.

2010’DAN SONRA KAÇAK KULLANILMIŞ

“Deprem bölgelerinde bir asbest krizi yaşıyoruz” diyen Soysal, konuşmasına şöyle başladı: “Dünya Sağlık Örgütüne göre asbest, insanlar için kanserojen bir mineraldir. Tarihin ilk zamanlarından beri çok fazla kullanılmış, çünkü çok iyi bir yalıtkan. Doğada ise çok fazla bulunuyor. Sanayi Devriminden sonra özellikle elektrik, ısı ve binaların yalıtımında çok fazla kullanılmış. 1990’lı yıllardan sonra Avrupa Birliği’nde asbest noktasında bir yasaklama başlıyor. Bizim ülkemizde ise 2010’da yasaklandı. 2010’a kadar bütün apartmanlarımızın kalorifer tesisatlarında, yerlerdeki marleylerin yapıştırıcılarında, sıvalarında, elektrik tesisatlarında çok yoğun bir şekilde asbest kullanıldı. Çok ucuz ve iyi bir yalıtkan olduğu için 2010 yılından sonra ise kaçak kullanımları söz konusu! Hasarlı binalar yıkılırken de asbest ortaya çıkıyor, havaya yayılıyor. Asbest lifleri 3, 3 buçuk mikron boyunda ve sıfır nokta 5, sıfır nokta 6 mikron ininde lifler. Bırakın gözle görmeyi, elektron mikroskobuyla bile zor göreceğiniz bir lif. Ve bunlar çok hafif oldukları için yer çekimi etkisiyle de çökmüyorlar. Meteorolojik koşullarla da tahmin edemeyeceğiniz kadar kilometrelerce öteye taşınabiliyorlar.”

DEPREM DOMİNO TAŞI ETKİSİ YARATTI

Soysal, sözlerine şöyle devam etti: “Deprem bölgelerindeki binaların enkazının kaldırılması sırasında ekranda toz olarak gördüğümüz asbest ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bölgedeki bütün insanlar bu asbesti soluyor. Bundan korunmak mümkün mü? FFP2, FFP3 tipi filtreli maskelerle elbette korunabiliriz. Enkaz kaldırma işlemini yapan bütün personelin bu maskeyi kullanması gerekiyor. Aynı zamanda çevredeki insanların da ideal olarak kullanması gerekir ama o insanlara bu maskeleri ulaştıramıyorsak –ki ulaştıramıyoruz- çift kat cerrahi maske dediğimiz maskeleri en azından kullanmaları gerekiyor. Deprem bir domino taşı etkisi yarattı. İlk hafta travmalar, enkazın altındaki vatandaşlarımızı arama-kurtarma, ikinci hafta bulaşıcı hastalıklar ön plana çıktı. Ve bulaşıcı hastalıklar tehdidi birkaç ay devam edecek. Ama 10-15 sene sonra depremin başka etkilerini göreceğiz; asbestozis! Solunum darlığı ile gelişen bir hastalık. 10 senede ortaya çıkıyor. 20 sene sonra ise akciğer kanseri ortaya çıkıyor. 30 sene sonra da mezotelyoma dediğimiz, akciğerin üstünü örten zarın tümörü ortaya çıkıyor. Ki mezotelyoma tamamen asbeste özgü bir tümördür. Bir insana mezotelyoma tanısı koyduğunuz zaman o insan yaşamının bir bölümünde mutlaka asbest ile karşılaşmıştır. Bunu soluyan herkes bu hastalığa yakalanacaktır demiyoruz ama hastalığa yakalanma riski artacak!”

20-30 YIL SONRASININ SAĞLIK PROBLEMİ

Yaklaşık 20 ila 30 sene sonra deprem bölgelerinde ortaya çıkan akciğer kanseri, mezotelyoma vakalarıyla karşılaşacağımızı belirten Dr. Ahmet Soysal, son olarak, “Depremin çok uzun bir etkisi olarak karşımıza çıkacak. O yüzden bu konuyu bizler ilk günden itibaren ifade ediyoruz. Tüm yazılarımızda, söyleşilerimizde, uyarılarımızda, görsellerimizde bu konuyu paylaştık ama hala enkaz kaldırma işlemi bilinçsiz ve gereksiz bir şekilde çok hızlı yapılıyor. Asbest konusunda çok ciddi tehditler yaşandığını görüyoruz. Enkaz kaldıran personelin, oradaki dozer, kepçe operatörünün, kamyon şoförünün şu ana kadar FFP2, FFP3 tipi maske taktıklarını görmedim. Vatandaşımızı da anlıyorum. Binasının enkazı kaldırılırken orada olmak istiyor. Belki ulaşamadığı bir cenazesi var, belki de belli bir mal varlığı… Her enkazın çevresinde bu beklentilerle duran yüzlerce insan görüyoruz. Zaten cerrahi maske dahi yok. 20-30 yıl sonrasının sağlık problemi olarak karşımıza çıktığında buna da mı kader diyeceğiz?” eleştirisinde bulundu.