Sayfa Yükleniyor...
Efemçukuru altın madeninin kapatılması için yapılan şikayetler devam ediyor
ANIL YIKGEÇ
Efemçukuru altın madeninin hukuka aykırı olduğu, çevre sağlığı ve canlı yaşamı için büyük risk yarattığının ortaya çıktığını ifade eden Avukat Arif Ali Cangı olayın öncesini de anlatarak, 2008 yılında Efemçukurundaki köylüler 6. şirkete arazilerini satmak istemeyince Efemçukurunda 35 tane parselin acele kamulaştırılmasına karar verilmişti. Bunlardan 20 parsel için davalar açıldı. Bunları da ben yürüttüm. İlerleyen aşamada köylüler peyderpey arazilerini sattılar. Sadece 2 parseli olan Ahmet Karaçam kaldı. Ahmet Karaçam sonuna kadar davasını sürdürüyor. Şu anda köyde direnen tek kişi. Köyde tabii ki başka karşı çıkanlar da var ama acele kamulaştırma konusunda direnen tek kişi kaldı dedi.
HUKUKA AYKIRI
Danıştayın yürütme kararını durdurma istemlerini önce reddettiğini söyleyen Cangı, Danıştay 6. Dairesi, önce yürütme durdurma istemimizi reddetmişti. İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, itirazımız üzerine yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yürütmeyi durdurma kararına rağmen Danıştay 6. Dairesi davanın reddine karar vermişti. Zaten Danıştay 6. Dairesinin yürütmeyi durdurma ve davanın reddi süreçlerinde 6. Şirket Sizin avukatınız davayı kaybetti deyip köylülerden arazilerini almayı başardı. Biz haklı olduğumuzu düşünüyor idik. Zaten İdari Dava Daireler Kurulu yürütmeyi durdurma kararı veren kuruldu. Aynı kurula temyiz başvurusunda bulunduk. Temyiz başvurusu sonunda iki yıl önce İdari Dava Daireler Kurulu bozma kararı verdi. Ama Başbakanlık ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile onun yanında TÜPRAG Metal ve Madencilik Şirketi vazgeçmediler ve karar düzeltme aşamasına başvurdular. İdari Dava Daireleri Kurulu da karar düzeltme istemlerini reddetmişti. Bu şudur; İdari Dava Daireleri Kurulu kararları İdari Yargılanma Kanunu 49. Madde gereğince Danıştayın diğer alt mahkemelerini bağlar. Dolayısıyla 6. Daire bu karara uyarak iptal kararı verecek. Efemçukuru acele kamulaştırmasının da hukuka aykırı olduğu kesinleşti diye konuştu.
KİRLENME, İZMİRİN ÜZERİNE ÇÖREKLENECEK
Cangı, konuşmalarına şöyle devam etti: Bu arada şirketin talebi üzerine Maliye Hazinesi taşınmazlara el koyma ve değer tespiti davası açmıştı. Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada, biz Kamulaştırma davası sonucunda iptal kararı çıkacaktır. Danıştay 6. Dairesinin verdiği karar yanlıştır. Hukuka aykırıdır diyerek o yüzden beklenmesi konusunda talepte bulunduk. Mahkeme bu talebimizi yerinde buldu ve Menderes Asliye Hukuk Mahkemesi, Danıştaydaki dosyayı bekliyor. Menderes Asliye Hukuk Mahkemesi de, kamulaştırma, el koyma davasında davanın reddine karar verecek. Sonuçta Ahmet Karaçam direndi ve arazisini vermedi. Bunun anlamı şudur; kamulaştırılan 35 tane parsel vardı. Bunun 2 tanesi vardı, diğerlerini şirket satın aldı. Acele kamulaştırılan arazi işletme sahası ve sağlık koruma bandı içinde olan saha idi. Daha sonraki süreçte şirket Ahmet Karaçamdan arazisini alamayınca, işletme sahası ve sağlık koruma bandını daralttığını geri çektiğine dair bir proje değişikliği yaptı ve o şekilde çalışmaya başladı. Şirket 2011 yılından beri çalışıyor. Fakat geçtiğimiz günlerde açıkladığımız gibi İzmir 1. İdare Mahkemesi kapasite artırımı ÇED davasında yapılan bilirkişi incelemesinde, maden işletmesinin atıklarının bölgede ağır metal kirlenmesine yol açtığını tespit etti. Bunun üzerine ÇED iznini iptal etti. Biz zaten bu olay gündemden geldiğinde beri bilim insanların uyarılarıyla, Efemçukurnda işlenecek altın madeni yörenin ağır metallerle zengin olan kayaçlarının kırılması sonucunda toprağa, havaya, suya ağır metal bulaşacağına dair iddialarda bulunuyoruz. Mücadelenin baştan beri gerekçesi bu. İzmirin su havzası olan Efemçukuru kirlenecek. İzmirin damı niteliğinde olan bir yer burası. Orada olacak herhangi bir kirlenmenin İzmirin üzerine çörekleneceğini söylüyoruz. Mahkemede bu yönde bizi doğruladı. Keşke haklı çıkmasaydık ama haklı çıktık.
MADENİ KAPATIN
Kirlenmenin bu kadar çabuk olacağını öngörmediklerini anlatan Cangı,konuşmasını şu şekilde sürdürdü: Başka bir konuya daha vurgu yapmak istiyorum. Biz kirlenmenin bu kadar çabuk olacağını öngörmüyor idik. Demek ki daha hızlı bir kirlenme söz konusu. Bu mahkeme kararı ve kirlenme üzerine biz geçtiğimiz hafta Çevre Bakanlığı, İzmir Valiliği ve dolaylı yetkili sayılabilecek İzmir Büyükşehir Belediyesine daha fazla kirlenmesine göz yummayın diye çağrıda bulunmuştuk. Bu acele kamulaştırmanın hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla tespit edilmiş olması madenin bir başka hukuksuzluğunu da gösteriyor. Bu anlamda daha önce yapmış olduğumuz madeni kapatın, hukuka aykırıdır çağrımızı da destekler niteliğindedir.
KOCAOĞLU GÖREVDEN KAÇIYOR
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlunun konu ile ilgili yetkisinin olmadığını söylemesi üzerine kendisine Tepki gösterin çağrısında bulunan Cangı, Burası su havzası ve su havzasından görevli olan tek yetkili belediyedir, İZSUdur. Yasal bir engeli var mı yok mu tartışması bir yana, ne yapıp edip o yasal engeli aşması gerekiyor. Hiç olmadı bizim mücadelemize onun da katılması gerekiyor. Madem yetkim yok diyor alınan bir mahkeme kararı var. Bunun uygulanması için idareye, valiliğe, Çevre Bakanlığına baskı yapsın. Hiçbir şey yapamazsa İzmirlilere çağrı yapsın Bakın benim yetkim yok. Tepki gösterin desin. İnsanları demokratik tepkilerini vermeye yönlendirsin. Seçime gidiyoruz. Bu çağrı şimdi yapılamayacak da ne zaman yapılacak? Körfezin ÇED raporuna gösterdiği tepki kadar bunun için göstermesi gerekiyor. Benim yetkim yok demek görevden kaçmaktır. Başka bir şey değildir dedi.
Haber Merkezi