- Gündem
- 20.04.2025 00:38
Geride bıraktığımız 2020 yılını değerlendiren Eğitim-İş Sendikası Başkanı Yıldırım, “Bu yılı bir takvim yaprağını suçlayarak değil, ondan ders çıkararak kapatıyoruz” dedi
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
İnsanların pandemiden, yoksulluktan, haksızlıktan öldüğünü ve eğitimdeki haksızlıkların ise bu ölümlerin aileden çocuğa bir kader gibi geçmesine yol açtığını kaydeden Eğitim İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Adem Yıldırım, “Ve biz vatan aşığı Nazım’dan biliyoruz ki ‘ölümün adil olması için yaşamın adil olması gerekir’. Bu adaleti ülkemize tekrar getirecek olan tek güç ise Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ruha tekrar kavuşmaktan, mücadeleden geçmektedir” dedi. Yıldırım, “2020, kıymetli romancı Charles Dickens’ın ‘İki Şehrin Hikayesinde’ kitabındaki gibi bir ruh olup, kabahatlileri dolaşsaydı korkunç bir mesai tamamlamak zorunda olacağı için hiç bitemezdi. Geride bırakmak üzere olduğumuz 2020 yılı dünyayı saran Kovid-19 kabusu başta olmak üzere maalesef her birimizde acı hatıralar bıraktı” ifadelerini kullanarak konuşmasına başladı.
“İŞÇİ SINIFI İÇİN KATLİAMA DÖNDÜ”
Ekonominin, sağlığın, eğitimin, adaletin daha da kötüye gittiği, hem toplumsal hem de bireysel yalnızlaşmanın tavan yaptığı bir yıl olduğunu söyleyen Yıldırım, “Tüm suçu 2020’ye yıkmayı, ‘2020 bir bit artık’ diyen koroya katılmayı reddediyoruz. Çünkü hem dünyada hem ülkemizde yaşadığımız sıkıntıların, takvim yapraklarının gösterdiği yıldan çok, kapitalizmin başını tutmuş olan yöneticilerden kaynaklandığını biliyoruz. 2020, maalesef ülkemizde ekonomi, eğitim, sağlık, adalet ve özgürlükler anlamında bir çöküş yılı olmuştur. 2020’de dünyaya bir kabus gibi çöken Kovid-19, özellikle ekonomisi kötü durumdaki bizim gibi ülkelerde işçi sınıfı için katliama dönmüştür. Zenginlerin boğaz kenarında yüzlerce metrekarelik evlerinde ‘hayat eve sığar’ videoları çekmesiyle başlayan süreç, güvensiz işlerine sıkış tepiş toplu taşımayla giden emekçilerin toplu ölümleriyle devam etmektedir” cümlelerini kullandı.
EĞİTİM EMEKÇİLERİ İÇİNDE KARA BİR YIL
2020’nin en çarpıcı tarafının, toplumsal yoksullaşma olduğunu kaydeden Yıldırım, “Diğer ülkelerin aksine, pandemi nedeniyle kepenk kapatmak durumunda olan esnafa hibe verilmeyen, çiftçinin giderlerinin düşürülmediği, devlete on yıllarca vergi ödeyen insanlara 1 ay dahi bakılamadığı 2020 senesi, ülkenin çalışan nüfusunun yüzde 42’sine tekabül eden asgari ücretliye trajikomik bir zam yapılmasıyla sonlanmaktadır. Yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu iflasın, buhranın, çaresizliğin kucağına itilmiştir” dedi. 2020’nin, eğitim ve eğitim emekçileri için de kara bir yıl olduğunu hatırlatan Yıldırım, “Yıl bitmekteyken, Anadolu’da ve yurdun doğusunda birçok yavrumuz internete ulaşıp uzaktan eğitime katılabilmek için dağ tepe tırmanmaya devam etmekte, 4 milyonu aşkın yavrumuzun uzaktan eğitim için şart olan tablet/telefon ihtiyacı çözümsüz vaziyette ortada durmaktadır. Pandemi sürecinde eğitim emekçisinin, önce canı hiçe sayılmış, ‘hayat eve sığar’ kamu spotları eşliğinde gereksiz organizasyonlara katılmak zorunda bırakılmıştır. Ardından gönüllülük esasının işletilmesi gereken koronayla mücadele organizasyonlarında keyfi olarak görevlendirilmiştir. Şimdi ise uzaktan eğitim, öğretmenler için adı konulmamış bir mobbing olarak sürdürülmektedir” yorumunda bulundu.
TAHRİBAT SINIFSAL VE POLİTİK
Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “Pandemi koşulları nedeniyle toplumsal kurallar tekrar tariflenirken, İzmir’deki depremde yine yoksul halkın canını kaybetmesi ve kimsenin hesap vermemiş olması gibi gelişmeler, salgınların ve afetlerin tahribatının bile sınıfsal ve politik olduğunu tekrar hepimize hatırlatmıştır. ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ diyenlerin lüks içindeki kaptan köşkünden geminin kazan dairesinde ter dökenlere ‘rıza’ empoze etmesi, geçerliliğini yitirmiştir.”
YAŞANMAZ BİR COĞRAFYA OLDU…
Avrupa ülkelerinden bile önce kadına seçme ve seçilme hakkı verildiği ülkemizin kadınlar için daha da yaşanmaz bir coğrafya olduğunu vurgulayan Başkan Yıldırım, “Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: Bu kara tablo için 2020 yılını değil, onu bize böyle geçirtenleri suçlamak gerekmektedir. Bu yılı bir takvim yaprağını suçlayarak değil, ondan ders çıkararak kapatıyoruz. Ünlü düşünür Albet Camus, ‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız insanların nasıl yaşadığına değil nasıl öldüğüne bakın’ diyor. Bu yılın gerçekliği apaçık vaziyette karşımızda duruyor: İnsanlarımız pandemiden, yoksulluktan, haksızlıktan ölüyor ve eğitimdeki haksızlıklar ise bu ölümlerin aileden çocuğa bir kader gibi geçmesine yol açıyor! Ve biz vatan aşığı Nazım’dan biliyoruz ki ‘ölümün adil olması için yaşamın adil olması gerekir’. Bu adaleti ülkemize tekrar getirecek olan tek güç ise Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ruha tekrar kavuşmaktan, mücadeleden geçmektedir” dedi.