Sayfa Yükleniyor...
16 yıldır kronik böbrek yetmezliğiyle mücadele veren Fatoş Bat, başlattığı kampanya aracılığıyla sesini duyurmaya çalışıyor: “Neden hayattan ayrıldıktan sonra organlarımız çürüyüp gitsin ki?”
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER
‘Organ Bağışında ‘Aile Onayı’ Kaldırılsın. Birçok İnsanın Hayatı Kurtulsun!’ başlığıyla change.org sitesinde kampanya başlatan Fatoş Bat, 16 yıldır kronik böbrek yetmezliğiyle mücadele veriyor. Şimdiden 25 bin destekçinin imzasına ulaşan Bat, “Neden hayattan ayrıldıktan sonra organlarımız çürüyüp gitsin ki? Başka insanların hayatını kurtarmak varken üstelik” diyerek çağrıda bulundu.
“Daha önce diyaliz kelimesini bile hayatımda duymamışken, bir günde hastaneye yatırılıp, boynumdan kateter açıldı, apar topar diyalize girdim ve aylarca hastanede kaldım” diyerek sözlerine başlayan Bat, “Daha sonra hayatım, genç yaşımda okulu bırakmak zorunda kalıp haftanın 3-4 günü diyalize girmekle geçti” cümlelerini kullandı.
ÇOK SAYIDA AİLE VAZGEÇİYOR
Bu süreçte organ bağışının azlığı nedeniyle çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini öğrendiğini kaydeden Fatoş Bat, “Ayrıca ülkemizde organ bağışı yapan insan sayısı zaten az. Az sayıda bağışçının da bağışı her zaman gerçekleşmiyor. Neden mi? Çünkü bir kişi yaşamında organlarını bağışlamış olsa bile, tıbbi ölüm gerçekleştikten sonra ailesinin tekrar onay vermesi gerekiyor ve o noktada çok sayıda aile vazgeçiyor. Bunun sebebiyse, yanlış inanışlar ve yeterli derecede aktarılamayan bilgi eksikliği.
Bu kampanyayla talebim, öncelikle organ bağışı yapmış kişilerin tıbbi ölümü gerçekleştikten sonra aile onayı gerekliliğinin kaldırılması. Böbrek naklinin, biz diyaliz hastaları için ne kadar hayati olduğunu tahmin edemezsiniz. Dediğim gibi, ben de başlangıçta diyaliz kelimesinin anlamını bile bilmiyordum. Ancak yaşadıkça çok net bir şekilde anladım” bilgisini paylaştı.
BEKLERKEN HAYATLARINI KAYBEDİYORLAR…
Bat, sözlerine şöyle devam etti: “Ailenizden kimsenin dokuları size uymuyorsa, bir hastanenin organ bağışı ünitesinde isminizi yazdığınızda fazlasıyla ümitleniyorsunuz. Telefonlarınız sürekli açık olmak zorunda. Tanımadığınız numaralara dönüş yapıyorsunuz. Yapmak istediğiniz şeyleri ya erteliyor ya da bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Mesela, böbrek çıktığında il dışında olduğu için yetişemeyince fırsatı kaçıran arkadaşlarım oldu. Bunları düşünerek il dışına çıkamayanlar bile var. Her sabah bir umutla uyanıyorsunuz ama o telefon gelmiyor. Böyle olunca günden güne umutlarınız da azalmaya başlıyor. Ülkemizde organ bekleyen yüz binlerce kişi var ve beklerken hayatlarını kaybediyorlar.”
RAKAM GÜNDEN GÜNE ARTIYOR
“Diyaliz bir nevi yapay böbrekti” ifadelerini kullanan Bat, konuşmasına şunları de ekledi: “Gün içersinde tükettiğim sıvı olan her neyse, çorba, çay, kahve, su, bunları vücudum hiçbir şekilde dışarı atamayıp, birikiyordu. Böyle olunca nefes darlığı, ödem, yüksek tansiyon ve kalp sıkışması, kramp, bilinç bulanıklığı gibi belirtiler gösteriyordu. Diyaliz de bu noktada işe yarıyor, vücudumdaki sıvıyı alıp, kanı temizliyor, rahat nefes almayı sağlıyordu. Bir nevi arıtma sistemi aslında. İşte ben ve benim gibi hastaların hayatı, böbrek nakli beklerken bir yandan bir cihaza bağımlı olarak geçiyor. Sıvı tüketmeye korkar hale geliyoruz. Bu bütün hayatımızı etkiliyor. Ülkemizde organ bekleyen yüz binlerce kişi var. Üstelik bunun sadece 94 bini kronik böbrek yetmezliği olan kişiler ve bu rakam günden güne artıyor. Ülkemizde organ bekleyen binlerce kişi organ kıtlığı sebebiyle hayatını kaybediyor. Organ nakli önündeki engelleri kaldırmalı, yanlış inanışları gidermeliyiz. Bir şeyleri değiştirebilme gücüne sahibiz. Neden hayattan ayrıldıktan sonra organlarımız çürüyüp gitsin ki? Başka insanların hayatını kurtarmak varken üstelik…”
EN BÜYÜK ENGEL YANLIŞ İNANIŞLAR!
Pek çok kişinin organ naklinden yanlış inanışlar yüzünden vazgeçtiğini kaydeden Bat, “En büyük engel bence yanlış inanışlar. Hala organ bağışının günah olduğunu düşünenler var. Oysa Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 6 Mart 1980 tarih ve 396/13 sayılı kararına göre, organ bağışı İslam dinine göre caiz. Ayrıca Dünya İslam Birliği Fıkıh Akademisi’nin 19-28 Ocak 1985 tarihli sekizinci dönem toplantısında 11 Şubat 1988 tarih ve 4/1 alınan kararla İslam dinine göre, yine caiz… Bir de tabii yeteri kadar bilinçli olamayışımız da etkili. Biz sorunlarla kendimiz karşılaştığımızda bilgi sahibi oluyoruz. Ben de diyaliz kelimesinin bile ne olduğunu bilmiyordum, ama diyalize girdikçe, belirtilerini gördükçe bu konuda bilinçlendim” dedi.
NAKİLDE SON DURUM
Türkiye Organ Nakli Vakfı’nın sunduğu verilere göre;
Ölü Donör: 143
Bekleyen Hasta: 24990
Bağış Kartı: 567368
Toplam Nakiller: 3703
Haber Merkezi