- Gündem
- 03.07.2025 00:23
Gazeteci Mustafa Yılmaz, Erdal Erek ile Gündem Özel programında, İzmir’deki gözaltılar, CHP içindeki ayrışmalar, belediyelerdeki şirketleşme yapısı ve DİSK grevine ilişkin açıklamalarda bulundu
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu ve Organize Suçlar Bürosu tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik, ‘yolsuzluk’ ve ‘usulsüzlük’ iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında, 157 kişi hakkında gözaltı kararı verilirken, İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem Başkanı Tunç Soyer, Soyer dönemindeki bazı bürokratlar ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu'nun da aralarında yer aldığı 109 kişi, dün sabahın erken saatlerinde adreslerine düzenlenen baskınla gözaltına alındı.
İzmir’de yaşanan siyasi hareketliliği İLKSES Dijital Platform’da yayınlanan Erdal Erek ile Gündem Özel programında değerlendiren Egeli Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni / Gazeteci Mustafa Yılmaz, “Belediye demek artık belediye şirketi demek oldu. Ortada belediye yok, şirketler var… Bu artık suiistimale döndü. Sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin sorunu. Bu sistem değişmeli” dedi.
İzmir’de Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer ve CHP İzmir İl eski Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun da aralarında bulunduğu 157 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, hukuk devleti ilkelerine vurgu yaptı. “Bir gün herkesin başına gelebilir. Bir kere gözaltında olan insanlara suçlu demek çok yanlış. Henüz sadece en fazla zanlı denilebilir” diyen Yılmaz, hukuk sistemine olan güvenin zedelendiğini söyleyerek şu ifadelere dikkat çekti: “Çünkü hukukta çok önemli bir kural var. Mahkeme kararı olmadan ve hatta bir üst mahkeme olan İstinaf Mahkemesi bunu onaylamadan kimseye suçlu diyemeyiz. Bir süredir ülkemizde enteresan durumlar yaşanıyor, özellikle yargıda… İnsanların maalesef hukuka olan güveni azaldı."
Yılmaz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik tutuklama sürecine de şu sözlerle değindi: “Dün İmamoğlu’nun tutukluluğunun 100. günüydü. 100 gün geçti, iddianame hâlâ yok. Türkiye bunu konuşuyor. İnsanların özgürlükleri kısıtlanıyor, ekonomi etkileniyor, ama hâlâ hukuki bir metin ortaya çıkmadı.”
İzmir’deki gözaltılara dair en çarpıcı eleştirilerden biri de gözaltı sürecinin uygulama şekliyle ilgiliydi. Yılmaz, “Tunç Soyer’in ve Şenol Aslanoğlu’nun bugün dahi ifadesi alınmayacakmış. Yarına kalmış. O zaman hangi gün ifade alacaksanız, o gün gözaltına alın. 157 kişinin içinde tanıklar da var. Tanıkları da gözaltına almışlar” sözleriyle yargı sürecine yönelik usulsüzlük eleştirisinde bulundu. Yargılama konusu yapılan üç ayrı dosya bulunduğunu belirten Yılmaz, şunları söyledi: “Bir kooperatif dosyası var, bir İZBETON’dan araç kiralama dosyası, bir diğeri ise asfalt ve beton ihaleleri dosyası. Toplamda 1,5 milyar TL’lik bir yolsuzluk iddiası konuşuluyor. Ama daha iddianame bile çıkmadı, bunlar sadece ön bilgiler.”
Gazeteci Yılmaz, belediyelerin kamu hizmeti anlayışından uzaklaştığını ve şirketleşmeye dönüştüğünü vurgulayarak “Belediyeler kamu kuruluşlarıdır ve hiçbir şekilde kâr amacı güden kuruluşlar değildir. Bir belediyenin kasasında para varsa, yanlış yapıyordur zaten. Belediyeler banka değildir, hizmet kuruluşlarıdır. Kasalarında para tutmazlar, halka hizmet üretirler. Ve sürdürülebilir hizmetler için borçlanmaları da doğaldır. Burada bir sorun yok” dedi.
Öte yandan, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun, gözaltı gerekçelerinden biri olarak gösterilen kooperatif başkanlığına da eleştiri getiren Yılmaz, kamu ile finansal ilişki içindeki yapıların siyasi kişiler tarafından yönetilmesini doğru bulmadığını söyleyerek, “Şenol Aslanoğlu neden gözaltında? Kooperatifin başkanı olduğu için. Peki sen neden oranın başkanıydın? Sen il başkanısın. Belediye ile akçeli bir iş yapması ne kadar doğru? Garip ilişkiler ağı oluşmuş durumda. Bu yanlış. Aynı şekilde Neptün Soyer’in Köy-Koop başkanı olması da yanlıştı. Efendim, maaş almıyormuş. Ama orada milyarlık satışlar dönüyor. Belediye başkanının eşinin böyle bir yapının başında olması etik değildir” mesajını verdi.
Yılmaz, belediyelerin artık doğrudan hizmet değil, şirketler aracılığıyla çalıştığına dikkat çekerek, “Belediye demek artık belediye şirketi demek oldu. Ortada belediye yok, şirketler var. Sayıştay raporlarına baktım, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sadece 285 kadrolu işçisi var. 3 bin 294 kişilik kadro hakkı var ama sadece 285’ini almış. Geri kalanı taşeron ya da belediye şirketi çalışanı. Bu artık suiistimale döndü. Sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin sorunu. Bu sistem değişmeli” dedi.
Parti içi çekişmelere de değinen Yılmaz, CHP’deki son kurultay süreciyle birlikte İzmir’de büyük bir kırılma yaşandığını şu sözlerle belirtti: “CHP’deki son kurultayın ardından partide büyük bir ayrışma oldu. Bir tarafta Kılıçdaroğlu’nu destekleyenler, diğer tarafta Özgür Özel’i destekleyenler yani yenilik isteyenler. Cemil Tugay, yenilikçiler grubundan belediye başkan adayı oldu. Tunç Soyer ise Kılıçdaroğlu’nu desteklediği için aday yapılmadı. O günden sonra Soyer, İzmir’de adeta bir muhalefet gibi hareket etti. Ve Soyer’in ekibi, gazeteciler de dâhil, o günden sonra Tugay’a saldırmaya başladı.”
DİSK’e bağlı belediye işçilerinin İzmir’deki greviyle ilgili değerlendirmede bulunan Yılmaz, CHP Genel Merkezi’nin sürece ilgisiz kaldığını söyleyerek “Cemil Tugay partisi tarafından yalnız bırakıldı. Çok netameli bir konu. DİSK, partinin arka bahçesi gibi görünüyordu. O yüzden parti bazı çekinceler taşıdı. O fotoğrafın içinde olmak istemedi. Ama bu süreçte en başından CHP Genel Merkezi devreye girmeliydi. DİSK yöneticileriyle belediye yöneticileri bir araya getirilip uzlaşı sağlanmalıydı. Ama bu yapılmadı” bilgisini paylaştı.
Yılmaz, grev sürecinde Cemil Tugay’ın sergilediği tutumun kamuoyunda olumlu karşılık bulduğunu ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı: “CHP, bütün odağını İstanbul’a, Ekrem İmamoğlu’na vermiş durumda. Başka hiçbir konuyla ilgilenmiyor gibi görünüyor. Cemil Tugay ise partisine rağmen bu süreçte yalnız durdu ama halkın gözünde sempatik bir figüre dönüştü. Kendini ispat etti, farkındalık yarattı, sevdirdi. Ancak haklı olmak kadar, haklı kalmak da önemlidir.”
Nilüferlerle kaplı cennet gibi bir göl
İzmir otogarındaki yangın korkuttu