Hurda alır, antika satarlar

44 yaşındaki Murat Güler yıllardır biriktirdiği antika eşyaları 2. El-Antika ve El Emeği Festivali’nde sergiledi. Antikacı Güler, üçüncü büyükşehir olmasına rağmen İzmir’de antika pazarlarının olmayışını eleştirdi

  • Oluşturulma Tarihi : 30.10.2019 08:04
  • Güncelleme Tarihi : 30.10.2019 08:04
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Hurda alır, antika satarlar haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ - RÖPORTAJ
Bayraklı geçtiğimiz pazar günü 2. El-Antika ve El Emeği Festivali’ne ev sahipliği yaptı. Bu yıl ilk kez düzenlenen etkinlik ile antikacılar yıllardır biriktirdikleri eşyaları sergiledi, kadınlar da el emeği ürünlerini satışa sundu. 44 yaşındaki Murat Güler’in tezgahı ise festivalin en ilgi çeken stantlarından biri oldu. Antikacı Güler, anneannesi ile dedesinden kalan eşyaları biriktirmek ile başlamış yolculuğa. Festivalde katılımcılar tarafından yoğun ilgi gördüğünü söyleyen ve vintage eşyalar ile fark yaratan Güler, İzmir’e karşı sitemini de dile getirdi. Üçüncü büyükşehir olmasına rağmen İzmir’de antika pazarının olmayışını eleştiren Güler, kaldırılan Halkapınar Bitpazarı gibi bir alanın tekrardan inşa edilmesini ve satıcıların tek bir yerde, düzenli halde toplanmasını talep etti.



“ESKİYE OLAN İLGİMİZ ÇOK ESKİ”
Öncelikle kendinizi okurlarımıza tanıtabilir misiniz?
Şu an görmüş olduğunuz antika ve vintage tezgahı, tamamen hobi olarak hem biriktirip koleksiyonunu yaptığımız hem de halka sunup satışını gerçekleştirdiğimiz bir tezgah. Yıllardır bu piyasanın içerisindeyiz. Bizim eskiye olan ilgimiz çok eski. Biz hala anneannemizden ve dedemizden kalan eşyaları saklıyoruz. Genelde bizler yurdun çeşitli yerlerinde kurulan bitpazarlarını ve mezatları takip ediyoruz. Ürünlerimizin tamamına yakını eski. Yüzde birlik oranı ise eski ürünlerin replikası olarak üretilen ürünlerdir. Standımızda her keseye göre ürün var. En pahalı ürünümüz 200 TL’dir. 1 TL’ye bile ürünümüz var. İlgi çok fazla. Henüz yeni olmasına rağmen, yeni bir pazar, yeni bir konsept olmasına rağmen bizler gayet memnunuz. Festival sadece Bayraklı’da değil, Urla ve Alsancak Gar’da da gerçekleşti.



Değerinde satabiliyor musunuz?
Aslına bakarsanız eskinin, antikanın belirli bir değeri olmuyor. Bu değer yani ürüne biçilen fiyat alıcı ile satıcı arasında netleşir. Bizler mümkün olduğunca ederinden satmaya çalışırken, alıcı dediğimiz dostlarımız da aynı ölçüde hesaplı alma derdinde. Bir de işin gerçek boyutu var. Cebinizdeki nakit para değerlidir. Ben şahsen, ‘üç lira fazlasını haftaya vereyim’ yerine, üç lira eksiğini peşin satma prensibindeyim. Çünkü her ürün zaman, emek ve parasal bir harcama ile belli bir yorgunluğun sayesinde elimize geçiyor.
BİR DEFA TARİHİ OLACAK
Eski alır, antika satarız’ dediniz. Bu bağlamda eski nedir, antika nedir?
Bu, bir meslektaşımızın sözü, Antik Arkeoloji isimli firma işletmecisi bir Amerikalıdan duydum. ‘Biz antika almayız; hurda alır, antika satarız’ demişti. Bunu bir mesleki kaide olarak benimsedim. Genelde ne olursa olsun her kullanılmış ürün eskidir. Lakin her eski antika değildir. 10 sene, 20 sene ve takip eden periyotlarda kullanılmış eşyalar eskidir. Bir ürünün eski mi, antika mı olduğunu o ürünün üretim aşamaları ve dönemsel özellikleri belirler.
Eski bir üründen antika olarak bahsedebilmemiz için hangi hususları taşıması lazım?
Bir defa tarihi olacak. Zaman için kabul edilen ölçü yüz senedir. Yüz seneyi aşan ürünler genel olarak antika diye vasıflandırılır. Üretim aşaması… El ile üretilen, sınırlı sayıda imal edilen ve günümüze üretim aşamasındaki tüm özellikleri kaybetmeden yansıtan ürünler antikadır. Adet de önemlidir. Üretildikleri dönemde sınırlı sayıda, az üretilen, limitli üretim dediğimiz ürünler antikadır. Bunun dışında kalan ürünleri, eserleri eski olarak isimlendirmek daha sağlıklı olacaktır. İstisnalar olmaz mı? Elbette olur. Yirmi sene evvel sadece 100 adet üretilmiş bir obje de antika sınıfındadır. Otuz sene evvel sadece 100 adet basılıp o gün için seçkin insanlara dağıtılan bir kitap da nadir eser olarak sayılır. Bunun yanında yüz sene evvel üretilen bir tahta kaşık eğer bir sanatsal özelliği yoksa her evde karşımıza çıkan binlerce örneği olacağı için antika değil; eski bir kaşıktır. Bu sektörden geçimini sağlayanları geniş bir yelpaze içinde sıralarsak sokaklarda dolaşıp katı atık toplayan çekçekçilerden, büyük müzayede şirketlerine uzanan bir zincirle karşılaşırız. Herkesin ortak amacı kaşıkçı elmasını tekrar bulabilmek! Bulanlar da yok değil hani. Mesleki olarak ben eskiyle uğraşanları üç sınıfa ayırıyorum. Tedarikçiler, aracılar, koleksiyonerler.
POTANSİYEL VAR, ALAN YOK!   
Dile getirmek istediğiniz bir sıkıntınız var mı?
Bizim aslında en büyük sıkıntımız Türkiye’nin 3. büyükşehri olan İzmir’de bir antika pazarının olmaması. Tamamen antikaya yönelik olarak faaliyet gösteren bir pazarımız yok. Bu şekilde karma bir durum söz konusu. Mesela bakınız İstanbul ve Ankara’da zaten var. Keza Bursa, Balıkesir ve Eskişehir’de de öyle. Ancak İzmir’de antika üzerine, yeri belirlenmiş, esnafı belirlenmiş, standartları belli olan bir pazarımız maalesef ki yok. Sezon sonu olduğu için artık bize bir kapalı mekan gerekiyor. Talep ettiğimiz kapalı mekanı ayarlarlarsa orada devam edeceğiz. Fakat bu şekilde etkinlik her gün devam etmez, günlük kalır. Eskiden Halkapınar’da bir bitpazarımız vardı. Onu da yetkililer kaldırdı. Şimdi Kapılar, Çiğli, Hilal, İkiçeşmelik, Tepecik gibi yerlerde parça parça tezgah açıyorlar. Belediye gelsin, denetimini yapsın, bizlere yer göstersin, yer satsın ya da yer kiralasın, belli bir konsept üzerine, belli sayıda insanları yerleştirsin. Potansiyel var fakat alanımız yok.
Koleksiyonerlere, antikacılara son olarak nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Mesajım, antikacılara değil de antika severlere olsun. Bu satırları okuyan kardeşlerimiz eğer bir şeyler biriktirmeye, bir şeylerin izini sürmeye başlayacaklarsa önce ne toplayacaklarına karar vermelerini öğütlerim. ‘Param var, ne bulursam alırım’ yaklaşımı yanlış bir yaklaşımdır. Koleksiyon meraklılarına sadece bir alanda ve sabırla ürün toplamalarını tavsiye ederim. Eskinin kokusunu, eskinin hikayesini seven insanlara acele etmeden, sabırla ürün kovalamalarını, bütçelerinin yanında zamanlarının da bir kısmını bu işe ayırmalarını tavsiye ederim.