- Gündem
- 20.12.2025 14:12
İzmir Barosu’ndan Hayata Dönüş Operasyonu açıklaması: Benzer ihlallerin önlenmesi şart
İzmir Barosu, 19 Aralık 2000’de gerçekleştirilen ve 32 kişinin yaşamını yitirdiği Hayata Dönüş Operasyonu’nun yıldönümünde yaptığı açıklamada, etkin soruşturma yürütülmemesini ve cezasızlığı eleştirerek insan hakları vurgusu yaptı.
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : SULTAN GÜMÜŞ KAYA
İzmir Barosu, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerinde gerçekleştirilen ve kamuoyunda “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak adlandırılan müdahalenin yıldönümünde yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, 30’u siyasi mahpus, 2’si asker olmak üzere 32 kişinin yaşamını yitirdiği operasyonun, yaşam hakkının en ağır biçimde ihlal edildiği olaylardan biri olduğu belirtildi.
ETKİN SORUŞTURMA ELEŞTİRİSİ
Cezaevlerinde gerçekleştirilen operasyon sonucunda ölüm ve yaralanmalar oluştuğunu ve operasyon sonrası gerekli soruşturmanın yürütülmediğini belirten İzmir Barosu, “19 Aralık 2000 tarihinde adına ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ denilen ancak 30’u siyasi mahpus, 2’si asker toplam 32 insanın hayattan koparıldığı günün yıldönümünde yaşam hakkının en derin şekilde ihlal edildiği gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyoruz. Ağır silahlar ve gaz bombaları ile gerçekleştirilen ve 32 insanın yaşamına mal olan ve çok sayıda siyasi mahpusun kalıcı sağlık sorunları ile yaşamak zorunda kaldığı operasyonun hangi yönünün hayata dönüş olduğu halen anlaşılmış değildir. Yaşananların ardından etkin hiçbir soruşturmanın yürütülmemesi, zamanaşımı ve beraat kararları ile kimsenin sorumluluğuna gidilmemesi tarihe kara bir leke olarak kaydedildi” dedi.
HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ASKIYA ALINAMAZ
Uluslararası sözleşmelerin kişilerin hak ve özgürlüklerini güvence altına aldığını ifade eden İzmir Barosu, güvenlik gerekçesiyle hak ve özgürlüklerden vazgeçilemeyeceğini belirttiği açıklamasını şu şekilde noktaladı: “Yaşam hakkı, işkence ve kötü muamelenin mutlak yasaklanması gibi temel insan hakları ilkeleri, devletin gözetimi altındaki kişiler için dahi devredilemez yükümlülüklerdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili hükümleri bu yükümlülüğü açıkça ortaya koymaktadır. Hak ve özgürlükler, hiçbir ‘güvenlik’ gerekçesiyle askıya alınamaz. Hakikatin açığa çıkarılması, sorumluların yargılanması ve cezasızlık pratiğinin son bulması, yalnızca geçmişle yüzleşmenin değil, gelecekte benzer ihlallerin önlenmesinin de şartıdır. İzmir Barosu olarak, yaşanan ağır insan hakları ihlallerini unutmayacak; insan haklarına dayalı hukuk devletini ve toplumsal hafızayı savunmaya devam edeceğiz.
Kaynak : SULTAN GÜMÜŞ KAYA