Sayfa Yükleniyor...
2024 yılında 226 kadının, evli oldukları erkekler, babaları veya oğulları tarafından öldürüldüğünü hatırlatan platform, ‘Aile Yılı’ söylemlerine tepki gösterdi
0
En çok kadın cinayeti işlenen 2024 yılından sonra, 2025’in ‘Aile Yılı” ilan edilmesine tepki gösteren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, öte yandan tutuklanan gazetecilere, ünlü isimlere ve Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangına değindi.
Yapılan açıklamada, “Siyasi iktidar, 2025 yılını ‘Aile Yılı’ ilan etti. 2024 yılı ise en yüksek kadın cinayeti verisinin kaydedildiği yıldı. 2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesi, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın yoğun olduğu bir ülkede oldukça tartışmalı bir yaklaşımdır. Kadınlara yönelik işlenen suçların önemli bir kısmının aile içinde gerçekleştiği bilinirken, aile kurumunu öncelemek yerine kadınları ve çocukları güçlendirmek öncelikli hedef olmalıdır” denildi.
BUNU BİR DEMOGRAFİ SORUNU OLARAK GÖRMEK YANLIŞ
2024 yılında 226 kadının, evli oldukları erkekler, babaları veya oğulları tarafından öldürüldüğünü hatırlatan platform, “Aile, bir sosyal destek mekanizması olarak önemli bir rol oynasa da sağlıksız aile yapıları birçok sorunun da temel kaynağıdır. Kadınları şiddetin ve istismarın olduğu aile ortamlarında zorla tutmaya yönelik politikalar, bireysel hak ve özgürlükleri tehdit etmektedir. Yargı paketi kapsamında getirilmek istenen aile arabuluculuğu ve süreli nafaka gibi uygulamalar, kadınların şiddet gördükleri evlilikleri sürdürmelerini zorunlu kılacak düzenlemelerdir. Bu tür uygulamalar, kadınların bireysel özgürlüklerine ve güvenliklerine zarar vermekte, şiddet döngüsünü pekiştirmektedir. Yargı paketinde bulunan kadınlarla ilgili düzenlemelerin büyük çoğunluğu kadınların kazanılmış haklarına bir saldırıdır. Henüz yaşayan bireylerin temel insan haklarını koruyamazken, nüfusun niteliğine değil niceliğine odaklanmak ve bunu bir demografi sorunu olarak görmek yanlıştır. Türkiye'de her gün en az bir kadın, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık nedeniyle öldürülmektedir. Bu gerçeklik karşısında öncelikli sorunun doğurganlık oranları olarak yansıtılması büyük bir yanılgıdır. Toplumun öncelikli sorunu, temel insan haklarına erişemeyen yurttaşlardır. Siyasi iktidarın öncelikli konusu doğum oranları ve ailenin korunması değil; her gün yaşam mücadelesi veren kadınlar ve çocuklar olmalıdır” ifadelerine yer verdi.
SUÇLULARIN KORUNUP AKLANMAYA ÇALIŞILDIĞI BİR ORTAMDA…
“Hukuksuz tutuklamaların karşısındayız” diyen platform, bir başka konuyu gündeme getirerek “Siyasi iktidar 2025 yılı itibariyle baskılarını artırdı. Birçok belediyeye halkın seçim iradesi yok sayılarak kayyum atamaları yapıldı, belediye başkanları tutuklandı. Demokrasiye yönelik bu müdahaleler, halkın temsil hakkını tehdit ediyor. 12 yıl önce gerçekleşen Gezi Parkı direnişi nedeniyle hâlâ insanlar tutuklanıyor… Buna rağmen Pınar Gültekin davasında Yargıtay, ‘canavarca hisle’ öldürme olmadığı gerekçesiyle fail Cemal Metin Avcı'nın cezasını bozdu ve ‘haksız tahrik’ indirimi uygulanmasını talep etti. Rojin Kabaiş'e ne olduğunu hala bilmiyoruz. Suçluların korunup aklanmaya çalışıldığı bir ortamda, birçok insan hukuksuz tutuklamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Adalet sistemi, toplumda eşitliği ve güvenliği sağlamak yerine, siyasi iktidarın çıkarlarına hizmet eden bir araç haline getiriliyor” eleştirisinde bulundu.
YETKİLİLER SORUMLULUK ALMAKTAN KAÇINIYOR
Öte yandan, Bolu Kartalkaya Grand Kartal Hotel’de yaşanan yangına da dikkat çeken platform, “İhmaller 78 kişinin ölümüne neden oldu. Araştırmalar otelin birçok ihmalkarlığı olduğunu ortaya koydu. Oteli denetlemekle yükümlü kişilerin, otel sahiplerinin ve ihmali olan herkesin yargılanması için olayın takipçisi olacağız. Türkiye'de ihmaller nedeniyle hayatını kaybeden çok sayıda insan bulunuyor. Gerekli önlemler alınsa felaketler sonucunda dahi birçok hayat kurtarılabilir. Örneğin, 6 Şubat depremleri sonucunda yaşanan can kayıpları; yapı denetimindeki eksiklikler, afet yönetimindeki yetersizlikler ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle artmıştı. Bu tür felaketler sonrası yapılan incelemeler, yaşanan kayıpların büyük bir kısmının önlenebilir olduğunu gösterirken, yetkililer sorumluluk almaktan kaçınıyor” mesajını iletti.
SULTAN GÜMÜŞ KAYA