“Komplo teorilerine değil bilime kulak verilmeli!”

Aşı karşıtlığı ve komplo teorilerine ilişkin konuşan TTB Başkanı Prof. Dr. Fincancı, “Biz, ‘şu ülkenin’ ya da ‘bu ülkenin’ diye bir aşı tanımlaması yapmıyoruz. Aşı hayat kurtarır. Toplum komplo teorilerine değil bilime kulak vermelidir” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 11.12.2020 08:32
  • Güncelleme Tarihi : 11.12.2020 08:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Komplo teorilerine değil bilime kulak verilmeli!”

Koronavirüs aşısıyla ilgili her gün yeni bir ilerleme sağlanırken özellikle sosyal medyada aşılarla ilgili söylentiler yaygın olarak ilgi çekiyor ve paylaşılıyor. Genetik kodların değiştirilmesinden, milyonlarca kişinin bedenine mikroçipler yerleştirmeye kadar birçok söylenti kulaktan kulağa yayılıyor. Uzmanlara göre ise pandemiyi bitirmenin yolu kitlesel bağışıklık ve bu da aşıyla sağlanacak...

Kamuoyunu aşı konusunda bilgilendirme sorumluluğunu hissettiklerini belirten Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Komite Başkanı Şebnem Korur Fincancı, güvenli olduklarına dair bağımsız bilimsel kurumlar tarafından değerlendirilmesi ve onaylanması ile ilgili süreçleri de yakından takip ettiklerini kaydetti. Toplumsal bağışıklık kazanmak için geniş kitlelerin aşılanması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Fincancı, Sağlık Bakanlığının pandemi sürecinde verileri şeffaf bir şekilde paylaşmaması hatta gizlemesinin toplumda ciddi bir güven bunalımı yarattığını vurguladı. “Veriler şeffaf paylaşılmadığında, bilgi eşitliği sağlanamadığında ne yazık ki komple teorilerine gün doğuyor. Biz, ‘şu ülkenin’ ya da ‘bu ülkenin’ diye bir aşı tanımlaması yapmıyoruz. Aşı hayat kurtarır, bağışıklama esas olmalıdır” diyen Prof. Dr. Fincancı, toplumun komplo teorilerine değil bilim, emek ve meslek örgütlerine kulak vermesi gerektiğini söyledi.

CİDDİ BİR GÜVEN BUNALIMI VAR

Çin’den ithal edilecek aşının güvenilirliliğiyle ilgili tartışmaları değerlendiren Prof. Dr. Fincancı, “Aşının hayat kurtarıcı olduğunu, böylesine bir küresel salgında çok sayıda aşı çalışmasının olmasını ve bu çalışmaların etkili bir biçimde sürdürülüyor olmasını umut verici olarak görüyorum. Tüm dünyada çok sayıda aşı çalışması var. Bir kısmı Türkiye’den bilim insanlarının da içinde yer aldığı çalışmalar ve şu ana kadar 3. faz aşaması devam eden aşılar olduğunu da biliyoruz. Aşı çalışmalarının sonuçları kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılarak toplumda güven oluşturulmalı. Çünkü aşı karşıtı hareketler nedeniyle insanların aşılara karşı güven duymasında ciddi sorunlar olduğunu biliyoruz. Biz, ‘şu ülkenin’ ya da ‘bu ülkenin’ diye bir aşı tanımlaması yapmıyoruz. Aşıların 3. faz çalışmalarının bilim ortamlarında paylaşılması, bilimsel boyutta tartışılması ile etkili, güvenli olduklarına dair verilerin bağımsız bilimsel kurumlar tarafından değerlendirilmesi ve onaylanmasıyla ilgili sonuçları izliyoruz. Dolayısıyla TTB olarak, izlediğimiz sonuçlar itibariyle toplumun güven duymasını sağlayacak adımlar atmaya çalışıyoruz. Bu nedenle Sağlık Bakanlığının pandemi sürecinde toplumun güvenini sarsacak şekilde verileri şeffaflıkla paylaşmaması nedeniyle ciddi bir güven bunalımı olduğu ortada” dedi.

BAKANLIĞIN TUTUMU GÜVEN EKSİKLİĞİ YARATIYOR

Aşı çalışmalarının önündeki en büyük engelin, dünyada taraftarları her geçen gün artan ‘aşı karşıtlığı’ olacağı konusunda uyarıda bulunan Fincancı, “Komplo teorileri ne yazık ki bilime değer verilmeyen ve özelikle de hakikat ötesi bir çağda çok öne çıkıyor. Veriler şeffaf paylaşılmadığında, bilgi eşitliği sağlanamadığında komple teorilerine gün doğuyor maalesef. Aşı çalışmalarının bütün verileri henüz tamamlanıp dünya kamuoyuyla paylaşılmadığı için insanlarda bir güven eksikliğinin oluşması kaçınılmaz. Bu güven eksikliğini ortaya çıkaran durum, özellikle Türkiye’de başından beri Sağlık Bakanlığının sürdürdüğü tutum oldu. O nedenle biz bu dönemde özellikle şeffaflığı çok daha fazla önemsiyoruz. Çünkü aşı karşıtlığının geçtiğimiz yıllarda özellikle kızamık salgınlarının ortaya çıkışında ve yeniden artışında ne kadar önemli olduğunu ve pek çok çocuğun kalıcı zarar gördüğünü, ölümlerin ortaya çıktığını hatırlatmak istiyoruz. Aşı hayat kurtarır, bağışıklama esas olmalı... Tabiî ki her koşulda koruyucu sağlık hizmetlerini öncelemek ve ücretsiz, adil ve eşit bir dağılımın gerçekleşmesi sağlanmalı. Toplumsal bağışıklığın sağlanması ve salgının durdurulabilmesi için toplumun en az yüzde 60’ının bağışıklık kazanmış olması gerekiyor. Aşıların ortaya çıkması ve kullanılabilir olmasına kadar geçen sürede, salgının yayılım hızını düşürmek öncelik olmalı. Çünkü salgının bu yayılım hızında pek çok insanın ağır hasta olarak sağlık kurumlarına başvuru yaptığı, sağlık kurumlarında yer olmaması nedeniyle çok ciddi sorun yaşadıkları, sağlık kurumlarının kapasite aşımları nedeniyle sağlık çalışanlarının çok zor durumda kaldığı ve ayrıca kendilerinin de bu yoğun çalışma koşulları nedeniyle viral yüklenmeleri arttığı için kaybedildiği bir dönemden geçiyoruz” ifadelerini kullandı.

KOMPLO TEORİLERİ YERİNE BİLİME KULAK VERİLMELİ

“Bunu önlemenin yolu aşı süreçleri başlayıp ilerleyene kadar olan zamanda bulaşma hızını düşürecek önlemler alınmasıdır” diyen Fincancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenle biz, en az 14 günlük bir kapanma ve toplumsal hareketliliğin kısıtlanması uyarısında bulunduk. Tabiî ki bunu devletin sosyal desteği ile yürütmek gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki, bu salgının sınıfsal eşitliksizler anlamında da önemli bir boyutu var. Sınıfsal eşitliksizler nedeniyle bu hastalık, toplumda emekçi sınıflarda yaygın olması hem de hastalığın daha ağır geçiriliyor olması da önemli bir sorun. Dolayısıyla bunları da gözeten bir yerden toplumsal hareketliliği kısıtlamak ve bu arada toplumda salgının yayılmasını önlemek, bağışıklama ile birlikte de bu salgının önüne geçmek gerektiğini bir kez daha hatırlatalım. Toplum da komplo teorilerine değil özellikle bilim, emek ve meslek örgütlerine kulak vermeli. Kamu kaynaklarıyla gerçekleştirilen araştırmalarla ayrıca bir patent hakkı üzerinden aşının ticarileştirilmesine de karşı durmalıyız. Aşı bağışıklama herkes için bir hak olarak değerlendirilmelidir.”

Haber Merkezi