Sayfa Yükleniyor...
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni eleştiren eğitimciler, “Sorunların üstünü örtmek ve din eğitimini artırıp ‘uhrevi çözümler’ üretmeyi bir kurtuluş modeli olarak görmek en kibar deyimle pedagoji bilimi yoksunluğudur” dedi
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli için iletilen görüş ve önerileri değerlendiren Talim ve Terbiye Kurulu, yeni müfredatı onayladı. Yeni müfredat, gelecek eğitim öğretim döneminden itibaren okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf ve lise 9. sınıftan başlamak üzere kademeli şekilde uygulanacak.
Onaylanan kararı eleştiren Eğitimci Necip Vardal, “Eğitimcilerin, bilim insanlarının, eğitimin tüm bileşenlerinin karşı çıktığı bu müfredat tamamen geri çekilmelidir” derken, Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat ise “İsyanımız, devlet okullarının içleri niteliksiz eğitimle boşaltılırken, üniversite kapılarının özel okullara gönderilen çocuklara açılmasınadır. Eğitim meselesi memleket meselesidir. Memleket ve çocuklarımız da sahipsiz değildir” yorumunda bulundu.
DİNSELLEŞMENİN SON HALKASI!
Öte yandan, Eğitim-Sen İzmir 1 Nolu Şube Önceki Dönem Başkanı da olan Eğitimci Necip Vardal, konuya ilişkin şu sözleri kullandı: “Milli Eğitim Bakanı, şubat ayında yaptığı açıklamada eğitim sistemini kastederek ‘Ana paradigmasından tutunda bize ait ve bizim değerlerimizle inşa edilmiş, bizim referans değerlerimiz ışığında oluşturulmuş bir eğitim sisteminin inşası için gerekli çalışmalarımızı tamamladık’ demişti. Bu açıklama aslında ne ile karşı karşıya kalacağımızı çok net biçimde ortaya koyuyordu. Yapılan değişikliklerle müfredat ve öğretim programlarının dayandığı temel felsefe büyük ölçüde 12 Eylül darbecilerinin zihniyetine dayandı, darbecilerin din dersini bütün kademe ve öğrenciler için zorunlu hale getirilmesine benzer biçimde AK Parti de eğitimde laikliği ve bilimi dışladı, sosyal değerler yerine bireyciliği baz aldı; Evrensel demokratik değerleri dışlayıp dinsel ve milli değerleri temel aldı. Bugüne kadar yapılanlar yeterli görülmemiş olacak ki müfredatların milli ve dinsel değerler temel alınarak bir kez daha değiştirilmesi sağlanıyor. Yıllardır iktidar eliyle adım adım hayata geçişi ile eğitimde dinselleşmenin son halkasının yeni müfredat üzerinden tamamlanması planlanıyor.”
TARİKAT VE CEMAATLERİN ISRARI İLE…
“Müfredatlar eğitim felsefesi anlayışlarından bağımsız olarak düşünülemez” ifadelerine yer veren Vardal, “Çünkü bir ülkenin eğitim gerçeğinin temelini eğitim felsefesi oluşturur. İnsanın hangi bilgiler, gerçekler ve değerler üzerinde biçimlendirilmesi isteniyorsa ona uygun eğitim politikaları oluşturulur. Bu politikalara dayalı olarak eğitim planlanması somutlaştırılır ve böylece eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır. MEB'in müfredat değişiklikleri ile yapmak istediği şey tam olarak iktidarın siyasal ve ideolojik çizgisine paralel bir şekilde milli ve manevi değerlerle donatılmış nesiller yetiştirmektir. Nitekim Milli Eğitim Bakanı’nın ‘STK’ olarak tanımladığı tarikat ve cemaatlerin ısrarı ile ÇEDES projesinin, eğitimin tüm kademelerinde hayata geçirilmesi hedeflenmektedir” bilgisini paylaştı.
NE İLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMUZU GÖSTERİYOR
Vardal’ın açıklamasının devamında, “Sosyal bilgiler ve hayat bilgisi müfredatında iktidarın siyasal ideolojik söylemini çağrıştıran değişiklikler, evrenin oluşumunun dini açıdan anlatılması, Anadolu'nun Türkleşmesi kavramının yerine Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması kavramının kullanılması, Osmanlı Devleti'nin gerileme ve dağılma döneminin adının değiştirilmesi, İkinci Abdülhamit'e özel bir övgünün yer alması, matematikten integralin çıkarılması ve benzeri değişiklikler iktidarın siyasal ve ideolojik çizgisine paralel olarak milli ve manevi değerlerle donatılmış nesiller yetiştirmek amacını ortaya koymaktadır. Ayrıca hazırlığın 10 yıl sürdüğü bir müfredat çalışması için bir haftalık öneri ve görüşe açılması, yine bildirilen öneri ve görüşlerin -ki bu yaklaşık 70 bin civarında- çok kısa sürede incelenerek Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanması, adının Maarif olması, kullanılan kavramlar (Kâmil insan, Erdem Mefkure vb.) ne ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Ayrıca referans olan kişi ve kaynaklar değerlendirildiğinde bu durum daha net açığa çıkmaktadır” eleştirisi yer aldı.
DEĞERLERİ DİNLE İÇERİKLENDİREN BİR YAKLAŞIM
“Ortada yeni bir müfredattan ziyade uzunca bir süredir devam eden, eğitimi ‘değerler eğitimi’ üzerine inşa eden, değerleri de dinle içeriklendiren bir yaklaşım söz konusu” diyen Vardal, son olarak “Yeni müfredat taslakları akıldan, bilimden ve eleştirel düşünceden uzaktır. Bu müfredatın öneriler ile düzeltilmesi mümkün değil. Yapılması gereken çok açık; Eğitimcilerin, bilim insanlarının, eğitimin tüm bileşenlerinin karşı çıktığı bu müfredat tamamen geri çekilmelidir. Eğitimin tüm öznelerinin katıldığı bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten insan hak ve özgürlüklerine dayalı eğitim programlarının oluşturulması gereklidir” mesajını iletti.
BAKAN TEKİN’İN KARNESİ ORTADA
Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat ise şöyle bir değerlendirmede bulundu: “Maarif Modeli eğitim programına birçok yönden eleştirimiz mevcut. Bunların başında hazırlanma süreci geliyor. Milyonlarca öğrenci, veli ve öğretmeni ilgilendiren bu değişim onların fikirleri alınmadan, göstermelik bir askı süreciyle hayata geçirilmeye çalışılıyor. Eğitim öğretim faaliyetleri bir bakanın, bir bürokratın eğitimi algılama biçimiyle değiştirilemeyecek kadar kapsamlı ve derinlikli süreçlerdir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in karnesi de ortadır. Göreve geldiğinden beri ajandasındaki tüm gerici uygulamaları ÇEDES vb. protokollerle okullarda uygulamaya çalışmaktadır. Meclis kürsüsünden tarikatları ‘sivil toplum kuruluşu’ olarak tanıtırken iş birliklerinin devam edeceğini söyleyerek kendi bakanlığına alternatif bir yaşamı bizim çocuklarımız üzerinden hayata geçirmeye çalışmaktadır. Maarif Yüzyılı Modeline tanımlanan isim bile bu zihniyetten bağımsız okunamaz.”
EĞİTİM MESELESİ MEMLEKET MESELESİDİR
“Gençlerimizin çocuklarımızın dünya standartlarında bilimsel ve laik eğitime ihtiyaçları vardır” cümlelerine dikkat çeken Kalafat, “Eğitim sistemimiz hem metodik hem de pratik sonuçları göze alındığında tek tek dökülürken, sorunların üstünü örtmek ve din eğitimini artırıp ‘uhrevi çözümler’ üretmeyi bir kurtuluş modeli olarak görmek en kibar deyimle pedagoji bilimi yoksunluğudur. Model incelendiğinde çoğunlukla din eğitimi düzenlemeleri öne çıkarken, temel bilimler sadece göstermelik düzenlemelerle geçiştirilmiştir. Nasıl ki bugüne kadar ÇEDES vb. uygulamalara karşı çıkıp kazandıysak bu gerici modeli de geri çektireceğiz. Kavgamız, çocuklarımızın daha nitelikli eğitim alması, kızlarımızın okul hayatı dışına çıkarılması, istihdama yönelik eğitimle gençlerimizin geleceklerini kazanmaları içindir. İsyanımız, devlet okullarının içleri niteliksiz eğitimle boşaltılırken, üniversite kapılarının özel okullara gönderilen çocuklara açılmasınadır. Eğitim meselesi memleket meselesidir. Memleket ve çocuklarımız da sahipsiz değildir” yorumunda bulundu.
SULTAN GÜMÜŞ KAYA