Mor şapkalı kadın

İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Kızbes Seyhan Aydın, isminin ‘kız yeter’ anlamına geldiğini öğrendiği günden itibaren başındaki mor fötr şapkasıyla feminist mücadelenin tam ortasında yer aldı


  • Oluşturulma Tarihi : 28.12.2019 08:01
  • Güncelleme Tarihi : 28.12.2019 08:01
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Mor şapkalı kadın haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Dünyaya gözlerini açtığında artık kız çocuk sahibi olmak istemeyen bir ailenin kucağındaydı. Kadın-erkek eşitliğine inanmayan bir çevrede büyüdü. Eşit haklar konusundaki fikirleri, isminin ‘kız yeter’ anlamına geldiğini öğrendiği gün oturmaya başladı. İsmine duyduğu tepki onun zihniyeti ve mücadelesine de etki etti. Başında mor fötr şapkasıyla feminist mücadelenin tam ortasındaydı artık… Kendini ‘sosyalist feminist’ olarak tanıtan Kızbes Seyhan Aydın, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin erkeklerin omzunda da bir yük olduğuna inanıyor. Ona göre, ‘Feminizm herkes içindir’ yalnızca bir kitap adı değil. Kadınları ilgilendiren her mücadelede yıllardır ön saflarda yer alan ve İzmir’in sembol isimlerinden biri haline gelen Aydın, “İnsanlar artık beni mor şapkamdan tanıyor. Kentte sembol oldu... Takmadığım zaman kızıyorlar, şapkan nerede diye. Bana bu ismi verdiği için yıllar sonra babama teşekkür ettim. İyi ki bana bu ismi vermiş. Bu isim bana hep mücadele sinerjisi verdi” diyor. 



MÜCADELEYE ADINDAN BAŞLADI
Kars’ta dünyaya gelen Kızbes Seyhan Aydın, ömrünün eşitlik ve demokrasi mücadelesi içinde geçtiğinden bahsederek “İki soyadı vermişler bana. Biri babamın diğeri eşimin. Bana ait bir soyadı yok. Ailenin ikinci kız çocuğu olarak dünyaya gelince telaşa kapılmışlar hepsi kız olacak diye. ‘Kızbes’ adını vermişler. Bu aslında tam da kadın sorununun çıkış noktası. Daha ‘ınga’ demeden ayrımcılıkla karşılaşmışım. İsmim ‘kız yeter, kız olmasın’ anlamına geliyor. Bu refleksle kendimi önce sol, sosyalist cenahın içinde buldum. Daha sonra erkek egemenliğini de sistemle birlikte sorgulayan feminizmle tanışmamı sağladı. Sonra babama teşekkür ettim, iyi ki bana bu ismi vermişler. Bu isim bana hep mücadele sinerjisi verdi. ‘Kızbes’ olmayan eşitlikçi, çoğulcu, sivil katılımcı demokratik düzen inşa edilinceye kadar da ömrümün yettiğince mücadeleye devam ediyorum. Ömrüm hep eşitlik ve demokrasi mücadelesi içinde geçti. İsmime olan tepkimden kendimi hep eşitlik taraftarı olarak gördüm” dedi.



FEMİNİZM HERKES İÇİNDİR
Yıllarca öğretmenlik yaparak hayatını sürdüren Aydın, okumaya doyamayanlardan. Yakında kamu yönetimi bölümünden mezun olmaya hazırlanıyor. Kendini ‘sosyalist feminist’ olarak tanıtan ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin bütün mücadelelerin başında geldiğini savunan Aydın, “En kadim eşitsizlik kadın-erkek arasındakidir. Bu çözüldüğünde diğer eşitsizlikler de buna bağlı olarak çözülür. Bu yüzden daha çok kadın mücadelesi saflarında yer alıyorum. Kadın mücadelesi ne kadar yükselirse, emek ve demokrasi mücadelesi de o kadar artar. Çünkü feminizm herkes içindir. Ama feminizmden çok korkuyorlar! Halbuki kadınlardan çok erkeklerin işine yarıyor. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yükü erkeklerin de omzunda. Onlara da kaldıramayacakları yükler bindiriyor” ifadelerini kullandı.
ÖNCE MAHALLESİNDEKİ KADINLARI ÖRGÜTLEDİ
1999 yılında Adapazarı’nda öğretmenlik yaptığı yıllarda Marmara Depremi’ni yaşadığını anlatan Aydın, İzmir’e geliş öyküsünü ise şöyle bahsetti: “Depremzedelere haklarını aramaları gerektiğini anlatıyorduk. Onlara yardımcı olmaya çalışıyorduk. ‘Devlet varken sana mı kaldı!’ dediler. Gözaltına alındım. Darp edildim, bel fıtığım patladı. Dizlerime tekmelerle vurdukları için diz bağım koptu. O dönem İzmir’e taşındık. Uzun süre tekerlekli sandalye ile daha sonra koltuk değneği ile dolaştığım için mahalleden çıkamıyordum. Bir huyum var... Gittiğim yerlerde dernek varsa girer çalışırım ya da bir dernek kurarım. Çiğli’nin Evka-2 Mahallesi’nde tüm evleri dolaştım o değneklerle… Bir kadın derneği kurmak istiyordum ve tüm kadınların görüşünü aldım. Belediyeye ait bir kahvehane vardı. İstedik ama vermediler. Mahalledeki evleri tekrar dolaştık. Kadınlardan topladığımız 5 bin imza ile yeniden belediyeye gittik. İstediğimiz yeri bize verdiler ve 15 yıl önce Çiğli Kadın Emeğini Değerlendirme ve Dayanışma Derneği’ni kurduk.”
KOOPERATİF KURMAYA HAZIRLANIYORLAR
Kadınların dernek çalışmaları sayesinde el emeği ürünlerini değerlendirme imkanı bulduklarını kaydeden Aydın, “Derneğimizi kurarken hiçbir siyasi partinin, dinin, mezhebin, kimliğin arka bahçesi olmayacak dedik. Her kadına kapımızı açtık. Kadınların geneli işsizdi. Memleketinden gelmiş; geleneğini yaşamıyor ve modern hayata uyum sağlayamıyordu. Gettolaşmalar oluşuyordu. Kadınları derneğimiz aracılığıyla kaynaştırdık. Gettolaşmayı bitirdik, toplumsal barışa hizmet ettik. Farkındalık ve bilinç yükseltme çalışmaları yaptık. 15 yıldır faaliyette olan derneğimizde kadınlar için meslek edindirme kursları ve çeşitli eğitimler veriyoruz. Kadınlar örgü, hamak, file örerek geçimlerini sağlıyorlar. Kooperatif kurmak için de çalışmalara başladık. Kadınlarımız burada aracısız çalışıyorlar. Yani aldıkları ücretin hepsi kendi ceplerine gidiyor. Derneğimize gelen kadınların hepsi eskisinden daha özgüvenli. Diyorlar ki, ‘Önceden kocalarımızdan izinsiz mutfağa gitmezdik; şimdi diyoruz ki çocuğa siz bakın biz derneğe gidiyoruz’. Erkekler de eşleri burada yeni şeyler öğreniyorlar diye seviniyorlar” dedi. 
KENT KONSEYİ ÇATIŞMA YERİ DEĞİLDİR
İki dönemdir İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi’nde başkanlık görevini sürdüren Aydın, “Bu görevimden önce 6 yıl Kadın ve Siyaset Çalışma Grubu’nun başkanlığını yaptım. Kadın Siyaset Akademisi’ni kurduk. Kadınlarımız, siyaset ile ilişki kurabilmek için akademisyenlerden dersler aldı. Şu an birçok siyasi partinin yönetiminde buradan mezun olan kadınlarımız var. Orada yetişen kadınlar siyasete atıldı. Türkiye siyasetinde kadınlar yeterince görünür olmasa da oran eskiye nazaran artmış durumda. İlk kadın meclisi başkanlığına seçildiğimde karşı çıkanlar oldu. Sırf doğduğum yerden dolayı… Ama aynı kadınlara şimdi telefon açıp ben aday olacağım dediğimde destek veriyorlar. Kendini bu topraklara ait hisseden herkesin kol kola girmesi lazım… İzmir Kent Konseyi de böyle bir şey. Kentte yaşayan tüm farklılıkları içinde barındırır. Bu kentte yaşayan herkesin hakları vardır, o haklarını kullanabilmesi için kent konseyi yardımcı olmak zorundadır. O yüzden kent konseyi yerel iktidarın arka bahçesi değildir. Yerel iktidarla çatışma yeri de değildir. Doğrusunu alkışlayacaksın, eksiği varsa alternatif rapor yazıp götürüp önlerine koyacaksın” diye konuştu.
KADIN OLMADAN DEVRİM OLMAZ
Toplumdaki kadın-erkek eşitsizliğinin giderilmesi için kadınların her alanda mücadele verdiği dile getiren Aydın, “Kadın hakları mücadelesi giderek gelişiyor. Kadınlar katılmadan devrim olmaz. Önceden kadınlar katılıyordu, koltuklara erkekler oturuyordu. Artık eşit oturacağız. Ne kadınlar erkeklerden üstün olsun, ne de erkekler kadınlardan… Biz eşitlik istiyoruz. Yan yana yürümek istiyoruz. Kadınların her isyanı mutlaka kazanımla sonuçlanıyor. Kadınların yıllardır verdiği mücadele sayesinde birçok yasa çıkarıldı. İstanbul Sözleşmesi, kadınların gücüyle geldi. Aileyi yıkan sözleşme diyorlar. Aileyi şiddet yıkıyor. Kanun yıkmıyor. Kanun, şiddet gören kadınları koruma tedbirleridir. Kadına şiddetin önüne geçebilmek için devlet gerekli yasal düzenlemeleri yapmalı ve demokrasiyi önce evlere yerleştirmeli. Halka, toplumsal cinsiyet konusunda farkındalık eğitimleri verilmeli” dedi.
TÜM İZMİRLİLERE HİZMET EDECEĞİZ
28 Şubat’ta yapılacak İzmir Kent Konseyi Genel Kurulu öncesinde başkanlığa aday olduğunu açıklayan Aydın, hedeflerinden ise şöyle bahsetti: “Kent konseyleri, hiçbir kimliğin arka bahçesi olmayan farklılıklar manzumesidir. Halkın yaşamını yerel politikalar açısından nasıl kolaylaştırabiliriz diye çözümler üretirler. Bizler, İzmir Kent Konseyi’ni tüm İzmirlilere hizmet edecek şekilde yönetmek için yönetmeye adayız. Farklılıkları reddetmek, ötekileştirmek, ayrımcılık yapmak için değil; bütün farklılıkların kendini özgür hissettiği bir İzmir yaratmak istiyoruz. Sivil halk kitlesinin yerel yönetim mekanizmalarına taşımak için köprü vazifesi görmek istiyoruz. Gerçek demokrasinin kentimizde oluşması için bir çaba içindeyiz.”