Moralinizi yüksek tutmazsanız salgınla mücadele zorlaşır!

Psikolog Mevlüt Ülgen, yaşamımızı tehdit eden unsurların moralmen çökmemize neden olabileceğini belirterek, “Bu durum salgınla mücadeleyi zorlaştırır” uyarısında bulundu


  • Oluşturulma Tarihi : 15.04.2020 08:15
  • Güncelleme Tarihi : 15.04.2020 08:15
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Moralinizi yüksek tutmazsanız  salgınla mücadele zorlaşır!

BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Psikolog ve Aile Danışmanı Mevlüt Ülgen, tüm dünyayı etkileyen koronavirüs sebebiyle toplumun kaygı ve endişe seviyelerinin yüksek olduğunu belirterek, belirsizliklerin bu tarz duygu durum değişiklikleri yaratmasının normal olduğunu ancak bunun önüne geçebileceğimizi ifade etti.



“TÜM BUNLAR STRES KAYNAĞI”
Koronavirüs salgınının yaşamsal bir tehdit ve endişe kaynağı olarak hepimizi derinden etkilediğini belirten Mevlüt Ülgen, “Çok önemli bir salgınla karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile yüz yüzeyiz.  Salgın, yaşamımızı tehdit etmenin yanında alınan zorunlu ve uyulması çok elzem olan önlemler günlük rutinimizin bozulmasına yol açmakta, bizleri birçok yoksunluk ve kısıtlama ile baş başa bırakmaktadır.  Salgın, aynı zamanda ekonomik ve sosyal yaşamı da tehdit ediyor.  Günlük yaşama işsizlik, yoksulluk, iflas, gelecek endişesi, başta sağlık ve gıda olmak üzere temel gereksinim ve hizmetlere ulaşamama korku ve kaygısı olarak da yansımaktadır. Tüm bunlar stres kaynağıdır. Bunların bizlerde bedensel, ruhsal ve sosyal etkileri olması,  ruhsal sorunlar yaratması beklenen bir durumdur. Tabii ki burada bireysel farklılıklar, bu süreci nasıl yaşadığımız, nasıl algıladığımız önemlidir. Bunun travmatik yaşam deneyimine dönüşmesi, tüm bu süreçlerle ve tehdit algısını nasıl hissettiğimiz, baş etme güç ve kaynaklarımızla ilintilidir diye düşünüyorum” dedi.



Ülgen, travmanın ne olduğunu ve yaşamımızı nasıl etkilediğini de şu sözlerle anlattı: “Travma, insanın ruhsal ve bedensel varlığına, bütünlüğüne tehdit oluşturan veya zarar veren, genellikle kontrol edilemeyen ve öngörülemeyen, çoklu kayıplara neden olan, günlük hayatın akışında bir kırılmaya neden olan, genel uyumu ve işlevselliği sekteye uğratan, insanın baş etme gücünü ve dayanma sınırlarını aşan, korku ve çaresizlik hissettiren, kendine, insanlara, hayata ve hatta dünyaya ilişkin inanç ve düşüncelerinin temelden değişmesine neden olabilen yaşam olaylarıdır. Salgının yaşamımıza tehdit oluşturması, çoklu ve bireysel kayıp yaşama deneyimi ve duygusu, kontrol ve güven algımızı tehdit etmesi, günlük yaşam rutinimizi bozması ve yaşamı sürdürmeye ve temel ihtiyaçlara ulaşma kaygısı oluşturması vb durumlar travmatik yaşam deneyimine zemin hazırlamaktadır. Bu sürecin bireysel ve toplumsal bellekte kaçınılmaz izleri olacağı bilinmektedir.”
“YAS SÜRECİNE GİREBİLİRİZ”
Bu süreç içerisinde ve süreç sonunda üzerinde durmamız gereken önemli bir kavramın da yas ve yas süreci olacağını dile getiren Ülgen, “Bu süreç aynı zamanda kayıp sürecidir. Kayıp derken burada sadece salgın nedeniyle yaşanan ölümden söz etmiyorum. Günlük yaşamda birçok kayıp yaşıyoruz. Rutinin bozulması bile kayıp ve yas deneyimine zemin hazırlar. Önümüzdeki süreçte bu kavramlar ile psikososyal etkilerini daha çok konuşuyor olacağız. Süreç bu açıdan da ele alınmalı, bu konuda da acil yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu süreçte hem koruyucu yaklaşım ve psiko eğitim açısından hem de iyileştirme ve tedavi açısından ruh sağlığı profesyonellerine daha çok gereksinim hissedilecektir.
Yaşamı tehdit eden durumlar ve riskler insanlar için korku ve endişe kaynağıdır.  Bu sebeple bu dönemde şok ve panik yaşamasına yol açabilir.  Böyle durumlarda bazen kendimizin de anlamlandıramadığımız duygu ve davranışlar sergileriz. Zaman zaman çaresizlik,  yalnızlık, öfke hissi yaşarız. Kızgınlık ve üzüntü, yalnızlık ve çaresizlik, depresyon, anksiyete ve fobi, aşırı tepki ve uykusuzluk gibi belirtiler görülebilir. Bazı hastalarda panik atak belirtileri görülebilir.  Kendimizi daha çok dinleme, bedenimize ve duygularımıza yöneliriz. Normal olan bedensel his ve tepkileri bile abartılı yaşayabiliriz. Bu dönemde koronavirüs belirtileri yaşıyorum hissi artar. Duygu durumuna bağlı olarak daha olumsuz değerlendirme ve algılama hali olabilir. Bunlar olağan tepkilerdir” diye konuştu.
“BELLİ BİR DÜZEYDE OLMASI KORUYUCUDUR”
Bu süreçte yaşanan duygu durum değişiklerinin normal olduğunun altını çizen Mevlüt Ülgen, “Unutmayalım afet ve salgın gibi olağandışı durumlarda bu duygu ve davranışlar olağandır.  Bu hisler hepimizin şu veya bu oranda yaşadığı ortak deneyimlerdir.  Belli düzey korku ve kaygı yaşamı tehdit eden durumlar ve hisler karşısında koruyucudur. Organizmanın kendisini koruması için uyarır.  Önlem almaya yöneltir. Bizlerin olumlu kaygı düzeyi dediğimiz bu kaygı ve korku deneyimleri yararlıdır. Yaşamı korumak ve sürdürmek için kaygı ve korkuya da ihtiyacımız var.  Salgın, afet vb. olağandışı durumlarda organizma kendini korumaya yönelir.  Tehlike ve tehdit hissi kontrol ve güvenlik ihtiyacımızı tehdit eder.  Belirsizlik ve flu alanları artırır” açıklamalarına yer verdi.
“MORALİNİZİ YÜKSEK TUTUN”
 Yaşamı tehdit eden unsurların moral olarak çökmemize yol açabileceğini de aktaran Ülgen, “İnsan olarak güvenliğimizi sağlamak için belirsizliği ortadan kaldırmaya, kendi yaşamımız üzerinde kontrol sağlamaya yöneliriz. Böyle zamanlar insanların algı ve duyarlılıklarının arttığı, antenlerinin açık olduğu dönemlerdir.  Korku ve belirsizliklerin yoğun yaşandığı durumlarda bilgi bombardımanı,  haber kirliliği,  kulaktan kulağa yayılan şehir efsaneleri ve komplo teorileri ise kaygıyı artırır. Paniğe sürükler. Sosyal medya veya televizyon programlarında salgın tehlikesine ilişkin haberlere fazlasıyla maruz kalmak kaygı ve panik durumunu artırabilir.  Korku ve panik durumunda sağlıklı karar almak zorlaşır. Stres düzeyinin yükselmesi ve aşrı uyarılmıştık hali insan olarak bedensel, zihinsel sağlığımızı tehdit eder. Salgınla mücadeleyi zorlaştırır.  Moral olarak çökmemize yol açar” diye belirtti.
(DEVAMI YARIN!!!)
 

Haber Merkezi