Ne avlu kaldı ne de birbirine sığınan insanlar!

İzmir’in kalbi olarak bilinen Basmane’yi her defasında genel hatlarıyla ele almıştık. Bugün ise Osmanzade Yokuşu’nda bulunan tek bir konaktan bahsederek kadim bir terk edilişi gözler önüne sereceğiz. İşte Asmalı Konak


  • Oluşturulma Tarihi : 29.06.2019 12:23
  • Güncelleme Tarihi : 29.06.2019 12:23
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ne avlu kaldı ne de birbirine sığınan insanlar! haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
1922 yılında Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından edebiyatımıza kazandırılan ‘Kiralık Konak’ kitabı… 2004 yılında Çağan Irmak yönetmenliğinde televizyon dünyasında adından söz ettiren ‘Çemberimde Gül Oya’ dizisi… Her iki eserin işlenişi farklı dahi olsa anlattıkları konu benzer. Etnik kimliklere sahip birden fazla insan tek bir konakta yaşıyor, tek bir avlu etrafında yaşamlarını sürdürüyor. İşte Basmane’nin her bir sokağında bu duyguyu soluyorsunuz, gözleriniz birlik beraberlik içerisinde yaşayan, farkı kültürlere sahip olsalar dahi aynı çatı içerisinde barınan insanları arıyor. Fakat Yaşar Kemal’in de dediği gibi ‘O güzel insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler.’ 60’lı yıllarda başladı bu terk ediş. Basmane zaman içerisinde yoğun bir göçe maruz kaldı; bahsi edilen konaklar bekar odalarına, barınaklara döndü. Defineciler tarafından kapıları, pencereleri çalınan konakların artık ne avlusu kaldı ne de birbirine sığınan insanları… Osmanzade Yokuşu’nda bulunan Asmalı Konak’ta onlardan biri. Üst katında Urfalı bir aile yaşıyor, hemen arka tarafında ise Suriyeli bir aile. Tarih bu kez maalesef tekerrür etmiyor. Çünkü her iki aile de birbirinin varlığından habersiz, selamsız, hatırsız yaşam sürüyor. Konağın tek bir kapı numarası yok, duvarda birden fazla numara var. Odalar bölünmüş, ayrı evler olarak kiralanmış. Basmane’deki bütün konakların içini acıttığını söyleyen Araştırmacı-Yazar Abdülkadir Hazman, şu cümleleriyle her şeyi özetliyor aslında: “Adı bile ne kadar güzel değil mi? Asmalı Konak… Asma ağacından, üzümden bahsediyoruz. Üzüm, iki gözüm demez miyiz? Bin derde deva değil midir? Ege’nin en güzel yemeklerinin başında gelmez mi? Fakat şimdi asma da, üzüm de ne hale geldi.”



GÖRKEMLİ KONAKLAR BARINAK OLDU!
Yıllardır Basmane bölgesi için mücadele verdiklerini vurgulayan Araştırmacı-Yazar Abdülkadir Hazman, şunları söyledi: “Tarihi kültür yapılarının kurtarılması ya da o dokuların yaşatılması, işlevsellik kazandırılması, aslına uygun restore edilmesi için çok çabaladık. İzmir gibi liman kentlerinde bu tarz olaylar çok yaygın aslında. Neden? Aile evleri, bekar odaları deniz yollarının keşfiyle birlikte çoğalmış. İspanya’daki Yahudi göçü nedeniyle de kortejo dediğimiz evler yapılmış. Limanla gelen işçiler için, kervanla gelen insanların konaklaması için hanlar yapılmış, hamallar için odalar inşa edilmiş, böyle bir hayat sürülmüş. Aile evleri farklı bir şey, konaklar farklı bir şey. Konaklar daha çok hali vakti yerinde olan ailelerin görkemli evleridir. Basmane’deki göçlerden dolayı, yaşam koşullarının orada ağırlaşmasından dolayı, kentin unutulmaya çalışılan bir köşesi olmasından dolayı oradaki konakvari büyük evler de ne yazık ki barınak olmuş.”



TARİH, HURDACILARA SATILIYOR!
Basmane’yi İzmir’in kalbi, misafirhanesi olarak değerlendirdiklerini söyleyen Hazman, “Fakat Basmane’nin o elit, belli bir kültür seviyesine ulaşmış kesimi yok oldu. Tahmini 60’lardan sonra bu yok oluş başladı. Terk edilince de özellikle İkiçeşmelik, Basmane sahipsiz kaldı. Öncelikle Güneydoğu’dan gelen göçler, sonra Balkanlar’dan ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen göçler, Kuzey Irak olsun, Suriye olsun, özellikle Afrika… Kızılderili’nin bile gelip Basmane’de konakladığını görüyoruz. Böyle Kavimler Geçişi gibi bir durum söz konusu. Bahsini ettiğim göçmenler çok cüzi rakamlarla geçiniyorlar. Çeşitli dernek ve kurumlar aracılığıyla aldıkları sosyal yardımlarla ayakta durabiliyorlar. Çünkü burada maddi durumu çok iyi olan göçmenler gelip konaklamıyor” dedi. Hem kültürel hem de tarihsel dokuya ciddi anlamda zarar verildiğini kaydeden Hazman, “Tarihi kapılar, pencereler yok ediliyor ya da hurdacılara satılıyor, yakılıyor. Basmane’deki çok büyük köşklerin, konakların hemen hemen hepsinde defineciler soygun yapmıştır. Bu tarz çirkin şeyler de yaşıyoruz. Tabi Basmane’de bulunan yerliler de buna ön ayak oluyor” diye konuştu. 



“KESİNLİKLE UMUTLU DEĞİLİM”
‘Karşımızda yeni bir yerel yönetim var. Basmane için umutlu musunuz?’ sorusunu da yanıtlayan Hazman, “Hayır, kesinlikle umutlu değilim. Her konuda umudum her zaman vardır ama bununla alakalı umudum ne yazık ki çok az. Bir önceki yerel yönetimde Konak için kadın bir başkan seçildi. Kadın olmasından dolayı çok fazla destek gördü. Gerçekten umutluyduk. Bir kadın eli değerse çok farklı şeylerin yaşanacağını düşünmüştük. Fakat Basmane’ye yüzünü dönüp bakmadı bile. Belediyeler çok büyük bütçelere sahip olmalarına rağmen ciddi anlamda çalışmalar yürütmüyorlar. Basmane çok büyük bir alan olmasından dolayı tek bir belediye ile çözülecek yer değil. İzmir’in zenginleri, belli sermaye sahipleri bu kentten para kazandılar, bu kentten varlıklarını oluşturdular ve bu kentte halen ticaret yapıyorlar. Ama bu kente yarar hiçbir şey yapmıyorlar. Neden bu kadar nankörlük yapılıyor bunu da anlamış değilim” yorumunda bulundu. Basmane’nin ikinci derecede sit alanı olduğunu aktaran Hazman, bölgeye ilişkin neler yapılabileceğini de şöyle sıraladı: “Tarihi yarımada gibi projelendirilmesi lazım. Buralar çeşitli el sanatlarının, kültür faaliyetlerinin, ressamların, nalbantçıların, unutulmuş tüm mesleklerin icra edilebileceği sokaklara dönüştürülmeli. Buraya bir teleferik yapmakla burası kurtarılmaz. Binaların planlı bir şekilde restore edilmesi gerekiyor. Sokaklar yol geçen hanına dönmüş. Arabalarla Kadifekale’nin içerisine giriliyor. Surların tamamen ayağa kaldırılması gerekiyor. Eşsiz eski İzmir evlerinin, camilerin, sebillerin, çeşmelerin oradan kurtarılması lazım” dedi. 



ÇOCUKLAR HASTALIK TAŞIYOR
Basmane’de çok ciddi anlamda güvenlik ve sağlık sorunu olduğuna işaret eden Hazman, “Tahta kurularından, bitten, pirelerden geçilmiyor. Doktor arkadaşlarla Basmane’deki çocukları gözlemledik. Yalnızca binaları değil, insanları da incelemeye çalıştık. Çocukların hemen hemen hepsinde mantar hastalığı var. Sadece ellerinde, ayaklarında değil, kafalarında, göz kapaklarında, her taraflarında hastalık var. Sokaklarda çöpler, işporta tezgahları, kebapçılar… Kokusu bile tuhaf. Mustafa Kemal’in Anafartalar’dan geçip İzmir’e girdiği caddenin halini görüyoruz. Oradaki dükkanların hiçbiri sağlık kontrolünden geçmiyor, hiçbirinin çalışma ruhsatı yok, çoğu vergi ödemiyor. Böyle bir denetimsizlik olamaz” diye konuştu. Asmalı Konak’ta üst üste yazılı kapı numaralarına da dikkati çeken Hazman, “Konakta bulunan odaların hepsini bölüp ayrı ayrı evler haline getirmişler, kiraya vermişler. Bunu belediye yapıyor. Adı bile ne kadar güzel değil mi? Asmalı Konak… Asma ağacından, üzümden bahsediyoruz. Üzüm, iki gözüm demez miyiz? Bin derde deva değil midir? Ege’nin en güzel yemeklerinin başında gelmez mi? Fakat şimdi asma ne hale geldi. Basmane’deki bütün konaklar benim içimi acıtıyor” diyerek sözlerini tamamladı.