Sayfa Yükleniyor...
Türkiye’de birçok davanın istinaf mahkemesine gönderilmesi durumunda yıllarca sonuçlanamadığına dikkat çeken İzmir Barosu Başkanı Yılmaz, bunun özellikle işçi mahkemelerinde yaşandığını belirtti
AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER - Özellikle işçiler tarafından iş verenine açılan davalarda, dava dosyası yerel mahkemelerden bir üst mahkeme olan bölge mahkemelerine yani istinaf mahkemelerine taşınırsa, bu dosyanın geri gelmesi dolayısıyla da davanın sonuçlanması en az iki üç yılı buluyor. Böyle olunca kazanan işçinin alacağı para, enflasyonunun da etkisiyle büyük oranda eriyor. Üstelik son zamanlarda bu durumun sadece işçi davalarında değil, istinaf mahkemesine giden tüm davlarda görülmeye başladığı belirtiliyor. Süre gelen mağduriyete ilişkin konuşan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Bir iş mahkemesinden giden bir dosya 3 buçuk 4 yıldan önce istinaftan dönmüyor. Zaten en çok iş mahkemelerinde sıkıntı var. Bir işçilik alacağı ilama bağlandıktan sonra ne yazık ki ne işe iade davaları ne kıdem ya da ihbara ilişkin davalar minimum 3 yıl. Ayrıca bunu düşünmek istemiyorum ama iş davalarında iş vereni korumak için de bu davaların uzatıldığı akla gelmiyor değil” açıklamasını yaptı.
Davaların çok uzun sürmesinin nedenlerini sıralayan Yılmaz, yerel mahkemelerde karara kavuşturulamayan ya da kararın itiraz edilmesi sebebiyle bir üst mahkemeye yani istinaf mahkemesine taşınan dosyaların sayısında büyük bir artış olduğunu belirterek “Son zamanlarda neredeyse bütün dosyalar istinafa gider duruma geldi ve orada bir yığılma oldu. Tıpkı geçmişte Yargıtay’da olduğu gibi. O yüzden ilk sebep bu. Yani dosyaların çok olması. İkincisi de hakim sayısının yeterli olmaması. Yani incelenecek çok dosya var ama buna bakacak tetkik hakimi çok az. Mesela bir iş mahkemesinden giden bir dosya 3,5-4 yıldan önce istinaftan dönmüyor. Zaten en çok iş mahkemelerinde sıkıntı var. Bir işçinin alacağı, ilama bağlandıktan sonra ne yazık ki ne işe iade davaları ne kıdem ya da ihbara ilişkin davalar minimum 3 yıl. Ayrıca bunu düşünmek istemiyorum ama iş davalarında iş vereni korumak için de bu davaların uzatıldığı akla gelmiyor değil” şeklinde konuştu.
Mahkemelerdeki yoğunluğu azaltmak için arabuluculuk uygulamasının getirildiğine vurgu yapan Yılmaz, arabuluculuğun iş davalarında zorunlu hale getirilmesini son derece yanlış bulduğunu dile getirdi. Yılmaz, bu durumun adalete erişim engellediğini söyledi. Diğer yandan arabuluculuk uygulaması yerine daha nitelikli hakim ve savcıların göreve getirilmesi gerektiğine değinen Yılmaz, “Arabuluculuk halkın doğrudan adalete erişimini engelleniyor. Uzlaşmaya zorunlu bırakarak, patronun karşısında işçiyi zayıf düşürüyorlar. Bu işleri azaltmak değil. Aksine işler çoğalıyor. Bunu iyi bir şey olarak gösterdiler. Bu hapı halka yutturdular. Şimdi o hatanın cezasını çekiyoruz. Arabulucudan önce istinaftaki davaların düzgün bir şekilde incelenerek geri gönderilmesi gerek. İstinaftan dönen davalar çok da hukuka uygun dönmüyor. Birbiriyle eş değerli davaların bir kısmı onanıyor bir kısmı bozuluyor. Bunun nedeni farklı hukuki düşüncelere sahip hakim ve savcılar. Yani bir içtihat birlikteliği oluşturulamadı ne yazık ki. Gidişatın düzelmesi için alanında uzman, gerçekten hukukun üstünlüğüne inanan, yurttaştan yana düşünen hakim ve savcılar olması gerekiyor. Öte yandan nitelikli de olmaları lazım. Vasıfsız demiyorum ama yeterli değiller” dedi.
İstinaf mahkemelerinde yaşanan yoğunluğun birçok sebebi olduğuna ve etkin çalışılmaması durumunda bu sorunun hiçbir zaman çözülemeyeceğine vurgu yapan Av. Ali Haydar Delibaş ise “Biz avukatlar, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı hukuka aykırı bulunması ya da kanunun uygulanma şeklinin yanlış bulunması durumunda bir üst merci olan istinaf mahkemelerine taşıyoruz. Dosyanın oradan geç dönmesi konusuna ve bunun nedenlerine değinecek olursak; birkaç tane örnek verebiliriz. Örnek verebileceğim ilk sebep iş yoğunluğu. Hakim sayısı çok az. Özellikle nüfus dağılımı göz önünde bulundurulduğu zaman, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde hakim sayısının çok daha fazla olması gerekiyor. Onun dışında personelin etkin çalışması da son derece belirleyicidir. Burada sadece yargı personellerinin değil avukatların da daha hassas olması gerekiyor. Diğer bir nedene gelecek olursak tanıkların duruşmalarda hazır olmaması, duruşmaya davet edilememesini gösterebiliriz. Çünkü tanığın duruşmaya gelmemesi duruşmayı en az 3 ay ileri atabiliyor. Bu da ciddi bir süre kaybına yol açıyor. Açıkçası şunu diyebilirim ki Türkiye’de bir bürokrasi sorunu yaşıyoruz. İş davalarına değinecek olursak, bu davalar genelde işçi aleyhine işliyor. Normalde iş kanunu işçinin lehine düzenlemeler getirir yani işçiye kolaylık sağlar. Ancak sağlamış olduğu kolaylığı istinaf aşamasına gelindiğinde kat kat geri alıyor. Bunun nedeni, işçi hak ettiği parayı ne kadar geç alırsa o kadar zarara uğruyor. İş veren içinse durum tam tersi” diye konuştu.
HABER MERKEZİ