Sayfa Yükleniyor...
Kopuk Uçurtma kitabı ile edebiyat dünyasında ses getiren yazar Bilgin Soyuak, romandaki en önemli şeyi kurguda boşluk ya da yanlışlığın olmaması olarak açıkladı
Yazar Bilgin Soyuak ile yazarlık serürevini ve Kopuk Uçurtma kitabı hakkında konuştuk. Buyrun sohbetimize…
Bilgin Soyuak kimdir, neler yapar. Bir gününü nasıl geçirir?
Öncelikle herkese selamlar olsun.1984 yılında, Afyon’un Bayat ilçesinde bir öğretmenin üçüncü ve son oğlu olarak, bolca kitap barındıran kütüphanesi olan bir hanede dünyaya geldim. Ardından okul, iş gibi sebeplerle sürekli İç Anadolu’da geçen bir hayatım oldu. Bu süre zarfında da bir takvim yaprağı da olsa elime ne geçtiyse okudum. Pandemi döneminde (Temmuz 2021) ilk romanım olanKopuk Uçurtma kitabını yazdım. Elektrik Elektronik Mühendisi olarak çalışıyorum. Gün içinde de işten arda kalan zamanlarda kendimi geliştirecek, düşünce dünyamı renklendirecek ne varsa onunla ve 2 yaşındaki oğlumla zaman geçiriyorum. Çok aktif olmasam da belgeli ve lisanslı birbilardo antrenörüyüm. Ayrıca şu yaşımda bile hala zeka oyunlarını severim. Fırsat buldukça da filmleri takip ediyorum.
Neden roman, şiir veya öykü değil?
Evet şiirlerim de var ki bence her yazarın şiir denemeleri vardır ama ortaya çıkarmıyordur. Fakat benim gerekçem anlattıklarımı anlatmanın yolu sadece romandı. Konu uzundu çünkü. Belki de bu sebeple öykü ya da şiir değil de, romana dönüştü yazdıklarım. Uzun yazmayı seviyor olabilirim. Aslında şiirlerim de var ama kısmet Kopuk Uçurtma romanına imiş. Belki ilerde herkesten sakladığım şiirlerimi de ortaya çıkarırım.
Edebiyata yeteneğin olduğunu düşünüyor musun, ne zaman fark ettin?
Yazmanın yetenek olup olmadığı konusunda şüphelerim var, sonradan da geliştirilebilir bence. Fakat ben kendimi bildim bileli hep bir şeyler okuyup yazdım. Cümleleri kullanırken de iyi hissettim kendimi hep. İlkokul dördüncü sınıfa giderken yapılan bir şiir yarışmasına katıldım ve olan oldu. Yazdığım şiir öğretmenler tarafından “kesin bir kitaptan alnımış” diyerek yarışmaya alınmadı. Babamın gidip, arkadaşları da olan öğretmenlere “Yahu benim gözümün önünde yazdı çocuk” demesi üzerine iade-i itibar yapmaya çalışsalar da ben kendi potansiyelimi fark etmiştim artık. Kitaptakiler kadar iyiydim demek ki.
Roman yazarken senin için önemli olan unsur nedir?
Yaşanmış ya da kurgu olmasına göre farklılık gösterse de; Tutarlılık derim. Kurguda boşluk ya da yanlışlık olmaması çok önemli bence. Ben bunun için gayret ediyorum. Konu bütünlüğü ve zaman akışını iyi kontrol etmek şart. Özellikle de gerçek yaşanmışlık değil de kurgu yapıyorsanız. Çünkü gerçek yaşanmış hikayelerin kurguları hayat tarafından kusursuz mükemmellikte insana yaşattırılmıştır. İster kötü, ister iyi olsun.
Yazdığın roman bir sosyal mesaj içeriyor mu, her romanı mutlaka bir sosyal mesaj içermeli mi?
Yazdığım Kopuk Uçurtma romanında yurtdışına seyahate çıkan bir kahramanımız var. Orada gördüklerini ister istemez kıyas yaparak, kendi toplumunda olmayan yönleri dile getiriyor kimi zaman, bu anlamda sosyal mesajlar içeriyor. Ancak edebiyat bir sanat dalı. Sanat ise bence özgür olmalı, kalıplara sokulmamalı. Bir sosyal mesaj kaygısı gütmek zorunda değil. Popüler olmak adına kendinden ödün vererek okuyucunun istediği gibi yazmak tercih meselesi. Yazar kendini nasıl rahat ifade edebiliyorsa öyle yazmalı benim dünyamda. “Fakat toplum ne der?” kaygısı maalesef her yazarın aşabildiği bir çıta değil..
10 yıl sonra yazar olarak kendini nerede görüyorsun, bir hedefin var mı?
Başka bir ülkede yaşasam, bu soruya “yazarlık kariyeri” demek isterdim. Ancak gerçek okuma sayılarının durumu ortada. Bu sebeple hele hele daha ilk kitabını çıkarmış biri olarak bunu gerçekleştirmek pek olası görünmüyor. Okunmak için özellikle bu devirde; isminizi zaten duyurmuş olmanız gerekiyor. Ama bunların hiçbiri beni yazmaktan alıkoymayacak. Ben yine yazacağım. 10 yıl sonra da birden fazla kitabım olacağını, ardından da belki beyaz perdede ismimin yazılı olacağını hayal ediyorum. Eee !! hayal etmeyene ekmek yok..
İlk kitabını eline aldığında neler hissettin. İlk kitabı kim için imzaladın.
Bu gerçekten tarifi zor bir duygu. Çocuğunuzu ilk defa kucağınıza almak gibi, ya da emekli maaşınızla eşinize istediği evi almış olmak gibi bir his. Özü şu bence.. uzun bir bekleyişten ve sebattan sonra elde edilen şeyin kıymet-i harbiyesinin sevinci.. İlk kitabımı eşime ve iki çocuğuma imzaladım.
Şiire olan bakış açını çok merak ediyorum, biraz anlatmak ister misiniz, şiir nedir sizce.
Şiir bence edebiyatın süsüdür. Duyguların sözlerle, kelimelerle dansıdır. Serbest yazanların tarzı kendi tercihidir saygım sonsuz ama, şiirde bence kafiye çok kıymetlidir, işin fonetiğidir. Ölçü şiirin estetiğidir. Amaç duyguları, düşünceleri aktarmak eyvallah, ama.. ama işte..
Yazarlık dışında bir mesleğiniz var, ben biliyorum ama okurlara işinizden bahseder misiniz.
Elektrik elektronik mühendisi olarak görev yapıyorum. Bu mesleği okurken de bir şeyler yazıyordum, bilime, bilimkurguya, din ve felsefesine meraklıydım. Ancak mesleğimde ilerledikçe bana çok faydaları oldu. Romandaki olayların bütünlüğü, bilimkurgu öğeleri, dini referanslara göndermeler ya da metafizik, kuantum konularını bütüncül anlatabildim mesleğim sebebiyle.
Olumlu ve olumsuz eleştiriler almış olmalısınız, iki türede birer örnek verir misiniz. Eleştirilere bakış açınız nedir?
Nasıl ki bir insan hava ve su olmadan yaşayamazsa, eleştiri de bence yazarın havasıdır, suyudur. Yazdıklarının karşı tarafça nasıl anlaşıldığını, varsa yanlış anlaşılmaları düzeltmek ve neticede kendini geliştirmek için çok kıymetlidir. Ama bu yazarın tercihidir. Ben de ağırlıklı olarak olumlu olmakla beraber olumsuz eleştiri aldım. Olumlu eleştirilerden en hoşuma gidenleri “Hiç bu açıdan düşünmemiştim” “Farklı konuları çok güzel bağlamışsınız” şeklinde olanlardı. Çünkü maksat hasıl olmuş, merak duygusu gıdıklanmıştı benim açımdan. Olumsuz eleştiriler ise, tarzı farklı olan okuyuculardan “bana hitap etmedi” şeklinde geldi. Sebebini anlayabiliyorum ve bunlar heybeme kondu..
Etkilendiğiniz yazarlar var mı? Aslında bu soruya hep klasik yazarlardan örnekler veriliyor, sizin cevabınızı çok merak ediyorum.
Maalesef ben de öyle cevap vereceğim..Çocukluğumdan beridir Jules Verne’e hayranım. Çünkü kurguladığı bilim, yüzyıl sonra gerçek bilime dönüşmüş durumda. Onu yazardan daha ziyade bir fütürist, diplomasız bir dahi olarak görürüm hep. Bu sebeple de onun bende etkisi oldukça fazladır. Ama özellikle kitap basım aşamasına yaklaştıkça siz de dahil olmak üzere pek çok yazarla tanıştım. Ve bizim içimizde de harika yazarlar tanıdım klasik dediklerimize taş çıkartacak.
Genç yazarlara, yaşı genç yazarlara tavsiyeleriniz neleredir.
Yapılacaklar listesi basit. Sırasıyla okumak, düşünmek ve yazmak. Aileniz istemese de, “millet dalga geçer” diye korksanız da, ya da işlerim var diye vakit ayırmasanız da, siz yazmaya devam edin, çünkü hepsi bahane. 3 çocuk annesi bir kadın o çocuklardan fırsat bulup yazıyorsa, Kayserinin uzak bir köyünde engelli bir bireyimiz bile kitap yazabiliyorsa sizi hiç bir şey durdurmamalı. Zaten şimdi değilse bile o içinizdeki filiz mutlaka boy verecek. Bu sefer de kaybettiğiniz yıllara üzüleceksiniz.
Yazmanın yazar üzerine ne gibi etkileri vardır. Bahseder misiniz?
Kuralları sizin koyduğunuz, istediğiniz kişiye can verip, istediğiniz kişiyi ödüllendirdiğiniz, isterseniz yer çekimini kaldırın, isterseniz ölümsüzlüğü bahşedin. Canınız ne istiyorsa yapabilirsiniz. Zaten yeterince yorucu olan ve asla kontrolünü elinize alamadığınız şu fani dünyada, yazarak tüm ipler sizin elinizde. Bundan daha güzel cennet olur mu?
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Pandemi ile birlikte yeni bir dünyaya doğru yöneldi insanoğlu. Hem sağlık, hem teknoloji, hem de sosyolojik açıdan yepyeni bir dünya bekliyor artık bizi. Bunu durdurmanın da geri almanın da imkanı yok. Bu değişime ayak uydurmaktan başka çaremiz de yok. Gerek birey, gerek toplum olarak bu değişime ayak uydurabilmenin ve yeni nesle, yeni herşeye adapte olmanın yegane yolu eğitimden, kişisel gelişimden geçiyor. Bunun da ilk gereği okumak. İlk şartı “okumak” olan ne çok şey var değil mi? O halde üzerimize düşeni yapıp biz de okuyalım, okutalım.. Selamla başladık, selamla bitirelim.
Vicdanların Adaleti romanı yazarı ve gazetenizin köye yazarı Cemal Durmaz beye ve ayrıca bana bu fırsatı verdiğiniz gazeteniz çalışanlarına için çok teşekkür ederim.
Haber Merkezi