"Sanki katilmişim gibi hissettim!"

Üretimde kullandığı kimyasal ilaçlarının zararları konusunda bilinçlendikten sonra organik tarıma başlayan Halil Halaç, “Yıllarca insanları zehirlediğimi düşündüm. Sanki katilmişim gibi hissettim. İlaçtan uzaklaştım” diyor. Tüketiciye de bir mesajı var: “Evlerinde zehirsiz sofralar kursunlar.”


  • Oluşturulma Tarihi : 23.07.2019 06:42
  • Güncelleme Tarihi : 23.07.2019 06:42
  • Kaynak : HABER MERKEZİ

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Emiralem, İzmir’in en verimli ovalarından Menemen’de bir köy. Burada yaşayanların çoğu çiftçilik yaparak geçimini sağlıyor. Evli ve bir çocuk babası olan 56 yaşındaki Halil Halaç da onlardan biri. İlkokul mezunu fakat okumayı çok seviyor. Uzun yıllar üretimde kullandığı tarım ilaçlarının zararlarını da kitaplardan öğrendi. “İnsanları zehirlediğimi düşündüm. Sanki katilmişim gibi hissettim” diye anlatıyor organik tarıma geçiş öyküsünü. 10 önce sertifikasını alarak köyündeki 25 dönüm arazide organik tarıma başladı. Eşi ve ziraat mühendisi kızıyla birlikte yetiştirdiği ürünleri İzmir ve İstanbul’un değişik semtlerinde kurulan organik pazarlarda satıyor. Tüketiciye de, bir mesajı var: “Mutlaka sertifikalı organik ürünleri tercih etsinler. Bir daha dünyaya gelme şansımız yok. Zehirsiz ürünler tüketsinler. Evlerinde zehirsiz sofralar kursunlar.”

BİLİNÇLENMEYE BAŞLADIKÇA
Eşi ve kızıyla birlikte Emiralem Köyü’nde yaşayan çiftçi Halil Halaç, toprakla buluşma hikayesini şöyle anlatıyor: “Rahmetli dedem ve babam tarımın içindeydi. Benim kafamda da başka bir şey olmak yoktu. Çocuk yaştan itibaren kendimi tarımın içinde buldum. 30 yıl kadar ilaçlı tarım yaparak ürünlerimi İzmir’deki çeşitli pazarlarda sattım.” Tarım ilaçlarının zararları konusunda bilinçlenmeye başladıkça tehlikenin farkında vardığını söyleyen Halaç, “Tarım ilaçları ile ilgili kitaplar okuyordum. Öğrendim ki bütün ilaçlar türüne göre 7, 21, 60, 305 gün falan tesirli… Ben de o dönem ilaç kullanıyordum ve haftada bir gün pazara çıkıyordum. İlaçlar bu kadar gün tesirli ama ben haftada bir gün pazara çıkıyorum; nasıl olacak bu iş dedim. İnsanları zehirliyorum diye düşündüm. Sanki katilmişim gibi hissettim. O ara üretimi bırakıp sigortalı bir işe girdim. 1,5 yıl özel sektörde çalıştım. Ama bu iş bana göre değil, yapamayacağım dedim. Benim doğru düzgün tarım yapmam lazım dedim ve organiğe geçmeye karar verdim. İlaçsız ürünler yetiştirmeye başladım. Organik ürün belgesini aldım. Yaklaşık 10 yıldır organik ürün yetiştirip pazarlarda satıyorum” diyor.



İŞİN TİCARİ BOYUTUNU DÜŞÜNMEDİM
“Artık kendimi katil gibi hissetmiyorum” diyen Halaç, “Doğal ilaçlar yapıyorum. Örneğin; kekik suyu, elma sirkesi, ısırgan gibi ilaçlar kullanıyorum. Biri bana gelip de, ‘Organik tarıma geç, domatesi 10 liradan sat, bu işten para kazan’ demedi. Organik tarıma geçerken işin ticari boyutunu hiç düşünmedim. Tamamen sorumluluk duygusuyla hareket ettim” diye belirtiyor.

ZEHİRSİZ SOFRALAR KURUN
Organik üretimde verim kaybının, daha yüksek fiyatla dengelendiğine dikkat çeken Halaç, pazardaki gözlemlerini şöyle anlatıyor: “Yıllık olarak bahçeme 50 farklı ürün ekiyorum. Bu 50 ürünün, 25 tanesini oldurabildim mi benden iyisi yok! Domates, patlıcan, salatalık, mısır, biber… İnsanlar organik ürünlerin fiyatından şikayetçi ama şunu atlıyorlar; emek çok fazla. Tüketicinin bundan haberi yok. Eski tohumlar buluyorum. Örneğin; Alaşehir’den kereviz tohumu buldum. Güzel, yerli bir kerevizdi. 50 dönüm yerim var. 25 dönümü organik. Ana yoldan 80 metre çek, komşu ilaç kullanıyor 5 metre çek… Bunlardan ilaç sıçramasın, alttan mahsulün kökleri ilacı çalıp da mahsul vermesin diye sertifika kuruluşunun önlemleri var. Sık sık gelip kontrol ediyorlar. Ülkemizde yapılan ciddi ve emek isteyen bir iş varsa o da organik tarımdır. Ama halk bunu bilemiyor ve çok pahalı diyor. Bir de ben nereden bileceğim bunun organik olduğunu diyorlar. Herkes mutlaka sertifikalı organik ürünleri tercih etmeli. İnsanların bir daha dünyaya gelme şansı yok. Zehirsiz ürünler tüketsinler. Evlerinde zehirsiz sofralar kursunlar. Bir kızım var. Onu da okuttum, ikna ettim. Organik ziraat mühendisi oldu. Organik üretimle ilgili çeşitli etkinliklere katılıyorum hep kendimi geliştirmek için. Eşim Hatice de sertifikalı organik üretici. Onun da ayrı bahçesi var. Onun da ürünleri var.”