- Gündem
- 07.10.2025 23:39
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, toplantı yeter sayısı bulunamadığı için kapandı.
TBMM Genel Kurulu, 'Karayolları Trafik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl başkanlığında toplandı. Genel Kurul'un açılışında değerlendirmelerde bulunan Bingöl, "Bu Mecliste bulunmamızın en temel anlamı halkın sesi, vicdanı ve umudu olmaktır. Bu nedenle ekonomik sıkıntıların, toplumsal adaletsizliklerin ve kurumsal erozyonun aşılması için daha fazla sorumluluk üstlenmeliyiz. Yoksulun, işsizin, emeklinin, gençlerin ve kadınların sesine kulak vermek zorundayız. Ben, bu anlayışla, yeni yasama yılında tüm milletvekillerimizin daha yapıcı, daha kapsayıcı ve daha adil bir tavırla çalışacağına yürekten inanıyorum. Ancak bizim gibi yüksek yargının onayıyla aday olan ve 75 bin Hataylı seçmenimizin oylarıyla seçilen Can Atalay hala dört duvar arasındadır. Umut ediyorum ki Meclisimiz üzerine düşen görevi yapar ve Can Atalay en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşarak Meclis çalışmalarına katılır. Bu yasama döneminde hepimize düşen ortak görev halkın güvenini pekiştirmek, kurumlara olan inancı yeniden tesis etmek ve her bir yurttaşımızın kendisinin bu Mecliste temsil edildiğini hissetmesini sağlamaktır. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmeli, görüş ayrılıklarımızı ayrışma değil uzlaşma zemini olarak değerlendirmeliyiz. Yeni yasama yılında Meclisimizin toplumsal barışı güçlendiren, hak ve özgürlükleri genişleten, ekonomik ve sosyal adaleti önceleyen yasalarla halkımıza umut olmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Gündem dışı konuşmalar, milletvekillerine verilen 1'er dakikalık söz hakkının ardından Genel Kurul'da, DEM Parti grubunun TBMM Başkanlığına sunduğu, 'Kobani kumpas davasındaki hukuksuzlukların ve AİHM kararlarının uygulanmamasının yaratacağı tahribatların araştırılması' başlıklı önerge görüşmelerine geçildi. Bu bölümde milletvekilleri arasında tartışma çıktı. Önerge üzerine söz alan İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, "Bakın, siz hala adına, 'Milli Dayanışma ve Kardeşlik Komisyonu' dediğiniz ama ne dayanışmanın ne de kardeşliğin gerçek anlamda var olduğu sözde bir komisyonun başaktörlerindensiniz. Bu komisyonun ne Anayasa'da bir dayanağı var ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde bir karşılığı. Hala hukukun dışında faaliyet gösteren, Meclisin yetkisini ve milletin iradesini gölgeleyen bir yapının içindesiniz. Yani bizzat siz hukukun dışında bir yapı kurdunuz, sonra da bugün kalkıp hukuk dışılıktan bahsetmeniz gerçekten ibretlik bir tablo. Hukuku çiğneyip sonra mağduriyet edebiyatına sığınmak adalet değil, manipülasyondur" diye konuştu.
AK Parti Ankara Milletvekili Murat Alparslan, 6-7-8 Ekim tarihlerinde meydana gelen olayları hatırlatarak, "Bu, denildiği gibi, 'Bir kumpas davası mıydı', zinhar çünkü olaylar maddi şekilde gerçekleşmiş, deliller toplanmış ve tüm yaşananlar hem kamuoyunun hem de tüm dünyanın gözleri önünde cereyan etmişti. Onun da kabulü mümkün değil çünkü ortada bir olay var, bu olayın zarar gören mağdurları var, şikayetçileri var, toplanan deliller var, failleri var, isnatlar var, şeffaf ve kamuoyunun gözü önünde süregelen bir yargılama var. Olayda iddianame aşamasında salıverilenler var, kovuşturma aşamasında salıverilen var, hükümle birlikte tahliye edilenler var, firariler var. Tüm bu süreçler hukuk devleti gereği devletin sadece yapmasının keyfi değil zorunluluğu olduğu bir aşamaydı ve bu yapıldı. Gelinen noktada bu süreç nihayete ermemiştir ve yargılama safahatı devam etmektedir" diye konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'e dönerek, "Sayın Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in başlattığı bir tartışmayı, Genel Kurul’u aydınlatmak üzere kısa söz istedim. Kendisi benim kendi grubuna dönerek 'AKP'li milletvekillerini yargılayacağız' dediğimi iddia etmişti, ben de böyle bir şey söylemeyeceğimi söylemiştim. Nitekim tutanaklar elimde, tutanaktan okuyorum arkadaşlar, 'Biz o iddianameleri savunma vermek için değil sadece, aynı zamanda siyasi amaçlarla İmamoğlu'nu ve belediye başkanlarımızı tutsak edenleri yargılamak üzere istiyoruz. Sizleri o mahkemede yargılayacağız, göreceksiniz ama bu iddianameleri biz bilmezken, biz beklerken yandaş medyadan bir sürü bilgiler geliyor' diye devam ediyor. İkinci cümledeki belirtili nesne düşmüş gibi göründüğü için, iki cümleyi aynı anda düşünmedikleri için böyle bir algı yanılması olmuş" dedi.
Ardından söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, İYİ Partili Olgun ile AK Partili Alparslan'a cevaben, "Birincisi, Bu, 'Sözde komisyon' kavramını, sözünü reddediyoruz. TBMM'de kendileri hariç bütün siyasi partilerin mutabakatıyla kurulmuş bir komisyona, 'Sözde komisyon' demenin kendisi, milletin iradesine meydan okumaktır. Burada en azından bunu kayıtlara geçirmek isterim. İkincisi, 'Biz Kobani'yi savunmadık, savunmayız' diyorlar; zaten Kobani'yi de vallahi onuru, vicdanı, insanlığı savunanlar savunuyor. Biz İYİ Parti’den de bunu beklemiyoruz, çok açık ve net söyleyelim. Onun için, Kobani'yi savunmamalarına şaşırmıyoruz ama şuna şaşırıyoruz: Sözde muhalif diye geçiniyorlar ya, her gün muhalifler, iktidara muhalifler ama söz konusu olan Kürtlerin, DEM Parti'nin ve siyasetçilerinin maruz kaldığı haksızlıklar, hukuksuzluklar olduğunda maşallah hepsi Menemen testisi gibi müesses nizamın neferleri olarak tek sıra selam çakıyor. Bu neymiş? 'Terörizmmiş, şiddetmiş AKP'li vekil de öyle diyor. Yok, 'Şiddet çağrısıymış.' Açık ve net söyleyelim: O Kobani olaylarında hepimiz sokaklardaydık, bir şiddet varsa o da devletin kullandığı şiddetti, o da güvenlik güçlerinin kullandığı şiddetti" değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, CHP'li Emir'e cevap vermek üzere söz aldı. Zengin, "Sayın Emir aslında dolaylı bir özür diledi bence çünkü elimdeki tutanak, altını da ben çizdim bunun. Burada söylediği şeyde diyor ki, 'Sizleri o mahkemede yargılayacağız.' Şimdi, burada eğer sizin amacınız bu değilse, o zaman, 'Onları yargılayacağız' dersiniz, çok basit bir Türkçe bilgisidir. Bakın, Murat Bey, söylediğiniz ifade bu Genel Kurul’da yankılandı. Bu, asla olamaz; yanlış bir şey söylediniz. Dolaylı da olsa rücu ettiniz, tamam fakat devam ediyoruz. Burada söylediğinizi de yapamazsınız yani yargıyı siz yargılayamazsınız. Eğer ortada, hayatın akışı içerisinde bir sorun, hukuka aykırı bir şey olursa yine yargı yargıyla alakalı yapması gerekeni yapar. Bir kez daha söylüyorum: siz savcı değilsiniz, siz hakim değilsiniz, siz yargıya dair bir irade ortaya koyamazsınız. Eğer bunu idrak ederseniz bu cümlelerin tamamını söylememiş olmanız gerekirdi" ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, DEM Partili Koçyiğit'e yerinden söz alarak, "Eğer siz, Anayasa'ya, hakka, hukuka, adalete savaş açmış, terör estirmiş bir terör örgütü liderinin isminin TBMM çatısı altında tezahüratlarla bağırılmasına ses etmiyorsanız sonra gelip burada, 'Hak, hukuk' dediğinizde samimiyetiniz sorgulanır. Hadi sizi biliyoruz. Ben, bu Meclis çatısı altında terör örgütü liderinin ismi tezahüratla bağırıldığında birçok milletvekilinin rahatsız olduğuna eminim ve bundan rahatsız olduğunuzu da ne olur çıkın söyleyin. Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekillerisiniz hepiniz. Bu Meclis çatısı altında bu terör örgütü liderine isminin tezahüratının yapılmasına müsaade etmeyin. Apo, Kürtlerin temsilcisi değildir. Bu yolu açmayın, bunun yaratacağı sıkıntıların altında hepimiz kalırız" diye konuştu.
Ardından söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Burada Kürtler adına söz kurma ehliyeti de sanırım en son İYİ Parti’ye düşer, onun altını çizeyim. İkincisi: Öcalan kimseye savaş açmış değil ama 100 yıllık Kürt sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle tam da savaşı ve çatışmayı bitirmeye çalışan, bu nedenle 27 Şubat çağrısını yapan, bu nedenle örgütüne fesih ve silah bırakma çağrısı yapan sürecin aktörüdür. Bunun açık ve net altını çizelim. O anlamıyla, ortada Kürt sorununu hukuki ve siyasi zemine çekmeye çalışan sürecin aktörü ve insanların baş müzakereci, Kürt halkının baş müzakereci olarak tariflediği bir siyasi kişilik vardır. Onun için tekrar söylüyoruz, cümlelerinizi özenle kullanınız. Gerçekten barıştan yanaysanız bu zehirli dilinizi artık bırakınız" dedi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu ise yeniden söz alarak, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının tamamıyla ilgili bizim söz söylemeye hakkımız var. Hiç kimse hiç kimsenin sahibi de değil, hakimi de değil; Kürtler de bu ülkenin vatandaşı, Kürtlerle ilgili, biz istediğimiz zaman istediğimiz gibi konuşuruz. Dolayısıyla, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir kısmıyla ilgili o söz söyleyecek, bir kısmıyla bu söz, bu kafa, bak, yanlış kafadır. Bu, etnik kimlik üzerinden siyaset yapmadır. Biz her zaman için Kürt vatandaşlarımızla ilgili söz söyleyeceğiz, söylemeye de devam edeceğiz. İki, ben Kürtleri kim temsil ediyor, bununla ilgili bir şey söylemedim ama, 'Terör örgütü liderini bütün Kürtlerin temsilcisi gibi bu ülkeye dayatmaya kalkarsanız biz de onunla ilgili reaksiyon veririz' dedim. Biz hamaset yapıyormuşuz; terör örgütü liderine, 'Terör örgütü lideri' denildiği zaman hamaset mi oluyor bu?" değerlendirmesinde bulundu.
DEM Parti ve İYİ Partililer arasında karşılıklı sataşmalar sürerken DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit söz istedi. Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl, söz hakkı vermeyerek önergeyi oylamaya sundu. AK Parti ve MHP'nin oylarıyla önerge reddedildi.
Ardından Genel Kurul'da, CHP'nin TBMM Başkanlığına sunduğu, "Üniversite öğrencilerinin ekonomik koşullarının çok boyutlu olarak incelenmesi' başlıklı önerge üzerine görüşmelere başlandı. Siyasi parti temsilcilerinin önerge üzerine yaptığı değerlendirmelerin ardından CHP grubu yoklama talebinde bulundu. Üst üstte iki kez yapılan oylamada, toplantı yeter sayısı bulunamadığı için Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl, birleşimi 8 Ekim Çarşamba günü toplanmak üzere kapattı.
Kaynak : HABER MERKEZİ