“Türk mutfağının dünyada adı yok”

Türkiye’nin gastronomi turizminde dünyanın gerisinde kaldığını belirten Başkan Coşanöz, Türk mutfağının zengin olmasına rağmen hak ettiği noktada olmadığını savundu

  • Oluşturulma Tarihi : 18.04.2019 08:27
  • Güncelleme Tarihi : 18.04.2019 08:27
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Türk mutfağının dünyada adı yok” haberinin görseli

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Tarihi, doğası ve kültürüyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olan Türkiye, özellikle yabancı turist çekmek için en büyük ve güçlü zenginliklerinden bir tanesi olan mutfağını dünyaya pazarlamakta sıkıntı çekiyor. Sektör temsilcileri de dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahip olan Türkiye’de gastronomi turizmine yeteri kadar önem verilmediğini düşünüyor. Gastronomi turistlerinin, diğer turistlerden bir buçuk kat daha fazla döviz girdisi sağladığını dile getiren Gastronomi Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Gülşen Coşanöz, “Türk mutfağı lezzetli ve doğal menülerden oluşuyor. Saray mutfağı ve etnik mutfakların kültürüyle beraber harmanlanan mutfağımız oldukça zengin. Türkiye gastronomi turizminde hak ettiği noktada değil. Mutfağımızı yeteri kadar dünyaya tanıtamadık. Türk mutfağı geri planda kaldı. Bu konuda birçok eksik davranışlarımız var. Ancak büyük yatırımcıların Türk mutfağına önem vermeyişi, mutfağımızın ihmal edilme sebeplerinden birincisi” değerlendirmesinde bulundu. 



ÖREN YERLERİNDE MUTFAK
Türk mutfağına gereken önemin verilmediğini ve bunun sonucunda Türkiye’nin gastronomi turizminde geri kaldığını ifade eden Coşanöz, ören yerlerinde dönem yemekleriyle günümüz Türk mutfağını birleştireceklerini söyledi. Coşanöz, “Özellikle turizmciler ve restoran yatımcıları bilinene kaçtı. Ticari kaygılarla riske girmek istemediler. Bilinenin üzerinden yürüdüler ve bu ülkemizde bir haksızlıktı. Bir sürü zincir işletme var. Son zamanlarda zincir işletmelerin içinde ‘dünya mutfağı’ diye bir deyim çıktı. Dünya mutfağı diye bir deyim yok. İşletmeler bu şekilde kendi mutfağımızdan uzaklaşıyorlar. Turlar ören yerini pazarlamasını kolaylaştıracak ikinci bir etken ortaya çıkmış olacak. Yurt dışından gelen bir misafir Efes’i gezerken dönem yemeklerinin tadına bakacağım diye heyecanlanacak. Tur satışları artacak ve gelen misafir her şey dahil bir yerde kalsa bile otelden çıkıp etrafını görmek için daha fazla ilgi alanı yaratacak diye düşünüyoruz. Antik kent dönem yemekleriyle günümüz Türk mutfağını birleştiriyoruz. Turist Bizans kentinde yemek yiyor ise ‘Bizans’tan günümüze Türk mutfağı’ şeklinde başlıklarla bu lezzetleri tadacak hem geçmişle mukayese edecek hem de güncel Türk mutfağını deneyimleyecek. Böylelikle daha fazla para harcayacak, daha fazla otelden dışarı çıkacak ve ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlayacak. Ülkemizin refaha ulaşması ve gelen turistin gastronomimizi tanıması için çalışıyoruz” ifadelerinde bulundu.
4 ANA PROJEMİZ VAR
Gastronomi Kültür ve Turizm Derneği olarak 4 ana projeleri olduğunu da söyleyen Coşanöz, tescilli ürünlerin önemine vurgu yaptı. Coşanöz, “Birincisi coğrafi işaretli ürünlerin turizme kazandırılması. İkincisi sofralarda saray mutfağı. Üçüncüsü antik dönem yemekleri. Dördüncüsü turizm tarım el ele projesi. Bütün projeler turizme ve gastronomiye endeksli ve kültürümüzü de gündeme taşıyan kadim değerlerimizi dünyayı tanıtmaya hedeflenmiş projeler. Ülkemizde 400’e yakın coğrafi işaretli tescil almış, 400’e yakın da tescil almak için bekleyen ürünlerimiz var. Bunun yanı sıra 3 tane ürünümüz AB’de tescil aldı, 15 ürünümüzde sırada bekliyor. Bir ürünün coğrafi işaretli tescil alması o ürünün kıymetinin, maddi değerinin artması ve özelliklerinin bütün dünyaya tanıtılarak istenen aranılan bir ürün haline gelmesini sağlıyor. Bunun için o yörenin yerel yönetiminin de büyük rolü var” sözlerini kullandı.
DOĞUYU BATIYA, BATIYI DOĞUYA TANITACAĞIZ
 Yaptıkları projelerde hedef kitlelerinin ilkokul çocukları ve aşçılık meslek lisesi öğrencileri olduğunu dile getiren Coşanöz, Türkiye’deki her bölgeye de gitmeyi hedeflediklerini söyledi. Coşanöz, “İlk etkinliğimiz Bodrum’da, ikinci etkinliğimizi Ankara’da, üçüncü etkinliğimizi Tarsus’ta, sonrasında Ağrı Patnos’taydık. O yörelerdeki lezzetleri çocuklarla birlikte deneyimliyoruz. Hedef kitlemiz ilkokul çocukları ve aşçılık meslek ve teknik lisesi öğrencilerimiz. Yaptığımız projelerle çocuklarımıza yerli ürünlerimizi tanıtmak, sağlıklı ve doğal beslenmeye özendirmek ve büyüklerinin üretmiş olduğu mamullerin bugün yaşamasına aracılık etmek sahiplenmesini sağlamak ve bütün milletçiliği ile o ürünü sahiplenerek dünyaya tanıtmasına vesile olmak. Ülkemizin doğudan batıya, kuzeyden güneye her köşesi ayrı değer taşıyor. Turizm ve tarımın işlenebileceği özellikleri olan bölgelerimiz mevcut ve her bölgenin de müthiş mutfakları var. Özellikle yörenin özel ürünleriyle yapılan şahane lezzetleri var. Doğuda yaşayan insanlar batıdaki lezzeti bilmiyor, batıdaki de doğudakini bilmiyor. İlk önce biz bunları kendimiz öğreneceğiz. Bir bütün olarak, bunu bir dünyaya bütün olarak sunacağız. Böyle bir mutfak dünya üzerinde yok. Etiyle sütüyle peyniriyle sebzesiyle otuyla muhteşem bir mutfak. Bu mutfağı dünyaya tanıtacağız ve gastronomi turizminin bir yıl içerinde ivme aldığını göreceğiz” açıklamalarında bulundu.

ÖNCELİK ÖREN YERLERİNE VERİLSİN
Gastronomi turizminde önceliğin ören yerlerine verilmesi gerektiğinin altını çizen Coşanöz, “Ekonomik gelir elde etmek istiyorsak turistlerin popüler olarak gezdikleri yörelere öncelik vermemiz gerekiyor. Öncelik buralardan başlamalı daha sonra da yerele kısa mesafelerde de olsa gelen gurupları yerel ve etnik mutfaklara taşıyacak turlar düzenlenmeli. İki tür şey öneriyoruz; birincisi mevcut işletmelerde Türk mutfağından örnekler sunulması, ikincisi rotalar belirlenmesi. Rotalar belirlenmesi ve belirlenen rotalar sonucunda etnik mutfaklara ulaşılması ve bu rotaların içine antik dönem yemeklerini katarak ören yerlerinde bu reçetelerin var olması. Bunlar kısa vadede çözebileceğimiz ve ekonomimize katkı sağlayabileceğimiz önerilerdir” dedi.