- Gündem
- 23.08.2025 17:02
Türk Psikologlar Derneği, kadınların anayasal ve yasal haklarına yönelik saldırıların yalnızca hukuki bir gerileme değil, aynı zamanda toplumun ruh sağlığı ve esenliği için büyük bir tehdit olduğunu vurguladı
Kadın haklarına yönelik saldırılara ilişkin yazılı bir açıklama yapan Türk Psikologlar Derneği, psikoloji biliminin eşitlik, adalet ve güvenlik algılarının bireylerin iyi oluşunun temel belirleyicileri olduğunu ortaya koyduğunu hatırlattı.
Açıklamada, nafaka ve boşanma hakkını zayıflatan arabuluculuk uygulamaları, miras hakkının tartışmaya açılması ve kadın cinayetlerinde haksız tahrik indirimi gibi yaklaşımların hem bireysel ruh sağlığını hem de toplumsal güven duygusunu derinden sarstığına dikkat çekildi.
Dernek tarafından yapılan açıklama şöyle: “Türk Psikologlar Derneği olarak, kadınların anayasal ve yasal haklarına yönelik saldırıları yalnızca hukuki bir gerileme değil; aynı zamanda toplumun iyi oluşunu ve esenliğini doğrudan tehdit eden bir durum olarak görüyoruz. Psikoloji bilimi, eşitlik, adalet ve güvenlik algılarının bireylerin psikolojik iyi oluşunun temel belirleyicileri olduğunu göstermektedir. Kadınların haklarının zayıflatılması ve şiddetin meşrulaştırılması, yalnızca kadınların değil tüm toplumun esenliğini olumsuz etkileyen geniş çaplı sonuçlar doğurmaktadır. Arabuluculuk uygulamaları, güç dengesizliği olan aile içi ilişkilerde kadınların nafaka, mal paylaşımı ve boşanma haklarından feragat etmeye zorlanmalarına neden olabilir. Bu durum kadınlarda çaresizlik, değersizlik ve sürekli tehdit altında olma duygularını pekiştirir. Kadınların miras hakkının tartışmaya açılması ya da ‘kul hakkı’ gibi kavramlarla ikincil yurttaş konumuna indirgenmesi, kurumsallaşmış ayrımcılığı normalleştirir ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirir. Kadın cinayetlerinde ‘haksız tahrik’ indirimi gibi uygulamalar, şiddeti fail açısından meşru hale getirirken, mağdurların ve potansiyel mağdurların adalet sistemine güvenini zedeler.”
Açıklamanın devamında sendika, “Psikoloji araştırmaları, kadınların sistematik ayrımcılığa ve şiddet tehdidine maruz kalmasının: Kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu riskini artırdığını, hak arama cesaretini zayıflattığını, toplumsal güven duygusunu aşındırdığını, toplumun geneline yayılan bir çaresizlik ve adalet duygusu erozyonu yarattığını ortaya koymaktadır. İnsan haklarının güvence altında olmadığı, eşitliğin zedelendiği bir ortamda toplumun bütününde psikolojik esenliğin korunması mümkün değildir. Kadınların ikincil konumda tutulması, yalnızca bireysel ruh sağlığını değil, aynı zamanda toplumsal barış, dayanışma ve gelişmeyi de zayıflatmaktadır. Türk Psikologlar Derneği olarak; Yetkili kurumları, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve insan haklarını güvence altına alan düzenlemeler yapmaya, yargı organlarını, şiddeti meşrulaştırabilecek tüm uygulama ve söylemlerden uzak durmaya, toplumu ve meslektaşlarımızı, bilimin ve etiğin ışığında eşitlik ve özgürlük mücadelesine destek vermeye davet ediyoruz” bilgisini paylaştı.
Kaynak : SULTAN GÜMÜŞ KAYA