Sayfa Yükleniyor...
Artan yoksulluk sebebiyle gençlerin erken yaşta şiddete, suça ve yasaklı maddeye eğilim gösterdiğini söyleyen Sosyolog Prof.Dr. Yıldız, sosyal kontrol mekanizmalarının çöktüğünü ve toplumsal şiddetin kol gezer hale geldiğini belirtti
KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER- Türkiye’de yoksulluk her geçen gün artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023’e ilişkin Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistiklerine göre medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alındığında ülke nüfusunun yüzde 21,7’si yoksul olduğu açıklandı. Türkiye’de yoksulluk rakamı 35 bin 24 TL iken İstanbul’da bu rakam 46 bin 505 TL, İzmir’de ise 40 bin 572 lira oldu. İzmir’de 2022’de yoksulluk sayısı 932 binden 950 bine çıkarken nüfusunun yüzde 20,7’si yoksulluk sınırının altında kaldı. Yoksul kesimde yaşayan vatandaşların oranı her geçen gün artarken yoksul vatandaşların iyi eğitim şartlarına ulaşamaması, ekonomik ve siyasal istikrarsızlığın yaşandığı, iş bulmanın ve temel yaşam gereksinimlerini karşılamanın her geçen gün daha da zorlaştığı Türkiye’de, toplumsal şiddet olayları da ciddi boyutlara ulaştı. İşsizlik, yoksulluk, umutsuzluk gibi bir dizi etmenden dolayı çocukların ve gençlerin erken yaşta şiddete, suça ve yasaklı maddeye eğilim gösterdiğini dikkat çeken Araştırmacı Sosyolog Prof.Dr. Özkan Yıldız, önemli açıklamalarda bulundu.
TOPLUMSAL ŞİDDET KOL GEZİYOR
İşsizlik, yoksulluk, umutsuzluk, anlamsızlık ve diğer bir dizi etmenden dolayı çocukların ve gençlerin erken yaşta şiddete, suça ve yasaklı maddeye eğilim gösterdiğine dikkat çekerek Türkiye’de artan suç olaylarının yoksullukla bağlantılı olduğunu belirten Yıldız, “İşsizliğin tetiklediği derin yoksulluk, sağlık, eğitim, beslenme ve konut alanlarında en temel seviyelerdeki hizmetlere ulaşımda bile ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. İzmir’de gelecek nesil, varoş ve gecekondu bölgelerinde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Toplumu tehdit eder hale gelen ‘yasaklı madde sorunu’, Türkiye’nin sancılı sosyal, ekonomik ve demografik dönüşüm sürecinden asla bağımsız ele alınamaz. Uzun yıllar büyük kentlere akan kontrolsüz göçler sadece izlendi. Dayatılan özelleştirmeler ve kamuyu küçültme politikaları, özellikle de genç işsizliği körükledi. Ağır yoksulluk koşullarında yığınla aile, istihdamdan ve üretimden kopuk şekilde sosyal yardımlara bağlı yaşamaya zorlandı. İşsiz gençlerin sayısı katlanarak arttı. Bununla beraber toplumsal şiddet kol gezer hale geldi. Toplumu düzenleyen sosyal kontrol mekanizmalarında büyük bir çöküş yaşandı” diye konuştu.
İZMİR’DE YOKSULLAR DIŞLANMIŞ HİSSEDİYOR
Yaygınlaşan yoksulluğun toplumsal bünyeyi tehdit ettiğini ve bu kapsamda İzmir’in bazı ilçelerinde gerçekleştirdikleri ‘yoksulluk haritası’ çalışmalarında katılımcıların birçoğunun yoksulluk nedeniyle kendilerini toplumdan dışlanmış hissettiklerini ifade eden Yıldız, “Ülkemizde yoksulluk, birçok hane halkının iç içe bulunduğu, içselleştirdiği ve kanıksadığı yakıcı bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İzmir’de Bornova, Çiğli, Konak, Bayraklı, Torbalı gibi yoğun göçe maruz kalan ilçelerde tarafımızdan yapılan yoksulluk haritası çalışmalarında katılımcıların çok büyük kısmı yoksulluk nedeniyle kendilerini toplumdan dışlanmış hissetmektedir. Yoksulluğun en net göstergesi olarak hane halkı bazında aylık giderler rakamlarına bakıldığında bu durum çok yalın bir şekilde karşımıza çıkıyor. Dünyayı sarsan pandemi salgını, İzmir ve Maraş depremleri ve ardından patlak veren ekonomik kasırga nedeniyle yoksulluk durumu iyice kötüleşmektedir. Dünya sefalet, demokrasi ve mutluluk endekslerinde Türkiye, hızla son sıralara gerilemektedir. Türk halkı son 1-2 yıl zarfında, dünyada en çok fakirleşen halktır. Türk lirası en çok değer kaybeden paradır. Yoksulluk özünde sınıfsal eşitsizliklerin dışa vurumudur. Yoksul tabakası genişlemiş bizim gibi toplumlarda aile ve din gibi geleneksel kurumlar fakirlerin öfkesini, isyanını ve radikalliğini törpülemektedir” dedi.
ÇOCUK SUÇLU 100 BİNİN ÜZERİNDE
İnternet ortamlarında özellikle gençlerin yasaklı maddeye kolayca erişebilmesinden kaynaklı ceza infaz kurumlarında tutulan çocuk ve ergen suçlu sayısının her geçen gün arttığını, özellikle son yıllarda İzmir’de yasaklı madde bağlantılı suçlarda ciddi bir artış yaşandığını söyleyen Yıldız, “Anadolu kentlerinin çöküntü mahallerinde yasaklı maddenin sebep olduğu aile dramları ve trajik yaşamöyküleri anlatılmaktadır. İzmir’de yaşanan son taksici cinayetini bu toplumsal matriks içinde değerlendirmek zorundayız. Tinerci olacağına, bir işe girsin denmek suretiyle okula devam ettirilmeyen önemli sayılabilecek bir grubun varlığına işaret etmektedir. Ceza infaz kurumlarında tutulan çocuk ve ergen suçlu sayısındaki son yıllardaki artış, bahsedilen sorunların belli eşik seviyelerini çoktan aşmış olduğuna işaret ediyor. İzmir’de de yasaklı madden bağlantılı suçlarda adeta patlama yaşandı. Ceza infaz kurumlarında yasaklı madde bağlantılı suçlardan dolayı 100 binin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bunların çok büyük kısmının genç olması dikkat çekmektedir. Özellikle Türkiye’nin yasaklı madde ticaretinin hem rotası hem de pazarı durumuna gelmiş olması sorunun boyutlarını vahim hale getirmektedir” diye belirtti.
AİLE KURUMU BÜYÜK YARA ALIYOR
Konuşmasının sonunda kır-kent dengelerinde bozulma ve kentsel yapılarda gerilemenin, aile, ahlak, din ve hukuk gibi toplumsal kurumları bir bütün olarak olumsuz etkilediğini dile getiren Yıldız, “Özellikle toplumun temelini oluşturan aile kurumu bu süreçte büyük yara almakta ve boşanmalar çığ gibi artmaktadır. Bireyleri bir arada tutan sosyal destek ağları buharlaşmaktadır. Yapılan araştırmalarda toplumsal şiddet, suç ve madde bağımlılığı sorunlarının arkasında derin yoksulluk, aile içi ihmal ve istismar, kriminojen (suç üreten) çevre, maddelere kolay erişim, özenti ve merak, okul sisteminden kaynaklı sorunlar, sosyal medya gibi etkenler kritik rol oynamaktadır. Toplumsal şiddet ve yasaklı madde bağımlılığı gibi çok katmanlı ve karmaşık bir sorunla mücadele, salt yasal yaptırım ve polisiye önlemlerle mümkün değildir. Etkili önleme, koruma ve rehabilitasyon çalışmaları, bilim, politika ve uygulama arasındaki bağın güçlendirilmesiyle mümkündür” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ